The Others "Kadıncıl bir hayvanım"

"Kadıncıl bir hayvanım"

16.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Kadıncıl bir hayvanım"

Kadıncıl bir hayvanım


Erkeğin kalesi ketumiyetiydi. Ta ki doktor ona ne yersen ye deyinceye kadar. Bedri Koraman, ketumiteyini bozdu. Kadınlar ve erkekler hakkında bildiği her şeyi anlattı. Koraman, yıllar boyu sadece karikatür çizmemiş, çizdikleriyle bizi gülümsetmemiş. Kadınların kitabını yazmış, haberimiz yok.


       Erkekler kadınlara göre daha fazla mı kendilerine güveniyorlar?
       Erkekler, kendilerini kadınlardan daha çok saklarlar. Ben de saklardım. Doktor ne yersen ye dediği için artık saklamıyorum kendimi. Rahat rahat anlatıyorum.

       Peki bir erkek ne zaman kendine güvenir?
       Sizi çantaya atmışsa kendinden emin olur. Çantada keklik olmayacaksınız.

       Hep kaçar gibi mi yapacağız, her an gidecekmiş gibi?
       Hayır. Öyle açık bir tavır da terk edilme sebebi haline gelebilir.

       Peki erkeklerin çuvallama yaşları var mı? Sonra birden bilge kesiliyorlar sizin gibi olayı çözüyorlar çünkü...
       Kadın olduğunuz için kendiniz için aleyhte düşünüyorsunuz. Siz ne kadar çuvallarsanız, erkeklerden de daha beter bir şekilde çuvallar. Kızlar, erkeklerden daha çabuk olgunlaşır. Ben gerçekten büyüdüğümü, sağlam teşhislerde bulunabileceğimi tam 33 yaşında anladım. Kadınlar 20'li yaşlara kadar müstakil düşünemiyorlar. Çevre, aile etkisi yüzünden de başlarına gelen güzel fırsatları kaçırıyorlar. Kendisine yürekten bağlanan insanları da bu yüzden kaybediyorlar.

       Bir kadına neler yaparsınız onu tavlamak için. Çiçek alır mısınız?
       Ben kadıncıl bir hayvanım. Ben kadınları tavlamadım. Tavlandım. Çiçek alayım de bunun faydasını göreyim diye de çiçek almadım. Çoşkulu bir gece meyhanede çiçekçi de ayağıma dolaşıyorsa ne kadar çiçek varsa hepsini aldığım verdiğim de oldu. Hatta o kadar çoşarım ki o meyhanede ne kadar kadın varsa, git hepsine dağıt derim. Bodrum'da kafayı bulunca özellikle bunu çok yaparım. O yüzden orada çiçekçiler beni görünce çok sevinirler.

       Erkekler kadınlardan en çok ne zaman uzaklaşırlar?
       İstekleri yerine getirilmediği ve getirilme umudu olmadığı ve kalmadığı zaman.

       Ama şöyle de bir gerçek var, erkeğin bir kadına aşık olma sebebi yine o kadını terk etme sebebi de oluyor. Neden?
       Bunu yakalamanız çok güzel. Çaresini bulamamanız hazin. Şimdi bakın. Erkeğe, cazip, çekici, onu tahrik eden unsur, o kadına kavuştuktan sonra onun için birdenbire gereksiz hale gelir. Mesele halolmuştur. Kadına kavuşmuştur. Kavuştuğu için de artık kadının o tavrına ihtiyacı kalmamıştır. Hatta kadın, o tavrını sürdürürse başkaları için de çekici olmaya devam eder ki, bu, erkeği incitir.

       Erkekler, kolay inciniyorlar galiba. Öyle mi?
       Tabii. Bir erkek, takındığınız tüm o tavırların kendisi için olduğunu düşünmek ister. Ben onun için enterasan değilim, bunları benim için yapmamış. Genel tavrı buymuş. Onun davranışlarında bana ait, benim için yapılmış hiçbir şey yok, bu zaten böyleymiş der. Ve sizi alaledilik çizgisine iter kafasında. Ne diyor?

       Nedir bu benim için yapıyor, bana ait tribinin kaynağı?
       Aidiyet fikri var ya... Erkek için çok önemli bir şey. Erkek hep özel olmak ister. İnsan toplumunda olay tersine çevrilmiştir. Kadın süslü, erkek beğenir hale getirilmiştir. Halbuki, bu doğada tam tersidir. Süslü olan erkektir ve erkek, dişiye kendini beğendirmek ister. Hindi, tüylerini kabartarak dişinin etrafında dolaşır. Horoz, en süslü ibiklerini, kuyruğunu sallayarak, kanatlarını açarak tavuğun etrafında dolaşır. Bütün mahlukatta erkekler hep süslüdür. Aslan yeleleriyle, tavuskuşu da öyledir. Bütün hayvanlarda beğenilmek, tercih edilmek isteyen, hep erkektir. Hayvanlarda avcılığı, ekonomiyi, dişi temin eder. Bütün bu terslikler, uyuşmazlıklar insanı mahvediyor. Köylü kadın, it gibi çalışır tarlada, kocası yan gelir yatar. Akşamleyin de hepimizden daha rahat sevişirler.

