The Others “ Keşke Seni Tanımasaydım…”

“ Keşke Seni Tanımasaydım…”

07.05.2017 - 11:04 | Son Güncellenme:

.

“ Keşke Seni Tanımasaydım…”

Milliyet Kıbrıs yazarı Prof. Dr. Osman KÖSE
Polis Akademisi / Ankara
E-mail: oskose@hotmail.com

Haberin Devamı


Dün Bahariye Mevlevihanesi’ndeki konferansta yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz Suriye’ye gelince yukarıdaki sözleri sarf ediyor.
Cumhurbaşkanının konuşması sadece bu cümleden ibaret değil; bunun elbette öncesi ve sonrası var.
“Asırlar boyunca İslam'ın ve Müslümanların en nadide eserlerine ev sahipliği yapmış Suriye ve Irak topraklarında yaşanan vahşet, yüreğimizi parçalıyor, yakıyor.” dedikten sonra;
“Bazen şunu söylüyorum”, diyor ve
“Ahh Suriye, keşke seni tanımasaydım…” diye yüreklerin ne kadar yandığını ifade eden bu cümleyi sarf ediyor.
Bu sözlerin sıradan birisinin ağzından değil de Suriye ve Irak’taki iç savaş ve kargaşanın yanı başındaki bir ülkenin Cumhurbaşkanı’na ait olması;
Savaşın bir an önce durdurulması ve masum kanı akıtılmaması için en çok çabayı sarf eden bir liderin iç dünyasını yansıtması;
Masum sivillere her türlü desteği alenen veren ve kapılarını sonuna kadar onlara açan bir ülkenin devlet başkanının ağzından çıkması, bu cümleyi çok önemli hale getiriyor.
Altı yıldır devam eden iç savaş Suriye’yi neredeyse bitirme ve bölünmenin eşiğine getirmiş,
Şimdiye kadar tahminen 500 bine yakın insan ölmüş,
Ülkenin neredeyse yarısı yani 12 milyon civarında insan mülteci olarak evlerinden ve ülkelerinden uzaklaşmış,
Yerlerinde yurtlarında kalanlar da her an ölüm korkusuyla yaşar hale gelmiş,
Şehirler ve köyler yıllardır atılan bombalarla tanınamaz olmuş,
Velhasıl açlık, susuzluk, perişanlık, umutsuzluk ve sahipsizlik sanki bu ülkenin kaderi olmuştur.
Sadece TV ekranlarına taşınan manzaralara bakmak bile Suriye’de ortaya çıkan dramın hangi boyutlara vardığını göstermeye yetmektedir.
Ya TV ekranlarına taşınmayan dramatik sahnelere ne demeli.
Bu nedenle Suriye’de gelinen noktada ortaya çıkan tabloya insan olanın yüreği dayanmaz.
Suriye iç savaşının çıktığı ilk günden beri Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çabalarına, çırpınışlarına ve gayretlerine dünya kamuoyu şahittir.
Türkiye’nin bu samimi gayretleri başta Suriyeliler olmak üzere mahşer-i vicdan tarafından takdirle karşılanırken, güçsüzlere moral verirken; savaşın körükleyicisi olan çevreler ve ülkelerde tedirginlikler yaratmaktadır.
ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi büyük ülkelerin Suriye iç savaşı karşısında takındıkları tavırlar ve sergiledikleri davranışlar ise gayet iyi bilinmektedir.
Sözde bu medeni devletler, savaşın sona ermesi için şu ana kadar samimi bir duruş sergilemezlerken;
Suriye’de savaşan terör örgütlerinin bazılarına açıktan ve bazılarına da el altından silah ve mühimmat desteği vermektedirler.
Savaşı körüklemeye yönelik olarak farklı atraksiyonlar sergilemekteler ve terör gruplarına istihbarat ve lojistik imkânlar sunmaktadırlar.
Savaşın ağır şartları yetmiyormuş gibi, “yanlışlıkla oldu” açıklaması yapsalar bile zaman zaman tehlikeli gördükleri bir-iki kişiyi ortadan kaldırmak adına ağır bombardımanlarla masum çocuk, kadın ve yaşlı ayırımı yapmadan 300-400 kişiyi aynı anda katledebilmektedirler.
Suriyeliler, bombaların altında canlarıyla uğraşırken onlar pervasızca akan kan üzerinde haritalar çizmekteler ve hesap kitaplar yapmaktalar.
Yeni yaptıkları bombaları Müslümanlar üzerinde denemek için yarışlara girmekteler. Kimisi “bombaların anasıyla” kimisi de “bombaların babasıyla” ne kadar masum öldürebildiğini övünerek dünyaya ilan etmekteler.
Velhasıl Suriye iç savaşı tüm hızıyla devam ederken, modern dünya akan bu kanı durdurmada hem duyarsız ve hem de başarısız kalmıştır.
Bu nedenle Suriye’de oluşan insanlık dramını sahil-i selamete çıkarmak için geceli gündüzlü samimi gayret sarf eden Cumhurbaşkanının sözleri büyük anlam taşıyor.
İkiyüzlülere ve zalimlere karşı samimi bir duruşu sergilerken, masum ve mazlumlara karşı da sonuna “kadar yanınızdayız” mesajını veriyor.
Fırat kalkanı harekatı ile başlayan, Astana zirveleriyle umutları yeşerten ve tarafsız bölgeler oluşturularak farklı bir noktaya gelen Suriye iç savaşının en kısa zamanda artık bitmesini istiyoruz.
Altı yıldır devam eden bir iç savaşın hala bitirilememesi, modern dünyanın bir ayıbı olarak tarihte yerini almıştır.
Cumhurbaşkanının söylemleri akl-ı selimin iç dünyasındaki mırıldanışı ve terennümünü yansıtmaktadır:
“Ahh Suriye, keşke seni tanımasaydım…”
Bu, samimi bir haykırışın ve serzenişin ifadesidir.
Keşke bu iç savaş olmasaydı ve keşke emperyal güçler savaşı bu noktaya kadar taşımasalardı.
Fakat her şey artık gerçek olduğuna göre, tek temennimiz savaşın bir an önce sona ermesi ve hayatta kalan Suriyelilerin yuvalarına sevinçle dönebilmeleridir.