The Others Ekonomik gücün anahtarı eğitimde!

Ekonomik gücün anahtarı eğitimde!

02.04.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Uluslararası eğitim liginde "Asya Kaplanları" küme atlayıp Batı'yı geride bıraktı

Ekonomik gücün anahtarı eğitimde

Herkes küresel ekonominin bir parçası, okullar neden olmasın? Hele bugün olduğu gibi, bir ülkenin ekonomik başarısıyla, eğitimdeki başarısı arasında çok yakın bir ilişki olduğunda hemen herkes hemfikir ise!
Ülkelerin eğitim standartlarını ölçmeyi amaçlayan, bugüne kadar yapılmış en büyük uluslararası araştırmanın sonuçları, yeni yayınlandı. 41 ülkedeki temel eğitim kurumlarını kapsayan Üçüncü Uluslararası Matematik ve Fen Araştırması, TIMSS 13 yaşındaki öğrencilere uygulanan matematik ve fen testlerini esas alıyor.
Sonuçlar gerçekten şaşırtıcı. ABD matematikte ancak uluslararası ortalama olan 500 puanı tutturabildi ve 28. olabildi. Çek Cumhuriyeti 564 puanla Avrupa 1. ve dünya 6. oldu. Singapur ise 643 puanla dünya birincisi. Onu Güney Kore, Japonya ve Hong Kong izliyor.
Eğitim sisteminin tartışıldığı şu günlerde Türkiye için de "derslerle" dolu olan bir araştırma bu. Ancak Türkiye'nin bu derslerden yararlanabilmek için önce bu araştırmaya katılması lazım. The Economist dergisinin son sayısında yer alan (29 Mart) ilginç dosyayı, biraz da bu amaçla, özetleyerek dikkatinize getiriyoruz.

