The Others İyi yönetişim bizim de HAKKIMIZ

İyi yönetişim bizim de HAKKIMIZ

11.11.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yönetim kavramı giderek yerini Yönetişime bırakıyor. Bu kavram, yöneticiler ve yönetilenlerin kesin şekilde birbirinden ayrıldığı bir süreçten, karşılıklı etkileşimi ve katılımcılığı içeren bir sürece geçişi ifade ediyor.

İyi yönetişim bizim de HAKKIMIZ

İyi yönetişim bizim de HAKKIMIZ

Yönetim kavramı giderek yerini Yönetişime bırakıyor. Bu kavram, yöneticiler ve yönetilenlerin kesin şekilde birbirinden ayrıldığı bir süreçten, karşılıklı etkileşimi ve katılımcılığı içeren bir sürece geçişi ifade ediyor.

SİBEL KÖKLÜ

İyi yönetişim bizim de HAKKIMIZ
Yönetişim, daha doğrusu ’iyi yönetişim’ kavramı bugünlerde çok konuşulmaya başladı. Konuyu gündeme getiren isim, Devlet Bakanı Kemal Derviş oldu. Ama ‘iyi yönetişim’ kavramının asıl çıkış noktası, Avrupa Birliği. AB’de ortak para kullanımına geçiş konusunda İrlanda ve İngiltere’de yapılan kamuoyu araştırmaları ve referandumlarda olumsuz sonuçlar çıkınca, AB Komisyonu bir değerlendirme yapıyor. İnsanların giderek politikadan uzaklaştıkları tespit edilince, toplumun kararlara katılımının sağlanabilmesi için ’Nasıl yönetiriz?’ diye düşünmeye başlıyorlar. Sonuçta, AB’nin nasıl yönetileceğine dair ’iyi yönetişim’ ilkelerini içeren Beyaz Kitap’ı yayınlıyorlar.
Yönetişim; karşılıklı, etkileşimli yönetim anlamına geliyor. Bu kavram özel sektörün yanı sıra, kamu sektöründe de sıkça kullanılıyor. Hiyerarşik bir emir komuta zincirinden çok, açıklık, şeffaflık, katılımcılık, hesap verebilirlik, verimlilik, etkinlik gibi ilkelere dayanan bir yönetim şeklini içeriyor.
13-15 Kasım 2001 tarihleri arasında Lütfi Kırdar’da düzenlenecek olan 10. Ulusal Kalite Kongresi’nin ana teması da ‘Sivil Toplum Kuruluşları ve iyi Yönetişim’. Türkiye ‘iyi yönetişim’ kavramı ile belki yeni tanışıyor, ama Toplam Kalite Yönetimi’ni (TKY) son 10 yıldır iyi tanıyor. Özellikle Kalite Derneği (KalDer) tarafından bu konuda yürütülen çalışmalarla, özel sektörde epey mesafe katedildi. Ama kamuda alınacak daha çok yol var. Kamu yönetiminin giderek her alanda TKY’yi benimsemesi; devlet dairelerinin ve kamu kuruluşlarının daha verimli çalışması, daha iyi hizmet götürmesi, geleneksel bürokratik yapılardan uzaklaşıp, daha katılımcı yapılara yönelmesi gibi çok önemli bir dönüşüme yol açıyor. Çalışanları motive edecek mekanizmaların geliştirilmesi, insanların içinde yer aldığı yapılara güvenmeleri, onlarla ortak amaçlara sahip olmaları çok önemli. Bunun için de çalışanlara büyük ölçüde insiyatif tanınması gerekiyor. TKY, ‘iyi yönetişim’in en verimli araçlarından biri olarak tanımlanıyor.

Çalışma Bakanlığı’nda kalite hareketi
Türkiye’de kamuda Toplam Kalite Yönetimi uygulamasına yönelik örnekler daha önce görülmüştü. KalDer’in verdiği Kalite Ödülü’ne aday olan devlet hastaneleri, hatta karakollar olmuştu. Ulusal Kalite Hareketi’ne katılan ilk bakanlık, Milli Eğitim Bakanlığı’ydı. Şimdi de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Ulusal Kalite Hareketi’ne katılıyor. Bakanlığın Ulusal Kalite Hareketi’ne katılmasının şeffaflık ve açıklık gibi konuların artırılmasını sağlayacak olumlu bir gelişme olduğunu söyleyen KalDer Başkanı Dr. Yılmaz Argüden, "Toplam Kalite, devletteki yeniden yapılanmada kullanılabilecek bir araçtır. Bu araç aslında yönetimin olduğu her yerde kullanılabilir. TKY’nin özeti verimli olmak diyebiliriz. İşin temelinde bürokrasiyi azaltıyor, vatandaş odaklı çalışmayı hedefliyor. Türkiye’de bürokrasi korkunç boyutlarda. Böyle olunca vatandaşın devletle olan ilişkisi sekteye uğruyor. Devlet vatandaşını dinleyerek, sorunlarını halletmeye yönelik hareket etmeli, vatandaşına güven duymalı. Kamu çalışanlarını motive etmeli, performans yönetimi uygulamalı’’ diyor.

