The Others Karagöz’ü sansürlemek

Karagöz’ü sansürlemek

29.12.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Yunanistan’ın Karagöz ve Hacivat’a AB patenti almaya çalıştığı sırada Kültür Bakanlığı’nın UNESCO için hazırladığı katalogda, ‘haham’ ve ‘domuz’ figürleriyle komşuya koz verdiği haberleri tartışma yarattı

Karagöz’ü sansürlemek

Karagöz ve Hacivat’ı Yunanistan’a kaptırmama savaşımındaki Türkiye’nin UNESCO için hazırlanan geleneksel gölge oyunumuzla ilgili katalogda, “domuz ve ‘haham” tasvirli figürlerle komşuya önemli bir koz verdiğine ilişkin haber tartışma yarattı.
Ömer Erbil’in 21 Aralık tarihli Milliyet’te birinci sayfadan “Karagöz’ün başı komşuyla dertte” başlığıyla yayımlanan haberi eleştirilere yol açtı.
Haberde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Karagöz’ün Türklere ait olduğunu ispat için hazırladığı “Gölgenin Renkleri” adlı kataloğu, kasım ayında yapılan UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi 3. Hükümetlerarası Komite Toplantı’sında 300’e yakın üyeye kamuoyu oluşturmak amacıyla dağıttığı belirtiliyordu.
Türkiye’de kullanılan Karagöz figürleri arasında “domuz” ve “haham” tasvirli figürlerinin yer almadığını söyleyen Karagöz ustalarının eleştirilerine de yer veriliyor. Haberde görüşlerine başvurulan Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunları Birliği Türkiye Merkezi (UNİMA) Kurucu Başkanı ve Karagöz ustası Orhan Kurt, domuz figürünü kataloğa editör Alpay Ekler’in “yabancıların ilgisini çekmek” amacıyla koyduğunu öne sürüyor.

Haberin Devamı

Ekler: Karagöz oyununda ‘domuz’ ve ‘haham’ vardır
Karagöz Sanatçısı ve Kocaeli Üniversitesi Sahne Sanatları Öğretim görevlisi Alpay Ekler, haberde başkalarının görüşlerine yer verilirken adının kullanıldığını ancak kendisinden görüş alınmadığını belirterek Okur Temsilcisi’ne başvurdu:
“Haberde domuz tasviri için, ‘Anadolu’da kullanılmayan bir tasvir’ ibaresi kullanılmıştır. Görüşüne başvurulan kişilerin konu hakkındaki bilgileri endişe vericidir. Çünkü: ‘Karagöz’ün büyük evlenmesi’ olarak bilinen klasik Karagöz oyununda, Karagöz’ün çeyizi perdeden geçer. Bu çeyiz içinde, fare kapanı içinde fare, geyik sürüsü, maymun sürüsü ve yaban domuzu sürüsü de vardır. Bir çeyizde elbet bunlar olmaz. Bir çeyizde ayı sürüsü olur mu? Çok ilgi çekici, absürd ve grotesk bir durum ortaya çıkaran bu bölüm oyunun olmazsa olmaz en can alıcı ve gülünç bölümüdür.
Ayrıca, haberde, bana ifade etmediğim beyanı atfeden ya da ifadesi yanlış yorumlanan Orhan Kurt’un bizzat kendisine ait yaban domuzu tasvirleri vardır. Haham tasviri ise en çok oynatılan ‘Salıncak’ adlı oyundadır.
Evrensellik komplekslerden arınmak ve özgür düşünebilmekten geçer. Karagöz’ü sansürlemek kimsenin haddine değildir. Karagöz’e Musevi kültürünü, Rum kültürünü, Ermeni kültürünü, Türk kültürünü kimse yasaklayamaz. O bir halk tiyatrosudur. Toramanlısı da, siyasal taşlamalısı da, yaban domuzlusu da bu halkın kültürüdür.”

Haberin Devamı

‘Asıl şimdi kaş yaparken göz çıkardınız’
Açıkgöz Kukla Tiyatrosu’ndan A. Duygu Tansı, H. Oya Tansı da katalogda yer alan tasvirleri seçen editör Alpay Ekler’in haberde görüşlerine hiç yer verilmemesini eleştiriyor.
Doğa Okulları Fen ve Teknoloji Zümre Başkanı Gürkan Sinan adlı okurumuz da katalogdaki domuz tasvirinin yaban domuzu olduğunu ve Karagöz oyununda bulunduğunu belirtirken, Volkan Kara “Sevgili Metin And hocamızın yıllara dayanan birikimini ve araştırmasını hiçe saymış oluyorsunuz. Bu haberle asıl şimdi kaş yaparken göz çıkardınız!..” diyor.


