The Others İsveç'te zor seçimler

İsveç'te zor seçimler

17.09.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

İsveç'te zor seçimler

İsveçte zor seçimler

       Önümüzdeki pazar günü İsveç'te seçimler yapılacak. Kendi seçmenin gözünde gerek dış politikadaki prestiji, gerekse refah devleti olarak elde ettiği saygınlığı zedelenen İsveç'te iktidarda bulunan sosyal demokratların oy kaybetmesi bekleniyor. İsveç'i ve seçim atmosferini arkadaşımız Osman İkiz Stockholm'den yazdı.

       Evet, dış görünüşten her şeyin tıkırında gittiği, zenginler klübünün üyesi İsveç'in, rahat ve sükunet içinde eski yoluna devam ettiği, yarınlarından endişesi olmayan İsveçliler'in de seçim heyecanından uzak yaşadıkları düşünülebilir. Ama bu yanıltıcı bir görüntü. On yıldır, tasarruf politikalarından yıpranıp bunalan, sosyal refah devletinin daha fazla aşınmasını istemeyen seçmenlerin, hem sağ, hem sol kanatta büyük partilere pazar günü ciddi bir uyarıya hazırlandığı anlaşılıyor. Kamuoyu yoklamaları seçim sandıklarına yansıyacak olursa, Sosyal Demokratlar yüzde 10 dolayında oy kaybına uğrayacak. Sosyal Demokratlar'ı terk eden seçmenlerin komünist adını terk eden Sol Parti'ye yöneldiği gözleniyor.
       İsveç'te politik yelpazenin solunda Sosyal Demokrat, Sol Parti ve Çevre Partisi, sağında da, Muhafazakar Parti, Liberaller ve Merkez Parti ile Hristiyan Demokratlar yer almakta. Bu yelpazenin en güçlü partisi İsveç'i 57 yıl yalnız başına yönetmiş olan Sosyal Demokrat Parti.
       Geçmis seçimlerde hep yüzde altıda kalıp Sosyal Demokratlar'ı dışardan destekleyen Sol Parti'nin, oylarını yüzde 11 - 12 oranına çıkarması hem bir rekor, hem de seçmenin eski İsveç'i aradığının ifadesi anlamına gelecek. Eski İsveç'i arayanlar sadece sol kanattaki seçmenler değil. Sağ kanatta da hümanist değerleri öneççıkaran Hristayan Demokratlar'a kayış gözleniyor. Bugüne kadar yüzde dörtlük barajı hep kıl payı geçerek parlamentoda kalmış olan Hristiyan Demokratlar, kamuoyu yoklamalarının sonuçlarına göre oy oranlarını yüzde dokuza çıkaracaklar. Bu da, sağ kanattaki seçmenin Muhafazakar Parti'den, Hristayan Demokratlar'a yöneldiğini gösteriyor.

       Kamuoyu yoklamalarında, seçmenlerin yüzde 62'sine göre en önemli konu refah devletinin bütün kurum ve kurallarıyla ççalışması. Eğitim sorunu ikinci, işsizlik sorunu ise üçüncü sırada yer almakta. Ekonomi, vergi, küçük işletmeler, AB, ticaret ve endüstrideki sorunları önemli bulanların oranı ise yüzde 20'lerin altında.
       Hastanelerin yatak kapasitesinin 10 yılda 85 binden 35 bine düşmesi, ameliyat için aylarca sıra beklenmesi, okullarda eskiden en fazla 20 öğrencinin oturduğu sınıflarda şimdi 30 ve daha fazla öğrencinin ders görmesi, öğretmen yetersizliği nedeniyle birççok dersin boş geçmesi, yuvalarda dörtççocuğa bir bakıcı düşerken şimdi bir bakıcının 10 çocukla ilgilenmek zorunda kalması, yaşlı bakım evlerinde skandal niteliğinde ihmalkarlıkların ortaya çıkmasıyla İsveçliler eskiyi mumla arar hale geldiler. Artık, basında "Üçüncü Dünya ülkesine döndük" başlıkları yer alıyor.