KAMUDA İŞTEN ÇIKARMA ZOR AMA GEREKLİ
Bu yılın ana teması neden Sivil Toplum Kuruluşkarı (STK) ve iyi Yönetişim?
Bu tema, toplumun iyi yönetilmesi için sivil toplum örgütlerinin rolünü ön plana çıkartıyor. Artık demokrasi, temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçiyor. İnsanlar sadece 5 yılda bir oy vererek, demokrasinin yeterince kaliteli yaşandığını düşünmüyorlar. Dolayısıyla yapılması gereken belli konularda uzmanlaşmış sivil toplum örgütleriyle etkileşimin çok daha fazla olduğu bir yönetim tarzı oluşturmak.
Sizce Türkiye’deki şirketler nasıl yönetiliyor?
Türkiye’de çok iyi yönetilen şirketler olduğu gibi, kötü yönetilen şirketler de var. Türkiye’de Kalite Ödülü kazanan birçok kuruluş var. Bunlar aynı zamanda Avrupa’da da ödül kazanıyorlar. Bu sene yaşadığımız krize rağmen, bu kuruluşların ihracatlarını artırabildiklerini, rakiplerine nazaran krizden daha az etkilendiklerini görüyoruz. Dolayısıyla bu yönetim anlayışının krizlerde dahi geçerli olduğunu gösterdiler.
Kamuda işten çıkarmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kamu kuruluşlarının verimli olmaları gerekiyor. Devletin olmayan bir işe eleman almasının bir önemi yok. Önemli olan yeni iş sahaları yaratmak. İşten çıkarma gibi olaylar gerçekleşirse insanlarımız olumsuz etkilenecek. Ama bunları gerçekleştiremeyen ekonomiler, çamura doğru gidiyorlar. Onun için işsiz kalacak kişilere mutlaka bir destek lazım.

KalDer Genel Sekreteri Azmi Yarımkaya:
DEVLET TOPLAM KALİTE’YE SICAK BAKIYOR
Eski Yunan’da insanlar bir meydanda toplanıyor ve alınan kararlara katılıyormuş. Şimdi gerek özel sektör, gerekse kamudaki yönetim tarzlarına bakıyorsunuz, karar verenler bir yerde duruyor ve başkalarının adına karar veriyorlar. Siz bu kararlarda çok etkili olamıyorsunuz. İşin ilginç yanı alınan kararlardan da en çok siz etkileniyorsunuz. Dolayısıyla etkilenen insanların da fikirlerinin alınabileceği, katılımcı bir yönetim tarzı ’Yönetişim’. Kamunun da karar alırken, kendi paydaşlarını araştırıp onlara sorması, aldığı kararların onlar tarafından sahiplenilmesini sağlaması gerekiyor. Bu da güçlü sivil toplum kuruluşları ile mümkün. Başbakanlık’ın yayımladığı Bütçe Genelgesi’nde, bütçelerin hazırlanması aşamasında TKY’nin etkin bir şekilde sürece dahil edilmesinin verimliliği artıracağından söz ediliyor. Cumhurbaşkanı Sezer de, ’Küreselleşme; mal ve hizmetlerin yüksek teknoloji ve rekabet edebilme gücünün toplam kalite anlayışına dayandığı farklı bir dünya oluşturmaktadır. Bu dünyada yer alabilmek için tüm alanlarda kaliteye öncelik veril-melidir’ diyor. Bu görüşler, dev-letin TKY’yi en azından teoride kabul ettiğini gösteriyor.

KalDer İcra Kurulu Üyesi ve Ödül Sekreteri Dr. Aydın Kosova:
KENDİNE GÜVENMEYEN ADAY OLMUYOR
Kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları olarak, iyi yönetişimi ne kadar sağlayabiliyoruz diye baktığımızda, bu temel ilkeler üzerinde yükselen bir yönetim sisteminin olmadığını görüyoruz. Aslında yaşadığımız krizler, iyi yönetişimin sağlanamadığının bir göstergesi. Krizin kendisi iyi yönetişim ihtiyacını gösteriyor.
Kalite Ödülleri’ne bu yıl 3 kategoride toplam 12 başvuru geldi. Özelikle işletme kategorilerine yapılan 8 başvuru gözönüne alındığında, bu sayının az olduğunu söyleyebiliriz. Bunda krizin etkisi var. İşletmelerin öncelikleri değişiyor, krizden çıkmanın yolları ön planda oluyor. Bir de kuruluşlar yeterli olgunluğa eriştikten sonra başvurmayı tercih ediyor. İlk yıllarda çok başvuru oluyordu, ama baktılar ödülün standartları yüksek, artık kendilerinden emin olmadan gelmiyorlar. Bu yıl Büyük Ölçekli İşletmeler ve KOBİ kate-gorilerinde 8 başvuru oldu. Bunların 7’si saha araştırmasına kaldı. Geçmiş yıllarda yapılan başvuruların ancak yüzde 60-70’i saha araştırmasına kalabilmişti. Bu büyük bir başarı.

İŞİNİZDE NE KADAR ETKİLİSİNİZ?
Çalışanların "İşinizde düşündüğünüz kadar etkili misiniz?" sorusuna cevap bulabilmeleri amacıyla bir test hazırlandı. Yapılacak samimi cevaplamalar, çalışanın kendisini doğru şekilde sınamasına yardımcı olacak.
Testeki sorular, performansın yönetilmesi ile ilgilidir ve daha çok kişinin kendisini yönetebilmesi üzerine kurulmuştur. Bu bir test değildir ve '10 tane evetiniz varsa siz fevkaladesiniz' gibi bir sonucu da yoktur. Bu bir düşünme tahtasıdır.
Cevap anahtarı önümüzdeki hafta yayınlanacak Milliyet İş Yaşamı’nda yer alacak.