The Others İzmir de hazır olmalı

İzmir de hazır olmalı

17.09.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

İzmir de hazır olmalı

İzmir de hazır olmalı


Ege Üniversitesi jeomorfoloji uzmanı Prof. Dr. İlhan Kayan'a göre deprem riski


       Ege Üniversitesi öğretim üyesi ve Türkiye'nin önde gelen jeomorfologlarından Prof. Dr. İlhan Kayan ile 17 Ağustos depremini ve bunun özellikle Ege Bölgesi ve İzmir bakımından derslerini konuştuk.
       Nüfusu, sanayii belirli bir yere yığmamalıyız. Ama yığmışız... İzmit'te Tüpraş rafinerisi başımıza iş açtı; İzmir'de de Aliağa var... Aliağa da fayların üzerinde. İzmir Belediyesi "Radius" adını alan uluslararası bir projeyle 7 şiddetinde bir depremin meydana gelmesi halinde ne yapılacağı konusunda bir senaryo hazırlatıyor.

       * Marmara depreminden ne öğrendik?
       Depremin bilimsel açıdan ne olduğunu artık hemen herkes öğrendi. Türkiye'nin depremle ilgili özellikleri de büyük ölçüde anlatıldı.
       Olan şu: Güneydoğumuzdaki Arabistan levhası ya da plakası dediğimiz kitlenin kuzeye doğru bastırmasıyla, Anadolu plakası sıkışıyor ve Kuzey Anadolu'da bir kırık boyunca batıya doğru kayıyor. Bu yan yana iki blokun ters yönde hareketinden kaynaklanan bir kırık.
       Fakat bu model Adapazarı'nın batısında değişiyor. Artık yanyana iki blokun hareketi değil, yükselen ve gerilerek ayrılan blokların parçalanması biçimini alıyor. Bir buldozerin önünde sürüklenen toprak yığınını düşünelim. Bu yığın sıkıştıkça yükselir, yükseldikçe yüzeyi gerilir, büyük parçalar birbirinden ayrılıp devrilir. Batı Anadolu'daki yer kabuğu hareketleri bu modele uyuyor.
       Son deprem ise iki modelin, yanal ve dikey atımlı fayların geçiş bölgesinde vuku buldu. O nedenle yapısı karışık. Herkes soruyor: Bundan sonra faydaki hareket nasıl seyredecek? Bu konuda en bilgili uzmanlar dahi bu soruya cevap verebilecek durumda değil. Çünkü Adapazarı'na kadar aşağı yukarı bir çizgi halinde ilerleyen kırılma, Marmara üzerinde çatallanıyor. İzmit ve Gemlik körfezleri iki çukurluk olarak ayrılıyor. Marmara Denizi'nin kuzeyinde de derin çukurluklar var.
       Dolayısıyla Doğu Anadolu, Kuzey Anadolu ve Batı Anadolu yoğun deprem bölgeleri olarak ortaya çıkıyor. Bunlar artık biliniyor. Fakat başka bir bilgimiz de var: Depremden kaçınmak mümkün değil. Depremler olacak ve biz depremle birlikte yaşayacağız.

       * Uzmanlık alanınız olan jeomorfoloji nedir?
       Jeomorfoloji en kısa tanımıyla yeryüzünün şekillerini inceleyen bilim. Yeryüzü yerin içinden ve atmosferden gelen yağmur, rüzgar gibi etkilerle şekillenir. Yeryüzü insanların yaşama ve faaliyet alanı olduğu için jeolojiden farklı bir yaklaşımla coğrafyanın temel konusunu oluşturur.
       Büyük yer şekilleri genellikle yerin içinden gelen jeolojik etkilerle oluşur. Faylar bunlardan en önemlisi. Yerkabuğundaki kırılmalarla bunlar arasında dağlar yükselir, çukur alanlar alüvyon veya sularla kaplanarak şekillenir. Yer şekillerinin incelenmesi bize yerkabuğunda meydana gelen hareketleri anlama bakımından önemli bilgiler sağlıyor.