       Aslında Sosyal Demokratlar, seçim sonuçlarını beklemeden uyarıyı anladılar. Sağ partiler ısrarla vergi indiriminin propagandasını yaparken, Sosyal Demokratlar refah devletinden daha fazla geri adım atılamayacağını söylüyor. Sosyal Demokrat Başbakan Göran Persson da, yüksek vergi karşılığında üstün hizmet bekleyen halka, kemer sıkma dönemlerinin geride kaldığı ve sosyal refah devletinin üstün standartlarına tekrar ulaşılacağı vaadinde bulunuyor. Ama seçmenin Sol Parti'ye yönelmesi sürüyor.
       Seçimlerde oyları yüzde 37 - 38'de kalırsa, Sosyal Demokratlar kendilerine bir ortak aramak zorunda kalacaklar. Sosyal Demokratlar bugüne kadar hep azınlık hükümeti kurmuş ve Sol Parti'nin desteğini almışlardı. Ama bu kez, Sol Parti dışarıdan destek yerine hükümette yer almak istediğini çok önceden deklare etti. Sosyal Demokrat lider Göran Persson, bütün ısrarlara rağmen hükümet modeli konusunda suskunluğunu sürdürmekte. Ancak bilinen bir şey var ki o da Sosyal Demokratlar'ın Sol Parti yerine esasında, merkez ya da Liberal Parti ile işbirliğinden yana olduğu. Ama bu iki partinin Sosyal Demokratlarla birlikte çoğunluğu sağlamaya yetecek sandalye kazanma şansları oldukça düşük. Bu arada, Sosyal Demokrat Parti'nin tabanın oluşturan İsveçç İşçi Sendikaları Konfederasyonu LO, Sol Parti ile işbirliğinden yana bir tavır sergiliyor.

       Kamuoyu yoklamaları, önümüzdeki pazar günü yapılacak olan seçimlerin Sol Parti ve İsveç için yepyeni bir dönemin başlangıcı olabileceğinin işaretlerini veriyor. Parlamentodaki tek kadın lider olan Gudrun Schyman, şimdiden partisini komünist kimliğinden sıyırıp programına "feministtir" diye yazdırdı. Oyları da yüzde yüz artırırsa, sadece İsveç'te değil, Avrupa'da da Sosyal Demokrat olmayan en büyük sosyalist parti olacak. Gudrun Schyman, seçmenleri kazanmada gösterdiği başarıyı, Sosyal Demokratlar'ı iktidar ortaklığına iknada da gösterirse, İsveçç demokrasisi için yeni bir aşama kaydedilecek. İki yıl önce alkol alışkanlığı yüzünden liderlik görevine ara vererek tedavi gören Gudrun Schyman'ın zaferi mutlaka özel bir önem taşıyacak.
       Eski İsveç, duyarsız kapitalizm ile ekonomide merkezi planlama uygulayan rejimler arasında orta yolu seçmişti. Refah düzeyinde, insan hak ve özgrlüklerinde örnek gösterilen bir ülke haline gelmişti.
       1953 - 1961 arasında BM Genel Sekreteri olan Dag Hammarskjöld ile ünlü sosyal demokrat Olof Palme, karizmatik ve vizyoner kişilikleriyle ülkelerinin itibarını yükseltmişti. Özgürlük mücadelesi verenler, yoksulluk çeken uluslar İsveç'i yanlarında bulurdu. Dünya, refahı nasıl sağladı, işsizliği nasıl önlüyor diye İsveç'i incelerdi. Bütün bunlar İsveçlilerde istisnai oldukları duygusunun yerleşmesine yol açmıştı.
       İsveçliler 10 yıldır artık istisnai bir ulus olmaktan çıktılar. 200 milyar dolara yakın devlet borcu, yaklaşık 700 bin kişiyle yüzde 12'ye tırmanan işsizlik, sekiz buçuk milyonluk ülkede 800 bin kişinin sosyal yardıma gereksinim duyması, sosyal hizmetlerdeki kötüleşme, kişi başına düşen milli gelir bakımından dünyada ilk dört ülke arasında yer alırken, şimdi OECD ülkeleri içinde 15. sıraya düşmesi rüya aleminin yıkılmasına yol açtı.
       İsveçç halkı şimdi geçmişi geri istiyor. Sosyal Demokratlar, hastanelerdeki yatak sayısını azaltmasaydı, 22 bin sağlık görevlisini işten ççıkarmasaydı, bugün Sol Parti'ye yönelen seçmenler belki, tasarruf döneminin son bulacağı umuduyla partilerine sadakatlerini sürdürebilirdi. Ancak sabırları taşan seçmen, hizmet alanlarına kaynak aktarılmasını savunan, haftalık çalışma süresini 35 saate indirmekten yana olan, işsizliğe karşı mücadelenin enflasyona karşı mücadeleden daha önemli olduğunu söyleyen Sol Parti'yi güçlendirip Sosyal Demokratlara çok ciddi bir uyarıda bulunmak istiyor.