The Others Kamptaki son aile de kovuldu

Kamptaki son aile de kovuldu

24.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kamptaki son aile de kovuldu

Kamptaki son aile de kovuldu


Antalya'da Orman Bakanlığı'nın kampında kalan depremzede Parlak ailesi "Yaz geldi. Bakanlık çalışanları gelecek" diye kamptan atıldı. Çaresiz aile, şimdi Milliyet muhabirinin evinde yardım bekliyor


       Yalnızca deniz, ağaçlar ve kuşlar kalmış. Bir de dört kişilik Parlak ailesi: Mikail (baba), Gülseren (anne), Sezen (çocuk), Melisa (çocuk). Tek katlı evin verandasında oturuyorlar.
       Sessizce.
       Kuşlar inadına şakıyor. Her telden.
       "Burası depremzedelerin kaldığı Sarısu Orman Bakanlığı Kampı değil mi?"
       "Evet."
       "Neden kimse yok?"
       "Herkes çıkartıldı. Üç gündür sadece biz kaldık."
       Arkalarında üç küçük çanta. Naylon torbanın içinde bir çaydanlık, bir plastik tepsi. Bir kutu da ilaç.
       "Eşyalarımızı topladık. Ama gidecek yerimiz yok."
       Ağaçların arasından başka bir adam daha çıkıyor. Orada çalışan bir personel: "Bugün de çıkmazsanız, müdür polisi çağıracak!"
       "Çıkacağız, çıkacağız..."
       Çocuğu Antalya'da okula giden aileler başka bir kampa alınmış. Ama çocuğu okula gitmeyenler kampları boşaltmak zorunda. Çünkü artık yaz geliyor. Orman Bakanlığı çalışanları tatile gelecek.
       Sezen üç, Melisa bir yaşında.
       Melisa zatürree.

8 ay önce Değirmendere:

       27 yaşındaki Mikail garsonluk yapmaktadır. Yaptığı içki servisi başına aldığı komisyonlar, maaşı ve bahşişler fena değildir. 80 milyon kirayla bir evde otururlar. İyi bir muhitte. Çünkü Mikail kızlarının iyi bir muhitte büyümesini ister. Yedikleri, içtikleri eksik değildir.
       Melisa doğduktan üç ay sonra deprem olur.
       Ev ağır hasarlıdır. Hiçbir eşyayı kurtaramazlar. Kendilerini çadırda bulurlar.
       Yağmur, çamur derken Melisa zatürree olur.
       Antalya'dan yapılan çağrıyı duyarlar. Adlarını yazdırırlar ve kampa gelirler.

3 ay önce Antalya:

       Kampta boş boş oturmak istemeyen Mikail Antalya'da iş bulur. Garsonluk yapar. Ama Melisa'nın durumu kötüleştikçe kötüleşir. O hastaneden bu hastaneye koşarken, işini kaybeder. Üç ayda kazandığı 90 milyon lira, ilaç parası, doktor parası derken su gibi eriyip gider. Mikail tam da işsizken o kağıdı getirip, imzalamasını isterler:
       "Mikail Parlak, 15 - 04 - 2000 tarihinde kendi isteği ile Sarısu Eğitim Merkezi'mizden ayrılacaktır."
       Çaresiz herkes gibi imzalar.

Bugün Antalya

       Bu kez verandada birlikte oturuyoruz.
       "Hiç mi akrabanız yok?"
       "Bir ağabeyim var. O da İzmit'te çadırda oturuyor. Onlar da kalabalık, gidemeyiz."
       "Anne, baba..."
       "İskenderun'da çok kötü durumdalar. Gidemeyiz..."
       "Arkadaş?"
       "Gidemeyiz..."
       İskenderun'dan tanıdık Antalya'da yaşayan bir arkadaş var aslında. Gülseren'in ısrarıyla ortaya çıkıyor. Mikail, kendini zorlayıp sonunda ona telefon ediyor.
       "Şey, eşyalarımızı birkaç gün size bırakabilir miyiz?"
       "Olabilirdi de, biz şimdi Antalya'da değiliz. Kusura bakmayın."
       Personel tekrar geliyor:
       "Lütfen akşam olmadan burayı boşaltın."
       Melisa takır takır öksürüyor.
       "Günlerdir burada ne yiyorsunuz?"
       "Dünden beri bir şey yemedik. Keşke, biraz daha kalmamıza izin verselerdi. Burada sezon açılıyor. Yine bir yerde garsonluk yapabilirdim. Bir ev tutabilirdim...."
       Personel, yine uzaktan görünüyor. Genç, Antalya muhabirimiz Ali Köse, ayağa kalkıp "Haydi" diyor. "Personel yaklaşmadan, eşyalarınızı arabaya koyalım. Benim evime gidelim."
       Gülseren, ağlamaya başlıyor.
       Üç küçük çanta, bir çaydanlık, plastik tepsi ve bir kutu ilaçtan oluşan Parlak ailesinin bütün hayatı, otomobilin bagajını bile dolduramıyor.
       Mikail, Gülseren, Sezen ve Melisa'nın sıfırlanmış hayatları, Ali'nin bekar evinde yeniden dirilmek için yardım bekliyor.