       * Depremle yaşamak için ne yapmalı?
       Öncelikle yerleşme düzenimizi depremden öğrendiklerimize göre kurmamız lazım. Hemen bütün fayların yerini bildiğimiz halde bugüne kadar yerleşimi oralarda yoğunlaştırdık. Türkiye'nin bütün ovaları kırıklarla çevrelenmiştir. Ova topraktır, toprak insanın ekmeğidir; dolayısıyla buralarda daha yoğun yerleşilmiştir. Depremden korunmak için fayların en çok riskli olan yerlerini tesbit etmeli ve oralarda yerleşimin yoğunlaşmasını engellemeliyiz.
       Türkiye gibi kırıklarla bezeli bir ülkede yerleşimlerin bunları dikkate alınarak yapılması gerekir... Bütün jeolojik, jeofizik, jeomorfolojik bilgilerin dikkate alınması lazım. Bunları birbirinden ayrı düşünemeyiz.

       * Türkiye'nin jeomorfolojik haritaları yeterli mi?
       Maalesef, değil. Jeolojide harita çizmek bir bakıma daha kolaydır. Ama jeomorfolojide öyle değildir. Çünkü işin içine yorum girer. Bilimin nesnelliği biraz zorlanır. Mesela eski aşınım yüzeylerinin oluşumu tartışma konusu olabilir... Ne yazık ki Türkiye'de bu alan fazla ilgi görmediği için jeomorfoloji haritaları yeterli olarak çizilebilmiş değil.
       Jeomorfoloji coğrafyanın bir dalıdır. Coğrafya ülkemizde edebiyat fakültelerinde okutulur. Edebiyat fakültelerinin yaklaşımları fen bilimlerine uymaz. Dolayısıyla da jeomorfoloji çalışmaları fazla gelişme imkanı bulamamıştır gerçekten.

       * Haritaların yapılması için ne gerekir?
       Bilim çok ciddiye alınmıyor. Ancak böyle feilaketlerle karşılaştığımız zaman bilim adamlarına söz veriliyor. Başka zamanlarda kapımızı çalıp, siz ne yapıyosunuz diye soran yok. Bir toplu konut projemiz var, acaba bunun zemini nasıldır diye bir jeologa, jeofizikçiye, jeomorfologa ne kadar danışılmaktadır? Ama özellikle İstanbul, İzmir gibi nüfusu ve riski fazla olan yerlerin uygulamada yararlanılacak nitelikte jeomorfolojik, jeolojik ve jeofizik haritalarının yapılması şart.

       * İzmir'in jeomorfolojik haritası var mı?
       Hayır. Bazı çalışmalar var, ama önünüze koyabileceğimiz bir harita yok. Bunun yapılabilmesi için en azından arazi araçlarına, ekiplere ihtiyaç var. Biz hava fotoğraflarını bulmakta dahi sıkıntı çekiyoruz. Olmadık konular için helikopterle dolaşıyorlar, ama bizim böyle bir talebimiz olduğu zaman karşılanmıyor. Morfoloji yapmak için şekli uzaktan ve yakından, yerden ve havadan görmemiz lazım. Bunları yapmak için bir desteğimiz yok.

       * İzmir deprem bakımından İstanbul kadar riskli bir yer mi?
       Elbette. Aslında Batı Anadolu'nun bütün ovaları kırıklar üzerinde. "Radius" adını alan uluslararası bir projeyle İzmir Belediyesi 7 şiddetinde bir depremin meydana gelmesi halinde ne yapılacağı konusunda bir senaryo hazırlatıyor.
       Onyıllardır hiç bir nüfus hareketi planlaması düşünmeksizin her gelene her yerin kapısını açtık. İstanbul bugün 10 milyonun üzerinde. İzmir 3 milyonu geçti. Buralara bu kadar nüfusu, sanayiyi yığarsak ne olur diye düşünülmedi. Yumurtanın hepsini bir sepette taşırsanız, sepet düştüğünde yumurtaların hepsi birden kırılır. Yaptığımız odur. Maalesef bugün yapılabilecek fazla bir şey yok.

       * İzmir'i tehdit altında tutan fay hatları hangileri?
       Batı Anadolu'nun tektonik düzeni farklı. Kuzey Anadolu Hattı'nın uzantısı değil. Ona bağlı olarak meydana gelmiş başka bir sistem bu. Batı - Doğu doğrultusunda kırıklardan oluşuyor. Batıya doğru itilme o kırıklarda da hareketlenmeye yol açıyor. Zamanları belirsiz, ama periyodları az çok kestirilebilen depremler bunlardan kaynaklanıyor.
       Düşük şiddette depremler enerji boşalmasına sebep olduğu için sık olmaları daya iyi. Geçtiğimiz yıllarda İzmir'de 5 şiddetinde depremler oldu. Ancak bu İzmir'de büyük bir depremin olmayacağı şeklinde yorumlanamaz. Zaten, deprem halinde ne yapılacağına dair uluslararası bir projenin hazırlanması da bu ihtimalin ciddiyeti hakkında fikir veriyor.

