The Others GB'ye misilleme yanlış

GB'ye misilleme yanlış

24.03.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

GB'ye misilleme yanlış

GBye misilleme yanlış

Bahadır Kaleağası, AB Komisyonu'nun "Türkiye İçin Avrupa Stratejisi" raporunu yorumladı.

Türkiye - AB ilişkileri bir siyasi kilitlenme dönemine girdi. Bu gelişmede, demokratik reformlarını gerçekleştiremeyerek AB içindeki karşıtlarını güçlendiren ve kendi milli çıkarlarının aleyhine hareket eden Türkiye'nin de sorumluluğu büyük.

Avrupa Birliği Komisyonu, 3 Mart'ta yayınladığı "Türkiye İçin Avrupa Stratejisi" raporuyla, Lüksemburg kararlarının neden olduğu kriz ortamının yumuşatılmasını hedefliyor. TÜSİAD ve TİSK Avrupa Birliği temsilcisi, Brüksel Üniversitesi öğretim görevlisi Bahadır Kaleağası raporu Milliyet için yorumladı.

"Türkiye İçin Avrupa Stratejisi" raporuyla Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye ile ilişkilerin orta vadede hangi yön ve sınırlar içinde gelişebileceğini tespit ediyor ve bu önerilerin hayata geçebilmesi için topu AB siyasi iradesinin asıl hakimi durumundaki üye devletlere atıyor:
Raporun siyasi çerçevesine göz atarsak:
* Raporun içeriği olumlu ve yapıcı. Öneriler için önkoşul getirmiyor.
* AB içi kaynaklardan temin ettiğimiz, henüz resmi olmayan bilgilere göre, Yunanistan hükümeti bu rapora genel olarak karşı çıkıyor.
* Türkiye'nin resmi tavrı ise, bu raporun Türkiye'nin Lüksemburg kararları ile uğradığı dışlanmayı telafi etmediği, getirdiği önerilerin iyi niyetle dikkate alınabileceği, ama bunun için önce AB'nin bu önerileri gerçekten uygulamaya koyabileceğini ispat etmesi gerektiği yönünde.
* Mart ayı sonunda AB, beş Orta Avrupa ülkesinin yanı sıra Kıbrıs ile de tam üyelik müzakerelerini resmen başlatacak ve çözümsüzlük daha da derinleşecek.
* Raporun giriş ve sonuç bölümlerinde Komisyon, "Türkiye'nin Avrupa genişleme sürecine dahil olduğunu" teyit ediyor ve "Türkiye'yi AB'ye katılmaya hazırlayan bir strateji" önermekte olduğunu belirtiyor. "Aday ülke" tanımlaması açıkça yapılmıyor.
Türkiye'nin Lüksemburg kararlarında AB'ye olan tepkisi "aday ülke" tanımının kullanılmamış olmasında yatıyor.
Asıl fark, "aday ülke" tanımlamasının, bu yöndeki işbirliği ve entegrasyon alanlarını zorunlu hale getirmesi ve AB açısından siyasi ve mali taahhüt ifade edecek olmasıdır.
* AB yetkilileri, AB Konseyi'nin Haziran ayındaki Cardiff toplantısında, daha önceki Lüksemburg kararlarında Türkiye'nin istediği yönde açık bir düzeltme yapmanın olanaksız olduğu görüşündeler.

Ancak rapor, getirdiği önerilerin bir bölümünün mali katkı gerektirdiğine dikkat çekerek, mali araçlara mutlaka işlerlik kazandırılması gereğinin de altını özellikle çiziyor.
Bununla birlikte, Yunan vetosu nedeniyle dondurulmuş bulunan 375 milyon ECU yardımla sınırlı kalınmış ve Avrupa Yatırım Bankası kaleminden bahsedilmiyor.
Ayrıca, bu mali protokol 6 Mart 1995'de onaylanan Gümrük Birliği paralelinde ve ilişkilerin mevcut yapısı için zaten gerekli görülmüş.
Söz konusu rapor ise, "Türkiye'yi AB'ye katılmaya hazırlama" amaçlı bir "Gümrük Birliği artı" önerisi getirdiğine göre, ek mali araçlar öngörmeliydi.

