The Others Esnaf devrimi

Esnaf devrimi

23.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Esnaf devrimi

Esnaf devrimi


Kumkapı’da artık çığırtkan yok, klarnet yasak, çiçekçi ve baloncu terörü olmayacak. Hırsız ve yankesiciler toplatıldı, özel güvenlik birimi kuruldu


       Eskiden Kumkapı’nın Çapariz Sokak’ına tek parça girip tek parça eğlenmeyi başaranlara, bunun ne büyük bir beceri istediğini bilenler tarafından “o badireyi salimen atlatana atom bombası bile işlemez" gözüyle bakılır, “Nükleer bir savaşta hamam böceklerinden sonra sağ kalması muhtemel tek kişi" beratı verilirdi. Bu beratı alabilen müşteri, Kumkapı kültürünü özümsemiş biri olarak ayrı bir itibar görürdü.
       O kadar zordu Kumkapı meyhanelerinin şartları. Zira sokağa adım atanı sağlı sollu sıralanmış çığırtkanlar karşılardı. Kendilerine “rehber" denmesini tercih eden bu şahısların kolu kaslı, bedeni güçlü olurdu. Çünkü bunların işi, önünde dikildikleri meyhaneye müşteri çekmekti. Ama onlar müşteri çekmeyi “kolundan, bacağından ve mümkünse saçından çekip" masaya oturtmak diye anlardı.

Çiçekçi çocuklar

       Kumkapı Esnafları Derneği Başkanı Arif Bey, yani Toydemir’in ifadesiyle, bu çekiştirmeler yüzünden ayrı düşüp aynı anda iki ayrı meyhanede, birbirine hasret şekilde içmek zorunda kalan karı kocalar bile olmuştu. Kol ve bacaklarını kurtarıp aynı masada oturmayı başaranları ise yeni badireler beklerdi. Önce çiçekçi çocuklar damlardı masaya. Tomurcuğunun feri sönmüş bir gülü beş milyona satmadan geri adım atmazdı. Onu baloncu izlerdi.
       En büyük pandomimse, şikayetçi esnafın “cüzdan tenyası" adını verdiği müzisyenlerde patlardı. Kemancının “yapıştır" komutuyla masadaki en melul bakışlı müşterinin kulağına klarneti yapıştıran müzisyen beş tekliğin ucunu görmeden aleti geri çekmezdi. Bunların jargonu da farklıydı: “Yapıştırmak", klarneti en enayi görünenin kulağına götürmek; “diskoya kaldırmak", sarhoşları coşturup oynatmaya başlamak; “bayılmak" da geriye doğru eğilip müşteriyi para yapıştırmaya zorlamak demekti. Böyle böyle, adisyon gelmeden cüzdan suyunu çekerdi yani.
       Tabii bu badireyi atlatamayanlar mağlubiyet psikolojisinden olsa gerek “Ben bi daha oraya adımımı atmam" deyince, nihayet Kumkapı esnafı bir bir top atmaya başladı. Vaktiyle 80 olan esnaf sayısı 40’a düştü. Kalanlar da müşteri yerine sinek avı peşine düştü.

İcraatın içinden

       İşte bundan sonraki Kumkapılı uyandı. O güne kadar varlığı örümcek ağı kaplamış tabeladan ibaret dernek canlandı. Yönetim değişti. İlk işi de, kol bacak düşmanı çığırtkanları Başkan Arif Bey’in sözleriyle “asimile etmek" oldu.
       Asimilasyonun iki nedeni vardı tabii. Birincisi, müşteri kaçmıştı. İkincisi ise, bu çığırtkanlar esnafa çok pahalıya mal oluyordu. Üç dilen bir çığırtkan gecede 100 dolar yevmiye alıyordu. Çığırtkana 100 dolar veren esnaf da bunu müşterilere yüklüyordu. Zira en iyi meyhane bile günde 100-150 dolardan fazla kar etmiyordu.
       Şüphesiz asimilasyon kolay olmadı. Asimile edilenler yeni duruma alışmakta zorlandı. Artık garsonlar kimseyi çekiştirmiyordu. Çekiştirmiyordu ama, bu kez de boşta kalan ellerini nereye koyacaklarını bilemiyordu. Bazıları da eski alışkanlıkla önce müşteriye ellerini uzatıyor, yeni kuralı hatırlayıp hızla arkasına götürüyordu.
       Bu durum sözlere de yansıdı tabii. Eskiden “abi", “abla" vardı. Şimdi, onun yerine henüz benimsenemediği için ağız içinde yuvarlanan “efendim" geldi.