Kırkbir ülkedeki öğrencileri kapsayan Üçüncü Uluslararası Matematik ve Fen Araştırması sonuçlarına göre, Singapur ve Güney Kore gibi "Asya Kaplanları," ABD ve Almanya gibi Batılı devleri geride bıraktı.
Yaklaşık yarım milyon öğrenciye uygulanan testteki tipik sorular şöyle: "28 kişilik bir sınıfta, kızların oğlanlara oranı 4'e 3 ise, sınıfta kaç kız öğrenci vardır?" Ya da "Bunlardan hangileri bakteriyle üretilir?: a) Yoğurt, b) Krema, c) Sabun, d) Yemeklik yağ." (Doğru cevaplar: "16 kız öğrenci" ve "Yoğurt".)
Sorular hayli basit, ama sounçlar çarpıcı. Doğu Asya ülkeleri, zorunlu temel eğitimin çok daha uzun zamandır uygulandığı ABD ve İngiltere gibi ülkelerin öğrencilerinden çok başarılı.
Uzmanlara göre bu fark sadece "Asya değerleri" ile açıklanamaz, çünkü matematikte kötü sonuç alan ingiliz öğrenciler, fen derslerinde Japon öğrencilerle neredeyse aynı düzeyde başarı sağladılar. İsviçre ve Japonya gibi büyük kültür farkları olan iki ülkenin öğrencileri aynı ölçüde başarılı olabiliyorlarsa, sonuçları sadece kültür farkıyla açıklamak mümkün değil.
Yarışmada 6. sırada gelen Çek Cumhuriyeti, öğrenci başına 26. sıradaki ABD 'nin ancak dörtte biri kadar para harcıyor. Öğrenci başına eğitime görece az para harcayan ülkeler, çok daha başarılı olabildiğine göre, Batılı hükümetlerin sandığı gibi eğitimde başarı sadece parayla ilgili değil.
Araştırmadan çıkan sonuçlar öğretmenlerin derslerde kullandıkları eğitim yöntemlerinin herşeyden önemli olduğunu gösteriyor.
Başarılı sonuç alan ülkelerde öğretmenlerin derslerde matematik kavramlarından ziyade temel aritmetiğe çok daha fazla zaman ayırdıkları; zihinsel aritmetiğe çok daha önem verdikleri; temel ders kitapları kullandıkları ve küçük gruplardan ziyade toplu sınıflarda eğitimi tercih ettikleri anlaşılıyor.
Bu araştırmada kullanılan türde testler öteden beri öğretmenler tarafından tam güvenilir olmamakla eleştiriliyor. Uzmanlar da bu tür araştırmaların kesin sonuç verdiği iddiasında değiller. Hatta bu tür araştırmaların neyin işe yaradığından ziyade, neyin işe yaramadığını göstermekte daha etkin olduğunu belirtiyorlar.
Ancak, bu tür uluslararası karşılaştırmaların eğitim konusundaki tartışmaları daha ileri bir noktaya taşıyacağından kimsenin kuşkusu yok. Hükümetler, özellikle son on yılda, okullarının başka ülkelerdekilerle kıyaslanmasından büyük yarar elde edilebileceği yaklaşımını benimsemeye başladı. Bu nedenle de Uluslararası Matematik ve Fen Araştırması 'nın üçüncüsüne daha çok sayıda ülke katılmayı kabul etti.
Eskiden, bu tür testlerden kötü sonuç alınmasının siyasi muhaliflerine kendilerine saldırmak için cephane sağlayacağından endişe eden birçok hükümet, uluslararası kıyaslama araştırmalarına katılmaktan korkuyordu. Bu tür araştırmaların bazı durumlarda eğitime çok az yatırım yapıldığı eleştirilerine; bazı durumlarda da tersine, vergi mükelleflerinin parasının ziyan edildiği suçlanmalarına yol açacağı endişesi vardı. Oysa bugün ise, giderek artan sayıda ülke, bu tür kıyaslamalardan kendi eğitim sistemlerini iyileştirmek için ders çıkarmaya can atıyor.
Bu tutum değişikliğinin sebebi ne? Uzmanlara göre iki etken bu değişiklikte rol oynuyor. Birincisi, eğitimin sadece bireylerin değil ülkelerin de zenginleşmesinde kilit unsur olduğu konusunda hemen herkesin hem fikir olması.
Singapur ve Güney Kore gibi "Asya Kaplanları" nın ekonomide büyük başarı sağlamasının nedeni olarak, bu ülkelerde hükümetlerin eğitim standartlarını yükseltmedeki kararlılığı gösteriliyor.
Diğer önemli etken, eğitimin kazançlı bir yatırım olduğunun anlaşılması. Gelişmiş ülke ekonomileri bir yandan kamu harcamalarını kısmaya çabalarken, bir yandan da eğitimin ekonomik önemini kavrıyorlar.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü, OECD üyesi ülkeler ulusal gelirin ortalama yüzde 6'sını eğitime harcıyor. Ancak, bütçeleri denkleştirmek için öyle büyük bir baskı var ki, kimse standartların gerçekten yükseldiğini görmeden eğitim harcamalarını arttırmak istemiyor. Bu nedenle de uluslararası standart kıyaslamalarına şimdi farklı gözle bakılıyor. Eğitim sisteminde nelerin ekonomik büyümeyi desteklediğini görmek, harcamaları arttırmadan başarı getirecek düzenlemeleri yapma olanağı sağlıyor.
Bazı ülkelerde uluslararası kıyaslamaların sonuçları, eğitim reformu için kullanılmaya başlandı. Örneğin İsveç 'te öğrencilerin 1980'lerde yapılan benzer bir matematik testinde kötü sonuç almaları üzerine, öğretmenlere yeni bir hizmet içi eğitim programı uygulanmaya başladı. Son araştırmada İsveç'in uluslararası ortalamanın biraz üstüne çıktığı görülüyor.
Japonya 'da öğrencilerin matematikte çok iyi olmalarına karşın, analitik yetenekte iyi olmadıkları anlaşılınca, hükümet ders programlarında reforma gitti. Macaristan ise matematik ve fende mükemmel olan öğrencilerinin okumada zayıf olduklarını görünce, okullarda okumaya ağırlık verilmesini kararlaştırdı.
Bu tür uluslararası eğitim araştırmalarının sayısı giderek artıyor. OECD yeni bir dizi araştırma başlatıyor. Üye ülkelerde hangi oranda nüfusun belli bir eğitim düzeyine ulaştığını karşılaştırarak, orta ve yüksek öğrenim sistemlerinde reform konularını ele alacak.
Bu yılki "Ulusa Sesleniş" konuşmasında Uluslararası Matematik ve Fen Araştırması sonuçlarına değinen ABD Başkanı Bill Clinton, "Bu test çocuklarımızın yeni çağda uyması gereken dünya standartlarını belirliyor" dedi. ABD'nin elde ettiği kötü sonuçlar, ülke çapında uygulanacak bir ders programının oluşturulması ve okullarda ulusal standart testleri uygulanması çağrılarına yol açtı. Testte iyi sonuç alan ülkelerin bu tür ulusal eğitim sistemlerine sahip olduğu görülüyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ise Aralık ayındaki bir televizyon konuşmasında, eğitim bakanlığının yetişkinler arasında okuma - yazma yeteneğini ölçen bir uluslararası araştırmadan çekilmesini "utanç verici" olarak niteledi. Araştırmada Fransızlar kötü sonuçlar almıştı.
Alman öğrencilerinin aldığı vasat sonuçlar ise ülkede şok yarattı. Bir televizyon kanalı "Alman eğitiminde alarm!" başlıklı bir program yayınladı. Sanayiciler ise siyasetçileri suçlayarak, eğitim standartlarındaki gerilemeyle ilgili uyarıların kulak ardı edildiğini ileri sürdüler.