AB Komisyonu, Temmuz 97 raporunda "Gümrük Birliği artı" olarak özetlenen önerilerine, son raporda daha fazla açıklık getiriyor. Bununla birlikte bazı noktalarda, AB içi görüş ayrılıklarının rapora yansıdığı da gözleniyor.
* Örneğin, hizmetlerin serbest dolaşımı ile ilgili bölümün şimdilik Almanya'nın onayını almadığı biliniyor.
Öncelikle bankacılık, sigorta, ulaştırma gibi sektörleri kapsaması düşünülen hizmetlerin serbest dolaşımı konusu, Gümrük Birliği Anlaşması'nın müzakeresi sırasında da söz konusu olmuş fakat sonuç alınamamıştı.
Almanya, bu yönde bir uygulamanın gizli göçe araç olabileceği endişesini taşımakta. Ayrıca Avusturya ve Fransa da benzer görüşler iletiyor.
* AB işbirliği programlarına Türkiye'nin katılımı ile ilgili öneriler için, Yunanistan'ın raporun geneline karşı tavrının yanı sıra, Avrupa Parlamentosu'nun da bazı rezervleri söz konusu.
* Kurumsal işbirliği olarak daha önce tek pazar, ulaştırma, çevre gibi gerçekten bir tam üyelik stratejisi çerçevesindeki alanlarda bakanlar düzeyinde işbirliği kararlaştırılmıştı.
Komisyon raporu ise, belli ki göç ve mülteci sorunları ile bağlantılı olarak, sadece adalet ve içişleri alanlarından bahsediyor.

Türkiye - AB ilişkileri bir siyasi kilitlenme dönemine girdi. Bu gelişmede, demokratik reformlarını gerçekleştiremeyerek AB içindeki karşıtlarını güçlendiren ve kendi milli çıkarlarının aleyhine hareket eden Türkiye'nin de sorumluluğu büyük.
Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin AB'ye karşı izleyeceği politikalar çok sert veya esnek olabilir. Ama hangisi olursa olsun, bu politikaların oluşturulmasında Gümrük Birliği temelindeki ekonomik ilişkilerimizin hangi sınırlar içinde bir araç olarak kullanılabileceğinin saptanması gereklidir.
İlk tepki olarak, "AB bizi siyasi olarak zor duruma sokuyor, bu durumda Gümrük Birliği AB'nin yararına işlediğine göre, biz de Gümrük Birliği'ni kullanarak misilleme yapalım" şeklinde yorumlar yapılmaktadır.
Bu nedenle, Gümrük Birliği'nin gerçekten bizim lehimize bir misilleme aracı olup olmadığının objektif bir şekilde belirlenmesi gerekmekte.
"Türkiye için Avrupa stratejisi" hazırlamak ve uygulamak yalnızca AB Komisyonu'nun değil, her şeyden önce Türkiye'nin görevidir.

Ana hatlarıyla raporun özeti şöyle:
1. Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesi:
* Türkiye'nin AB mevzuatı ile uyumuna destek amaçlı idari işbirliği.
* Gümrük Birliği kapsamındaki AB politikalarının oluşturulması sürecinde Türkiye'yi bilgilendirme.
* Üçüncü ülkeler ile yapılan ticari anlaşmalar için Türkiye'ye siyasi ve teknik destek.
2. Hizmetlerin serbest dolaşımı
3. Telekomünikasyon ve bilgi toplumu alanlarında Türkiye ile işbirliği:
4. Türkiye'nin Ortak Tarım Politikası'na uyumu için strateji ve yardım.
5. Makro - ekonomik diyalog başlatılması.
6. Sanayi ve yatırım işbirliği:
* Avrupa tek pazarına girişte teknik engellerin kalkması için işbirliği.
7. Araştırma - Geliştirme programlarına katılım.
8- Çevre politikalarında uyum ve işbirliği.
9. Ulaştırma politikalarında işbirliği.
10. Tüketici hakları konusunda işbirliği ve mevzuatların uyumu.
11. Bölgesel işbirliğine destek (Karadeniz, Akdeniz.)
12. Türkiye'nin AB programlarına katılımı.
13. Siyasi diyalog, adalet ve içişleri alanlarında işbirliği.
14. İnsan hakları alanında işbirliği (sivil toplum örgütlerine mali destek, kamu sektörü için eğitim programları.)