The Others İpekçi'de Susurluk izi

İpekçi'de Susurluk izi

16.10.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

İpekçi'de Susurluk izi

İpekçide Susurluk izi

Gazeteci Can Dündar ve ekibi İpekçi cinayeti sanıklarıyla İbrahim Şahin arasındaki bağlantıyı ortaya çıkardı

ÖLDÜRÜLMESİNDEN 18 yıl sonra 40 Dakika programı, Abdi İpekçi dosyasını yeniden açtı ve Susurluk soruşturmasının kilit isimlerinden Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'in de adının karıştığı ilginç ilişkiler ağını ortaya çıkardı.
Bu akşam yayınlanacak programı hazırlayan Can Dündar ve ekibinin araştırmalarına göre, 12 Eylül öncesinde Abdi İpekçi cinayetinin kilit isimlerinden Mehmet Ali Ağca, Abdullah Çatlı, Oral Çelik, Yalçın Özbey ve Mehmet Şener'in sahte pasaport aldığı Nevşehir Emniyet Müdürlüğü'nde adı yıllar sonra kamuoyunun gündemine gelecek bir komiser görev yapıyordu: İbrahim Şahin. Ne ilginç bir tesadüf ki Nevşehir de Çatlı'nın memleketiydi.
Nevşehir'de, Ağustos 1980'de Ağca, Papa suikastına adı karışan Ömer Ay, Çatlı ve Şener sırayla sahte isimlerle pasaport aldı. Sıkıyönetim soruşturmalarının sonucunda tüm kuşkular, sahte pasaportların Çatlı'nın "talimatıyla" polis tarafından hazırlandığını gösterdi. Ağca'nın 136 635 seri numaralı pasaportunda Faruk Özgün adı yer alıyordu. Ay'ın pasaportu ise 136 636 seri numarasıyla Ağca'yı izlerken, Çatlı Mehmet Tarel, Şener ise Durmuş Unutmaz sahte kimliklerini kullanıyordu.
Çatlı, Ağca ve arkadaşlarının sahte pasaport aldığı dönemde, Susurluk davasının tutuksuz sanığı Şahin, Nevşehir Emniyet Müdürlüğü'de komiserdi.
İtalyan polisinin, Ağca'nın 13 Mayıs 1981'de Papa'yı vurmasının ardından yürüttüğü soruşturmada, pasaportların adresi belli oldu. Bunun üzerine Konya Sıkıyönetim Komutanlığı, Nevşehir Emniyet Müdürü Haydar Tek ve Pasaport şubesindeki memurlar hakkında dava açtı. Ancak Nevşehir Emniyet Müdürlüğü pasaport şubesinde çıkan bir yangında tüm evraklar yandı.

Şahin'in adı o dönemde bir başka ilginç olayla gündeme geldi. 13.2. 1981'de silah kaçakçılığı ve gizli örgüt kurma iddiasıyla Şahin tarafından sorgulanan Hanefi Polat ve oğlu Burhan Polat, gördükleri işkenceyi doktor raporuyla belgeledi. Kırşehir Ağır Ceza mahkemesi'nde açılan davada, Şahin'in işkence yapmak suçundan "neticeden ve içtimaen 2 yıl ağır hapis ve 1 yıl muvakkaten men cezasıyla cezalandırılmasına" karar verildi. Şahin, 4 Aralık 1984'te verilen bu kararı temyiz etti. Ancak Yargıtay, 22 Ekim 1986'da duruşma tutanağının son sayfası olmadığı gerekçesiyle bozma kararı verdi.
Şahin'in Yargıtay savunmasındaki avukatlığını ise DYP Lideri Tansu Çiller'in danışmanlarından Şükrü Karaca üstlendi.
Yargıtay'ın eksik iki sayfayı yerel mahkemeden tekrar istemek yerine davayı esastan bozmayı tercih etmesi nedeniyle duruşma tekrar Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nde sürdü. Ancak 30 Mart 1989'da, suçun işlendiği tarihten 7.5 yıl geçtiği belirtilerek dava zaman aşımına uğrayarak ortadan kalktı. Şahin de zaman aşımı nedeniyle ceza almaktan kurtuldu.
"40 Dakika" Yargıtay'ın yok dediği söz konusu iki sayfayı da buldu ve Şahin'in bizzat işkence yaptığı kişilerle görüştü.