Futbol günleri

  Futbol programları bu kadar geç başlamamalı... Pazar saat olmuş 01.00, program devam ediyor.

  Tabii Star'da görüntüler yayınlanacak, sonra diğer kanallara... Bir gol aslının, iki tekrarının iki defa (ortalama) gösterildiği futbol programının da bitmesi beklenemez. Hele Galatasaray - Erzurum maçını düşünün. Tam yedi gol!

  Futbol yazarlarımızın muhteşem yorumları da ardı ardına geliyor. Mesela Erman Toroğlu yine "ne demek istedin abi" şeklinde bir Jardel yorumu yaptı. Jardel kabzımal olamazmış ama acayip gol atıyormuş filan gibisinden. Vallahi anlamadım. Can kulağı ile dinledim ama yok. Benim fantastik cümlelerime on basan bir mantık silsilesi içinde her babayiğidin dile getiremiyeceği bir Jardel portresi çizdi!

  Basının bu kadar küçük düştüğü, kendi gazetecilik yaşamımda başka bir dönem hatırlamıyorum. Gelen vuruyor giden vuruyor. Ama bir de "bizi yazsana" muhabbeti de çekiliyor. Hem seviliyor, hem dövülüyor. Basın da bu durumdan hiç şikayetçi değil. "İ... basın bunu da yazın" diye bağıran tribünler "bakalım bugün ne yazmış" diye alıp gazete okumuyor mu? Her alanda durum böyle ama... Deprem bölgesinde canlı yayında ünlü bir anchormane "ajan" diye bağırmadılar mı? MHP'nin İstanbul kongresinde gazeteciler yine dövülmedi mi? Bir gece kulübünün önünde muhabire kafa atılmadı mı? Medya kendini bu kadar aciz, bu kadar savunmasız ve kişiliksiz hiç bir dönem hissetmedi sanırım. Ama fazla diyecek bir şeyi de yok galiba, onun için susuyor!

  İşte bir örnek görsel medyamızdan. Pazar günü Star'ın futbol programında malum spor yazarımız Ömer Çavuşoğlu, daha dün bir bugün iki başladı hakem muhabbetine. Yok efendim başkan Aziz Yıldırım futbolculara para vereceğine önce hakem konusunu çözseymiş! Kazım Kanat ve Osman Tamburacı müdahale ettiler haklı olarak. Çünkü yine kaşımaya başlıyorlar. İşte medya böyle olunca tribünler de "bunu da yazın" diye bağırır!