The Others Eşeklerden özür diliyorum!

Eşeklerden özür diliyorum!

24.01.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bugün Uğur Mumcu konuşulurken ölümden çok, onu yaşatmayı amaçlayan bir tavır izliyorum. Onun unutulmasına zaten olanak yok. Sanıyorum katillerinin bulunmasına da olanak yok.Uğur Mumcu'yu anma gecesini düzenleyen Metin Akpınar tepkisizliğimize öfkeli

Eşeklerden özür diliyorum

Devekuşu Kabare 'nin politik hicivinden, Hastane dizisinin sosyal hicivine uzanan 35 yıllık sanat hayatında hep "doğrulara yanaşmak" için çabalamış Metin Akpınar. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı um:ag 'ın Tanıtım kurulu başkanı olması da bundan; bu gece 21:30'da İstanbul'da Lütfi Kırdar Kongre Salonu'nda "Uğur Mumcu Sesleniyor 97" adlı, öldürülmesinin 4. yıldönümünde Mumcu'yu anma gecesinin organizasyonunu üstlenmesi de. Mirkelam, Uğur Yücel, Arif Sağ, Haldun Dormen, Müjdat Gezen ve Sertab Erener gibi bir çok tanınmış sanatçının katılımı ve yıllardır birlikte çalıştığı Zeki Alasya 'nın da katkısıyla "Uğur'u yaşatmaya, Uğur'ları çoğaltmaya" çalışacak. Bu geceye katılamayacak bütün okurlarımız için, sanatçıyla Uğur Mumcu'ya bakışını, bugünkü krizi yorumlayışını ve geleceğe ilişkin dileklerini paylaştık.

*Uğur Mumcu'nun öldürüldüğünü duyduğunuzda neredeydiniz, neler hissettiniz, hatırlıyor musunuz?
Tam yerimi hatırlamıyorum. Ama benim için ciddi bir şoktu. Dünyam yıkıldı. Hele gelen ilk resimler korkunçtu. Okuyanlar gene anımsayıp, üzülecekler; söylememek daha iyi galiba. Bugün Uğur Mumcu konuşulurken ölümden çok, onu yaşatmayı amaçlayan bir tavır izliyorum. Onun unutulmasına zaten olanak yok. Sanıyorum katillerinin bulunmasına da olanak yok.
*Neden? Onun ilk olarak incelediği olaylar artık dallanıp budaklandı, etrafımızı sarmadı mı?
Ama gene ulaşılan çizgi Uğur Mumcu'nun o günlerde ulaştığı çizginin altında hala! Susurluk olayı olmasa bunlar çıkmayacaktı ortaya, ama Uğur Mumcu bunların hepsini yazmıştı.
*Onun için mi öldürüldü?
Şüphesiz. Birilerinin canını sıktı. Birilerine engel oldu. Uğur'un savunduğu ilkelerin karşısında olanlar Uğur'u öldürmüştür. Bunlar kimse, katiller onlardır. Bu devlet de olabilir, tek bir kişi de olabilir, Avusturyalı silah kaçakçısı da olabilir, kontrgerilla da olabilir. Ama Mumcu'ya, kendisine kötü davrandığı için kızan biri olamaz!
*Mumcu'yu devlet içi bir çete yahut kontrgerillanın öldürdüğü kanıtlansa bu sizi şaşırtır mı?
Hayır, hiç şaşırtmaz. Ama biliyorsunuz, dünyanın her yerinde bu tip olaylarda kimseyi çevreye sokmazlar; uzmanlar gelir, delil toplarlar. Bizimkiler şakır, şukur, güzel güzel yıkadılar, temizlediler, süpürdüler, akladılar pakladılar, hiç bir şey kalmadı. Şimdi burada bir mülahaza hanesi açık bırakıyorum: Ola ki bu üzücü sahneyi kendi kafalarına göre yok etmek için de temizlik yapmış olabilirler. Öyle bile olsa, çok ciddi zarar verdiler, hiç bir ipucu kalmadı.
*Faillerin bulunamaması sizi nasıl etkiledi? Öfekelendiniz mi?