Prof. Öcal Oğuz: Asıl olan Karagöz’ün özünü bozmamak
Tartışmaya açıklık getirebilmek amacıyla UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Somut Olmayan Kültürel Miras İhtisas Komitesi Başkanı Prof. Öcal Oğuz’a başvurduk. Prof. Öcal, Milliyet Okur Temsilcisi’ne şu değerlendirmeyi yaptı:
Son yıllarda Türk medyasında Somut Olmayan Kültürel Miras konularından hellim peyniri, lokum, baklava ve bir de Karagöz üzerinden Yunanistan’la bağlantılı tartışmaları ilgiyle takip ediyorum. Bu haberlerde genel olarak, Yunanistan üzerinden koruma duygusu geliştirmeye yönelik bir tartışma tercih edilmektedir. Toplumsal duyarlılık sağlama girişimlerini takdirle karşılıyorsam da haberlerin içeriklerinin daha güçlü hazırlanması gerektiğine inanıyorum.
Karagöz, dünyanın birçok yerinde görülen ve ‘gölge tiyatrosu’ denilen tiyatro tekniğinin kullanıldığı bir Türk tiyatro türüdür. Bu türün temel özelliği, Karagöz ve Hacivat tipleri etrafında gelişmekle birlikte yaratıldığı ve yaşatıldığı yer ve dönemlerin tip ve karakterlerinin ‘tasvir’leriyle gelişmesidir. Karagöz’ü canlı ve yaşayan kılan da bu özelliğidir.
Karagöz’e yeni tasvirlerin eklenmesi, gelenekten uzaklaşma değildir. Oyunun içeriğine ve kurgusuna göre bir hayalinin tasvirleri arasında her hayvan türü, her dinin sembolleşen kişileri her politikacı ve her meslek erbabı vs. bulunabilir. Asıl olan, Karagöz’ün özünü bozmamaktır.

‘Yunanistan’ın avantajı yok’
‘Karagöz’ün başı komşuyla dertte’ başlıklı habere gelince, doğaldır ki bir hayalinin repertuarında domuz veya haham tasvirlerinin varlığı, Yunanistan’ın eline koz vermek anlamına gelmez. Yunanistan’da yaşayan gölge oyunu teknik olarak İstanbul kaynaklı olmakla birlikte kendi yerel şartlarında ‘Karagözis’ tipini doğurmuş ve günümüzde Türkiye’deki Karagöz’den bağımsız olarak gelişmiştir. Yunan Karagözis’inin kökeninin İstanbul olduğu Yunan araştırmacıların da kabul ettiği bir konudur.
Ayrıca Hükümetlerarası Komite’nin seçtiği UNESCO’ya başvuran devletlerin dosyalarını inceleyecek olan kurulda altı üyeden biri Türkiye’dir. Kurul henüz çalışmalarını sonuçlandırmamış, bir karar almamıştır. Bu nedenle, Yunanistan’ın Karagöz konusunda elde etmiş olduğu hiçbir avantaj veya Türkiye aleyhine bir kazanım yoktur.
Yunanistan’daki Karagözis’in Türkiye’deki Karagöz’den daha fazla koruma ve geliştirme imkânlarına sahip olduğu ve gerek eğitim, gerekse kültür turizmi alanında teşvik gördüğü dikkate alınırsa, Türkiye’deki tartışmaların Karagöz’ün öncelikle ulusal süreçlerde korunup geliştirilmesine odaklanması gereğinin altı çizilmelidir.





Erbil: Ekler değil, bakanlık suçlanıyordu

Haberin Devamı

Muhabirimiz Ömer Erbil’in savunusu ise şöyle:
“Haberimde uzman görüşlerine yer vererek, tartışmalı bir konuda somut bir yazı kaleme aldım. Domuz figürünü kataloğa makalesiyle birlikte koyan Alper Ekler’in ismini haberimde kullanmadım. Hocası Orhan Kurt ismini kullandı ve Ekler’i savunur nitelikte açıklama yaptı. Burada haberin muhatabı Ekler olmadığı için de kendisini arama gereği duymadım. Çünkü domuz figürünün kataloga konulmasını sağlayan bakanlık suçlanıyordu.
Ayrıca Karagöz’le ilgili bir katalog hazırlanırken Karagöz, Hacivat, Bebe Ruhi, Zenne gibi 350’ye yakın pek çok önemli figürün yapılışını anlatmak yerine neden domuz figürünü anlatma gereği duyuldu?
Domuz figürü Karagöz oyunun sadece figürasyonudur. Karagöz’ün anlatıldığı bir katalogda 6 sayfa domuz figürünün olması haliyle insanın kafasını karıştırıyor.”


Ombudsman’ın görüşü:
Milliyet’in kültür, sanat ve bilimde nitelikli okur ve düşünür kitlesi, muhabirlerimizi “tartışmalı” konularda haber yaparken çok titiz davranmaya yöneltmeli. Ömer Erbil’in Karagöz haberi, bugün Okur Temsilcisi sayfasında yer verdiğimiz görüşlerle yerine oturuyor. Zenginleşiyor. Sorun, haberlerin bu sayfaya taşınmadan, içerikte yol açtığı eleştirilerden arındırılarak yazılması. Ona göre başlık atılması.
Sonuçta tek bir haber yapılıyor, bilimsel bir makale hazırlanmıyor. Ancak Milliyet okurlarının, kusursuz bir metin konusunda ne denli hassas olduklarını uzman görüşlerinden anlıyoruz. Prof. Öcal Oğuz’un değerlendirmesi, anlamlı ve öğreticidir. Değerli hocalarımıza teşekkür ederiz.