       * Depremle birlikte yaşamayı öğreneceğiz de, nasıl?
       Nüfusu, sanayii belirli bir yere yığmamalıyız. Ama yığmışız... İzmit'te Tüpraş rafinerisi başımıza iş açtı, İzmir'de de Aliağa var... Aliağa da fayların üzerinde. Savaşta bombalanmayı düşünüyoruz da, çok daha güçlü bir tehlikeyi, depremi düşünmüyoruz. Sadece askeri tehlikelerin değil, doğal tehlikelerin de hesaba katılması gerekir. İç göçlerin planlı yapılması lazım.
       Konut politikalarını, başta yerel yönetimler istismar ediyorlar. Oy kazanmak için toplu konut projeleri üretiyorlar. Bizim bölümümüzde sosyal coğrafya uzmanları tarafından toplu konutlarla ilgili olarak ciddi çalışmalar yapıldı. Bir kısım toplu konutların içinde oturmak için değil, satıp para kazanmak için ilgi gördüğü ortaya çıktı. İhtiyaçtan fazla konut İzmir'e daha çok insan cezbetmek, dolayısıyla felakete davetiye demektir.


Kentlerde boş alanlar bırakılsın

       İzmir'in jeomorfoloji haritasının çizimi sürüyor. Ne çıktı ortaya? Deprem açısından en riskli yerlerin aynı zamanda en yoğun nüfuslu yerler olduğu!

       * İzmir için bundan sonra ne yapılabilir?
       İzmir'de belediyesinin "Radius Projesi"ne iki katkı önerdik: Kent içi nüfus yoğunluğunun dağılımı ve kent alanının jeomorfoloji haritasını hazırlamak. Jeomorfoloji haritasının çizimi sürüyor. Ne çıktı ortaya? Deprem açısından en riskli yerlerin aynı zamanda en yoğun nüfuslu yerler olduğu! Buradaki binaları yıkıp da depreme dayanıklı halde yeniden inşa edemezsiniz. İzmir'in yoğun nüfuslu bölgelerinin sokaklarına bile kolay giremezsiniz.
       Peki ne yapacağız? Kurtarma çalışmaları için geniş alanlar lazım. Şehir planlamasında bu yok. Depremle yaşamayı öğreneceksek, bize ilk lazım olan geniş boşluklar.
       Binaları yıkıp da açık alan yapamayız... O zaman hiç değilse çevredeki yeni gelişen yerleşim bölgelerinde, örneğin Torbalı'ya, Kemalpaşa'ya uzanan akslarda boş alanlar bırakmalıyız. Bunlar zaten yeşil alan olarak gereklidir. Savaş halinde sığınaklar gibi deprem halinde bu boş alanlara gereksinim var... Sivil savunma hizmetlerini hafife alıyoruz. Oysa depremi ortadan kaldıramayacağımıza göre bu hizmetlerin çok iyi örgütlenmesi, planlanması lazım.

       * Binaların yapımıyla ilgili ne söylenebilir?
       Yapı teknolojisi alanım değil. Ancak toplu konut alanları, büyük tesisler için yer seçimi ve zemin etüdlerinin bir bürokratik formaliteyi yerine getirmiş olmak için değil, mutlaka ve çok iyi yapılması gerekir. Bu formaliteler bazen dürüst yapımcıları bezdiren boyutlara ulaşıyor.
       Müteahhitlerin bütün yanlışlıkların timsali haline getirilmesi de doğru değil. Her meslekte olduğu gibi onlar arasında da bilgisizlikten ya da aşırı kazanma hırsından dolayı telafisi mümkün olmayan yanlışlar yapanlar var. Ancak unutmamalıyız ki çoğumuz onların yaptığı binalarda oturuyor, çalışıyoruz. Bu hizmetleri de birilerinin yapması gerekiyor. Ama artık hataların nelere mal olduğunu görerek davranmaları lazım.