       Peki nasıl bir kadın, şeffaf mı, gizemli bir kadın mı?
       Gizemli kadın falan bunlar mazide kalmış şeyler. Çoşkularınızı hiçbir kompleks duymadan yaşayın. Açık olun. Bu işler yatakta başlar, biterse de yatakta biter. Olayın bütün büyüsü, süsü yatak olayıdır. Oradaki fantaziler olayıdır. Oradaki doyum olayıdır. Bir erkek sizle yatakta çok mutlu oluyorsa, ertesi gün ya da sevişmenin ardından size muhabbetle sarılıyorsa, o sizden gitmez. Tıpkı kadının da doyuma ulaştığı zaman, o tadı aldığı zaman gidemeyeceği gibi. Hatta kadın için kesin söylerim. Gitmek istese de gidemez. Kadın, erkeğini hanzo da bulsa, onu tenkit de etse de, "bu hayvanın, öküzün tekidir" dese de eğer doyum alıyorsa, gidemez.

       Neden gidemez, duygusal olduğu için mi?
       Hayır. Gidemez çünkü kadın, erkeğe göre daha faydacıdır. Çünkü doğa kadını neslin devamı için hükümlemiştir. Döl alma olayı olan sevişme olayını kadın erkekten daha fazla önemser. Oradaki tatmin, onun istediği şeydir. Çünkü doğa ondan döl almak ister. Oraya o kadar büyük tadı da o yüzden koymuştur. Şekerlemiştir. Onun için tatmin olan bir kadın, tatmin olduğu erketen kopamaz. Kadın için bu çok önemlidir. Erkek için yüzde yüz demiyorum. Erkek, dağıtıcıdır. Doğa, erkeğe dağıtıcılık görevi vermiştir. Erkeğe, bu yüzden başka kadınlara bakma meyili koymuştur. Bu yüzden kadın ayda bir tane yumurta imal ettiği halde, erkek bir sevişmede milyonlarca sperm üretir. Bu erkeğe avantaj vermiş gibi gözükse de erkeğin korkunç bir dezavantajı vardır.

       Neymiş bu dezavantaj?
       Kadın bacaklarını açtığı anda hazır olabilir, olaya katılabilir, ama erkeğin okşanarak, çoşturulması, hazırlanması lazımdır. Bizim kadınlarımızın en büyük hatalı olduğu nokta da budur.

Antropoz değil manapoz

       Antropoz diye bir şey yok, manapoz va. Bir erkek her zaman erkektir. Erkek kendine dikkat ederse, 30 yaşındaki bir adam günde 4 defa sevişiyorsa, 65 yaşındaki adam bir defa sevişir. 90 yaşındaki ise haftada bir ama sevişir.
       Uzvi kısıtlama diye bir şey asla yok. Tıp, kadında menapozu kabul ediyor ama erkekte kabul etmiyor. Bilim de bunu kabul etmiştir. Psikolojik değişimlerdir antropoz, fiziksel değil.

Koku...

       Erkekler, beraber oldukları kadınların kokularına alışırlar. Erkeğin burnu iyi koku alır eğer aklını kullanmazsa. Aklını kullanırsa, terledi de teri kokuyor sanır. Gazetede, asansörde üç kişi var diyelim. Ben o kızlardan hangisi beni istiyor, salgıladığı kokudan anlarım.

Telefoncu kızlar

       Şark Kahvesi'nde Maçka'da uzaktan bakardım. Çirkinse kaçardım. Telefoncu kızlar derdik o zaman. Çirkin kızlar gazeteye gelmezler, telefon açarlardı. O yüzden, onlara telefoncu kızlar derdik.

Bir anı...

       Telefoncu kızlardan bir tanesine randevu verdim. Maçka Parkı'nda. Gittim bir baktım dünya güzel bir kız, uzun boylu, fişek gibi. Yaşı 17. O kızdan çok hoşlandım. Bir süre beraber olduk. Ama duhul olmadı. Bir bayram günü şarapladık. Garsoniyere gidecektik. Annem dayımda dedi. Kızın evine gittik. İzbandut gibi bir kadın kapıyı açtı. Annesiymiş. İsteyecek beni demiş. Tartışma yarattım. Çıktım evden. Tam arabaya bindim. Kız da peşimden koştu. Arabaya bindi. Kucağıma oturdu. Beni mecbur etti. O zamana kadar yapmadığımız şeyi, arabada yaptık. O zamanlar jüpon modası vardı. Battı gitti jüpon.

Tavlanmaya çıkarlar...

       Biz tavlamaya değil, tavlanmaya çıkardık. Özellikle Örsan(Öymen) ve ben. Bir nevi konsomatris gibi barda otururduk. Kızlar gelirdi. Hayatta bir kıza laf atıp da tanışmamışmıdır. Ünün de getirdiği fiyakalar, imkanlar bunlar tabii. Örsan'la çok güzel günlerimiz oldu. Çok çocuksu, çok tatlı, çok yakışıklı bir çocuktu. Beni çok severdi ben de onu çok severdim. Kaprisini bir ben çekerdim. O da bir tek bana kapris yapardı.