The Others İslami demokrasiye doğru

İslami demokrasiye doğru

03.06.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

İslami demokrasiye doğru

İslami demokrasiye doğru


İslamcılar, artık çatışma değil, mevcut sistemlerle uzlaşma arayışında


       İran devrimini ihraç edemedi. Afganistan ve Sudan’daki şeriat düzenleri fiyaskoyla sonuçlandı. Mısır ve Cezayir gibi ülkelerde İslamcı hareketler tek kelimeyle yenildiler. Peki neden? Kimi İslamcılar bütün suçu “dış düşmanlaröa atarken Sudanlı Abdülvahap el Efendi gibi entelektüeller iğneyi kendilerine batırıyor: “Yenildik, çünkü zamanla ve iktidarla tanıştıkça yozlaştık. Yenildik, çünkü kendi içimizde çıkar çatışmaları çıktı. Yenildik, çünkü demokrasiyi benimsemedik.
       Malezya’da, bir zamanlar her taşın altında “Batı komplosu" arayan Münevver Enis gibi ünlü bir İslamcı, artık cemaatin birey üzerindeki hakimiyetini kutsayan “Asyalı değerler" yerine “Batılı değerleröi savunuyor.
       Zorunlu demokratikleşme
       İran’da yeni kuşaklar anne - babalarının hayallerine inanmadıklarını 1997’de Hatemi’yi cumhurbaşkanı, 2000’de de reformcu adayları milletvekili seçerek gösterdiler. Şimdi bu ülke oldukça kritik bir “postislamcı" süreçten geçiyor.
       Cenevre’ye yerleşmiş olan, Müslüman Kardeşlerin kurucusu Hasan el Benna’nın torunu Tarık Ramazan, Batı ile her türden zıtlaşmaya karşı çıkıp, İslam dünyasındaki despot rejimlerin yerini Avrupai anlamda demokrasilerin alması için çabalıyor. Taraftarlarına yurttaşlık haklarını sonuna kadar savunmalarını telkin ediyor.
       Türkiye’de, Anadolulu dindar girişimciler, başlangıçta destekledikleri RP’ye ordu tarafından tasfiye edilirken yardım eli uzatmadılar. Artık kendilerine hayrı dokunmayacak bir parti ve ideolojiye sırt çevirip durumlarını sağlamlaştırmak için laik iş çevreleriyle daha iyi ilişkiler kurmanın yollarını arıyorlar.
       Cezayir’de, hükümet ortağı İslamcı Hamas’a yakın bir işadamı, Avrupalı bir markayla alkollü bira üretimine girdi ve bunun alt gelir grupları tarafından tüketilmesi için de fiyatları epey düşük tuttu.
       İslami harekette 1990’lı yıllara şiddet damga vurdu. Ilımlı İslamcılar da radikallerden farklı olduklarını göstermek için demokrasiyi savunmaya başladılar. Bu arada ilginç dönüşümler de yaşandı. Başlangıçta terörist bir Şii örgütü olan Lübnan Hizbullahı, zamanla Şiisi Sünnisi, hıristiyanı müslümanıyla tüm ulusun İsrail’e karşı direniş odağı haline geldi. Mısır’da Müslüman Kardeşler’den bir grubun 1995’te kurduğu El Vasat adlı partinin üst düzey yöneticilerinden biri hıristiyan bir aydındı.
       İslamcı feminizm
       İslamcılar yıllar boyunca temsili demokrasiyi “yüzde 50.1’in yüzde 49.9’a egemenliği" diye aşağıladılar. Şimdiyse olay tersine döndü. İmkan buldukları anda büyük bir coşkuyla demokrasi oyununa dahil oluyorlar. İslamcıların yasal siyasi sürece eklemlenme geleneğinin epey köklü olduğu Türkiye’de FP, son genel seçimlerde politik nedenlerle büyük oy kaybına uğradı, fakat FP’li başarılı belediye başkanları yeniden seçilmeyi bildiler.
       1980’li yıllarda İslamcı hareketler saflarına aktif bir şekilde kadınları da kattılar. Bu kadınlar tesettür sayesinde siyasallaşmanın yanısıra alabildiğine sosyalleştiler, ki bu durum onları tam anlamıyla denetimlerinde tutmak isteyen sakallı militanları öfkelendirdi. Türkiye ve İran gibi ülkelerde bazı İslamcı kadınlar, İslami hareketin “maço" özelliğini eleştirmek amacıyla “İslamcı bir feminizm" söylemi geliştirdiler.
       İşte tüm bu türden gelişmeler geleceğin İslami demokrasisine ışık tutuyor. Fakat tam da bu aşamada müslüman ülkelerin yöneticilerine çok büyük görevler düşüyor. Fas’ın yeni kralı Muhammed, Ürdün’ün yeni kralı Abdullah, Cezayir Devlet Başkanı Abdülaziz Buteflika, Endonezya Devlet Başkanı “Gusdur" Vahid gibi yeni kuşak yöneticiler demokratikleşme konusunda umut vadediyorlar. Pastayı ilerde daha da büyütebilmek için “şimdiden paylaşma" yoluna gideceğe benziyorlar.
       İslam dünyasındaki yönetici sınıfın, önlerindeki elverişli durumdan istifade etmemeleri, demokratikleşme eğilimlerini frenlemeleri halinde, müslüman halklar, pekala, demokrasiye giden yolu kendi başlarına da bulacaklardır.