Operasyondan sonra

       Tabii Kumkapı’nın “imaj değiştirme" operasyonu bununla sınırlı değil. Çalgılara da sınır geldi. Müzisyen dilinde “bastıröla anılan klarnet yasaklandı. Zira en patırtılı çalgı oydu. O kaldırılınca, dernek üyelerinin deyişiyle müzik biraz daha “kibarlaştı." Haliyle çiçekçi ve baloncu “terörü" de son buldu. Çünkü kurulan yeni özel güvenlik biriminin ilk işi bunları Çapariz Sokak’tan uzak tutmak oldu. Dernek esnafının deyişiyle, müşteri artık rakının anason kokusunun üstüne bir de beş milyona çiçek koklamayacak. Olmayan çocuğuna da balon almayacak.
       İmaj kaygısından mütevellit sıkıyönetimin getirdiği bir uygulama da, hırsız ve yankesici ordusunu ayıklamaktı. Nitekim, Başkan Arif Bey son birkaç ayda Kumkapı’dan tam 110 minibüs dolusu hırsız ve yankesici toplandığını söyledi. Eh, yükle başka bir sokakta karşılaşmayız inşallah!

Meyve usulü

       KÖR Agop öleli yıllar olmuş. Hatta oğlu Hayko da. Nöbeti üçüncü kuşak tutuyor. Torun Daniel, Çapariz Sokak’taki değişim çabası için tek bir yorum yapıyor: Onlar bozdu, onlar düzeltiyor. Zamanında bozmasalardı daha iyi değil miydi? Daniel’in ifadesiyle, bir vakitler müşteriyi her ne pahasına olursa olsun kazıklamaya kararlı olan bazı esnaf bir de “meyve yöntemi" geliştirmişti. İçki faslından sonra, durup dururken masaya “çok katlı" meyve gelirmiş. Müessesenin ikramıdır, afiyetle yiyin, denirmiş. Ama hesap pusulasında bir de meyve bedeli olurmuş. Müşteri kızarmış: Bu ne? Meyve çok katlıydı, değil mi? Evet. İşte, onun ilk katı müessesenin ikramıydı! Daniel, sorunu, eski Galata Köprüsü’nde birahanecilik yapan, meyhane kavramından bihaber esnafın yarattığını söylüyor.

Gözde marş!

       KUMKAPI imaj yenilerken, bazen imajları birbirine karıştırdığı da olmuyor değil tabii. Mesela bir meyhane, duvarlarındaki koca koca Che, Marx, Stalin ve Deniz Gezmiş resimleriyle ister istemez dikkati çekiyor. İnsanın aklına ilk bakışta ister istemez, memleket barlardan sonra şimdi de meyhanelerde kurtarılacak herhalde, demek geliyor. Ama o ne? İçerden bir zamanlar MHP’nin en gözde marşı olan Çırpınırdı Karadeniz marşı yükseliyor! Dedik ya, imaj değişimine uyum sağlarken sarsak ve çekingen davranışlar da sergileniyor diye. Kol bacak çekmeden müşteri tavlamanın bir yöntemi de kapıya, bacaya “işlevsel" ilanlar asmak olmuş. İşte, bir meyhanenin kapısında “Bizim dükkan depreme dayanıklıdır" da bunlardan biri...