Ben komedyenim..beni en çok güldüren olaylardan birisi, bu tip hadiselerden sonra "güvenlik güçleri olaya el koymuştur, gereken her şey yapılacaktır, kan yerde kalmayacaktır" lafıdır. Ben buna yıllardır gülerim. Çünkü alınan sonuçların çok az olduğunu gördüm. 56 yaşındayım ve bu ülkede yaşıyorum. Kimse beni kandıramaz yani..Çok bulunmuştur, kurtarılmıştır, iki yüz tanesi havada kalmıştır, filan gibi idare midare dubare yok. Belli ki bunlar bulunamıyor. Ama, bulunamamasını normal akıl yürüterek de çözmek mümkün. Demek ki herkesin ulaşamadığı, ulaşamayacağı güçler bunu yapıyor. Bu sadece Uğur Mumcu'nun öldürülmesinden sonra anlaşılmadı. Susurluk'tan sonra da anlaşılmadı. Çok eskiden beri vardı. Bize gene kendimize göre yorumlar yapmak kalıyordu.
*Hep senaryo yazmak durumundayız yani..
Evet. Ciddi şekilde maskeli bir toplumuz.
*Susurluk'tan sonra politik hiciv daha mı kolay, daha mı zor?
Her şey bizden daha komik oldu. Bu kadar senelik komedyenim, bir Susurluk senaryosu üretmem aşağı yukarı imkansız.
*Kabareye ilk başladığınız yıllara bakıp ne kadar masummuşuz diyor musunuz?
Pek demiyorum çünkü o zaman söylediğimiz şeylerin çoğu doğru oluyor. Hatta şunu diyorum: Ya biz çok öngörüş sahibi insanlardık ya da toplum hiç ilerlemedi. Çünkü o gün söylenen şeyler bugün hala geçerli. Hatta bazılarında yetersiz bile kalmışız. Örneğin enflasyon konusunda! Sonuç olarak kabare tiyatrosu bir şaka, bir alay tiyatrosudur ama esasen bir başkaldırı tiyatrosudur. Belli bir yanlışa karşı çıkmaktır. Bir yanlışı göze sokmak, sivilceyi çıban yapıp biraz abartarak halka anlatmak kabarenin görevi. Araştırmacı gazetecilik ise ayrıntıların üzerinde durmak, belgeli olmaktır..
*Uğur Mumcu ile aynı şeyi yapıyordunuz bir bakıma? İyi bir izleyiciniz miydi?
Tabii, her fırsatta gelirdi. Hatta hep "size bir şey yapacağım ulan, size bir şey hazırlıyorum" derdi ama hazırlayamadan ayrıldık.
*Siz iyi bir okuru muydunuz onun?
Çok iyi bir okuruydum. Ama beni çok üzen şey, okuru olmamamın ötesinde çok ciddi bir ilişkimiz olmadı..
*Neydi sizin için önemli yanı?
Benim inandığım değerleri savunuyordu. Cumhuriyet'in savunucusuydu, laikliğin savunucusuydu, demokrasinin savunucusuydu. Bunlar benim de gençliğimden beri arkasında olduğum değerler. Orada çok iyi özdeşleşiyorduk. Artı, benden fazla olan yanı, ciddi araştırmacılığı ve toplumu bilgilendirmesiydi. Kaç yıl önce, 1980lerde, bugünleri yazmış. Şimdi Uğur öldü diyebilir misiniz? Hala yaşıyor.
*Yurttaşın hakkımı ara diye gazeteciye, derdimi dile getir diye sanatçıya umut bağlaması yeterli mi sizce?
Hayır..Bu tabii ki esas olarak siyasi otoriteden beklenecek. Ama siyasi otoritenin bunu yapabilmesi için milletin gerçek temsilcisi olması gerek. Bu olmayınca, eğer toplumun kanunları ve hukuk sistemi işleyemiyorsa, bizim gibi insanlar doğruları mizah yoluyla anlatmaya çalışır, Uğur gibi gazeteciler basın yoluyla anlatmaya çalışır, bilim adamları topluma ışık tutmaya çalışır, ama kötü niyetliler de yeraltına girip yeraltı kanunlarını işleterek bunu yaparlar. Ayrım burada. Ülkenin galiba doğru bir tanımlaması böyle oluyor.
*Bu politik tıkanma nasıl aşılacak?
Ben umutsuz bir insan değilim. Şu günden bile umutluyum. Çünkü krizlerden yararlanma gereği öğretildi bize. Her kriz anının mutlaka bir yararı vardır.
*Bu seferkinin yararı nedir?
Artık geri dönülemez. Bu çözülecek, şeffaf devlet gelecek. Artık bundan geri dönemezler. Kimin üzerine yıkmaya çalışırlarsa, nasıl delilleri ortadan yok etmeye savaşırlarsa, bunun için yapmayacakları şey olmasa bile, on tane daha insan bile öldürülse, bu işten dönüş artık yok.
*Siz Um:ag Vakfı'nda buna nasıl bir katkı yapmayı bekliyorsunuz? Uğur Mumcu'nun cenazesinde gördüğümüz kitlesel tepki tekrar seferber edilebilir mi?
O da heba olmasın istiyorum. Biz tepkisiz bir toplumuz. Bir Uğur Mumcu'nun ölümüne tepki gösterdi bu toplum, bir de CocaCola zamlarına. Coca Cola zamlarına ciddi bir tepki koydu bu toplum, zamlar geri alındı. Ama Uğur Mumcu geri gelemiyor işte, mesele orada. Ama bunun da altında toplumun savunma içgüdüsü var. Patronaj ve himaye istiyor bu toplum. Çünkü 700 yıl öyle olmuş. Birileri onun hakkını savunsun, birileri ondan yana olsun. Ama kendi birey olarak kendi hakkını savunmasın. Böyle şey olur mu? İşte bu potansiyeli doğruya kanalize edebilmek için Uğur'u iyi anlatmak lazım..
*Bu potansiyel şu anda daha çok din sömürüsüne kaymıyor mu? Bu sizi endişelendiriyor mu?
Çok endişelendiriyor. Türk toplumunun çok ciddi bir hastalığı, hızlı gelişmeye ayak uyduramaması. Bu medya bombardımanına, bu gördüklerimize, duyduklarımıza bizim bilgi birikimimiz yetmiyor. O zaman ne yapıyor? Onun yerine düşünen, onun yerine çözüm üreten birilerinin peşinden gitmeye çalışıyor. O yüzdendir ki din bu kadar öne çıkıyor. Bizim gerçek bir sanat - kültür ihtilali yapmamız lazım.
*Nasıl yapacağız? ilk darbeyi yiyen hep sanat, kültür ve düşünce değil mi?
Tabii çünkü geliri yok, tatmini yok, orgazmı yok! Oradan orgazm olmak için beyinlerin başka türlü gelişmesi lazım. Toplumun genleri kötü değil, çevreler kötü. Onun için çağdaş insan yetişmiyor Türkiye'de. Diyarbakır'da kamyondan yiyecek dağıtılmasaydı, Diyarbakır'ın aç olduğunu bilmiyor muydu bu eşekler? Öfekelendiğim için eşek diyorum, söylememek lazım. Eşeklerden özür diliyorum.
*Bayrak yarışında arkadan gelenlerde sizdeki mücadeleciliği görüyor musunuz?
Görmüyorum. Daha kötü bir şey görüyorum. Ciddi bir potansiyel oluşuyor. Eğer siyasi otorite tarafından, sermaye tarafından, açık veya gizli güçler tarafından iyi yönlendirilemezse çok ciddi patlamalar olacak Türkiye'de. Öyle 25. katta üç kişinin öldürülmesi, kamyon kazası, yahut 5 kişinin bombayla havaya uçurulması filan yetmeyecek, çok daha ciddi boyutlarda kavgalar olacak.
*Mumcu'nun özellikle Kürt sorunuyla ilgili yayınlanmamış çalışmalarını zamanla kamuoyuna açıklamak mümkün olacak mı? İyimser misiniz bu konuda?
Çok umutluyum. Uğur mumcu ne dedi? Nereden gelirse gelsin, terörün her türlüsüne karşıyım, dedi. Terörle bir yere varılamaz, bitti. Birinci kaide. Bunu koyarsanız şemsiyenin en üst noktasına, terörist şurada haklıydı, şu terörist de burada haklıydı gibi laf üretemezsiniz. Önce bu asgari müştereklerde birleşme gayreti olmalı. Kimse dağda insan öldürülmesinden yana değil. Kimse birilerinin ölülerinin şehit, birilerinin ölülerinin leş olmasından yana değil. Hiç kimse çoluk çocuğun, öğretmenin gaddarca öldürülmesinden yana değil. On senedir dağlarda insanlar öldürülüyor. Bu insanları destekleyen birilerini öldürmek için de çeteler kuruluyor. O başarılı çeteler, o halk kahramanları bunlara silah satan, bilgi sağlayan birkaç kişiyi de halletseydi ya? Öldürmekten yana değilim tabii, ama açık etsinler, yapamaz hale getirsinler. Bu doğruları koymak lazım, Mumcu da bunun savaşımını veren biriydi. Önce ilkeler saptanacak, sonra politikayı üreteceksiniz. O politikaya inananlar çoğalacak. Çoğalmadan bir şey yapılamaz.



*Nasıl bir anma gecesi tasarladınız?
Uğur Mumcu kendi gecesini kendi takdim edecek. Büyük ekranda onun resmiyle, görüntüleriyle, konuşmalarından alınmış pasajlarla bir kolaj yaptık. Terörün nesine karşı, Mezarcı ile ne konuştu, emeğin, hukukun neresinden yana..bunları anlatacak. Sonra da onun bütün yazılarından derlenmiş, özet takdimlerle bağlanmış 25 dakikalık bir metin sanatçı arkadaşlarımız tarafından okunacak. Bu okuma biraz kuru, biraz yavan olur diye buna biraz da eğlence kattık. Özgürlüğünü düşüncesi yüzünden yitirmiş, hapishanede kalmış eşlere çocuklara babalara dökülen gözyaşını anlatan yazı okunduktan sonra, Ne ağlarsın benim Baht - i siyahım'ı söyleyecek Arif Sağ mesela. Evrensel bir dil olan müzik..ve evrensel olması kaçınılmaz ama maalesef ulusal kalmış bir Uğur Mumcu konsept'i. Ve bunlarla özdeşleşen 1950 kişi. Eğer televizyonlar da biraz akıllı, insaflı davranır ve şimdiye kadar yayınladıkları bir sürü lüzumsuz şeyi hiç değilse affetirmek için bu olayı iyi para ödeyerek alırlarsa, o zaman oradaki 1950 kişiden daha fazla büyür olay. Tepkisiz toplumun Mumcu'nun ölümüne gösterdiği tepki doğru bir yere kanalize edilmiş olur. Bu doğru görüş çoğalarak ağırlığını koyar. Yani siyasi otoriteden talepkar olur. Bir şey ister. Bugün Um:ag Vakfı'nın yasal prosedürü bile tamamlanabilmiş değil.
*Sizi ve Zeki Alasya'yı nasıl bir rolde göreceğiz?
Bizi, Mumcu'nun 1991'de yazdığı bir yazıyı okurken göreceksiniz. Abdi İpekçi'nin ölümünden sonra diyalog şeklinde yazdığı bir yazı. Ve bugüne ışık tutuyor. Oral Çelik gelir konuşursa bu iş çözülür diyor. Oral Çelik geliyor, konuşmuyor ve iş çözülmüyor. Fazla bir şey eklemeye gerek yok. Bir görgü tanığı çıktı, 4 yıldır bağırıyor, bu adamdı ben gördüm diye. Uğur Mumcu da yazmış, iki kişi ellerinde silahla arabanın arkasına biniyolardı diye. Belgelerle saptanmış bu. Sonra geliyor, bunun boyu kısa ötekininki uzundu, diyor. Özel konuşmalarda, ben korktum tehdit aldım diyor. Kimse de kardeşim seni kim tehdit etti demiyor. Nereden geldi bu tehdit? Azrail mi geldi, sana tırpanını mı gösterdi?
*Sizi ve Zeki bey'i, Sakıncalı Piyade'nin hiç değilse bir bölümünde izlemek isterdim.
Sakıncalı Piyade'nin belki de tamamını izleyeceksiniz. Belki de sakıncasız piyade ile karışımını izleyeceksiniz.
*Oyundaki malzemeyi mi işlemeye karar verdiniz?
Evet. Hep ilah yaratmayalım mantığım vardır, biraz da Mumcu'yu eleştirelim. Özellikle bu tip düşünürler, güncel yazanlar, pozitif bilimle sınırlı olanlar bir sanatçı gibi özgür ve uçuk olamıyorlar. Zamanda ve yerde birlik gibi bir sistem içinde ürün vermeye çalışıyorlar. Biraz müsamere gibi oluyor. Biz o kalıbı biraz kırarak, malzemeyi özgürleştirmeye karar verdik, oradaki doğrular daha iyi çıkacak diye umuyoruz.