The Others Kürt devleti kurulamaz

Kürt devleti kurulamaz

14.03.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kürt devleti kurulamaz

Kürt devleti kurulamaz


Irak'ın ikinci adamı, Saddam Hüseyin'in sağ kolu Taha Yasin Ramazan Milliyet'e konuştu


       Geçen hafta dört yıllık aradan sonra 1990'dan bu yana ikinci kez Bağdat'ta Türkiye - Irak Karma Ekonomik Komisyon (KEK) toplantısı yapıldı. Habur'dan karayolu ile Devlet Bakanı Edip Safter Gaydalı ve Dış Ticaret Müsteşarı Kürşad Tüzmen'in başkanlık ettiği toplam 200 kişilik, özel sektör, kamu kuruluşları, bankalar, ihracatçılar ve gazetecilerden oluşan heyetle yapılan Bağdat seferi, Türkiye'nin artık "inisiyatif" aldığının işareti.
       Türkiye, bu ziyaret ve imzalanan protokol ile Irak'la ekonomik ilişkileri geliştirme yönünde ciddi bir adım attı. Ziyaretin yapıldığı günlerde, Türk firmaları ile 200 milyon dolarlık kontrat imzalandı. BM ihalelerinden Türk firmalarına daha çok "pay" sözü alındı. Yıl sonuna kadar ticaret hacminin 700 - 750 milyon dolara çıkartılması kararlaştırıldı.
       Irak yönetimi yakın gelecekte ambargonun kalkacağı görüşünde. İki ülke de şimdiden ambargo sonrası döneme hazırlık yapıyor.
       Arkadaşımız Zülfikar Doğan Bağdat'ta, Saddam Hüseyin'in sağ kolu, Irak yönetiminin "ikinci adamı" ve Devlet Başkanı Yardımcısı Taha Yasin Ramazan ile konuştu.


       *Mevcut konjonktür ve ambargonun kalkması olasılığına göre, Türkiye'den beklentileriniz nedir ?
       Kanımca bu sorunun muhatabının, benden çok Türk yetkililerin olması gerek. Cevap olarak, gönül isterdi ki, iki ülkeyi birbirine bağlayan tarihi, dini, komşuluk bağlarının bulunduğu düzey, bugünkü gibi olmamalıydı. Ancak ümidim odur ki, bu tarihi bağlar ve iki ülkeyi birbirine bağlayan diğer hususlar göz önünde tutulduğunda ilişkilerimizin daha üst düzeyde olması gerekir. Daha fazla vakit geçmeden iki ülke ilişkilerinin olması gereken doğal noktaya gelmesini arzuluyoruz.

       *Kuzey Irak'taki fiili durumu Irak yönetimi nasıl değerlendiriyor? Türkiye, bu bölgede bir Kürt devletine karşı. Irak'ın toprak bütünlüğünden yana tutum içinde. Barzani ve Talabani ile sizin ilişkileriniz ne düzeyde?
       Türkiye bu bölgede bağımsız bir devletin kurulmasına karşı. Irak halkının özgür iradesi de hiç bir zaman ne kuzeyde, ne de güneyde ya da Irak sınırları içinde herhangi bir bölgede, başka bir devletin kurulmasına müsaade etmez.
       Ama Türkiye'nin tutumu böyle değil. Hem kuzeyde, hem Irak'ın içinde bağımsız devletler kurulmasını destekler tavırlar içinde olduğunu seziyoruz.
       Türkiye, bağımsız bir Kürt Devleti kurulmasını kabul etmeyeceğini açıklamasına rağmen, bu devletin kurulması için çaba harcayan ülkelerle, kuruluşlarla işbirliği içinde. Türkiye'nin sınırları içinde keşif uçuşları yapan bir güç var. Bunlara Türkiye üs vermiş durumda. Güya bu gücün uçuşlarının amacı, o bölge halkını Irak yönetiminden, Irak halkından korumak imiş.
       Bizim düşüncemiz, zaman geçer, gün gelir, komşumuz Türkiye ile bu tehlikeyi nasıl bertaraf edebiliriz diye konuşmak mecburiyetinde kalabiliriz. Kuzeyde bir Kürt Devleti, hem Türkiye, hem de Irak için ciddi bir tehdittir. Bunu görmek gerek.

       *Körfez savaşı ve sonrasında, bugün de üst düzey bir Türk heyetinin Bağdat'ta olduğunu göz önünde tutarak, Türkiye - Irak ilişkilerini, bu ilişkilerin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
       Biz kimseyi yargılamak durumunda değiliz. Ancak bazı gerçekleri de ifade etmek gerekir. İlişkilerimizin gerilemesi komşumuz Türkiye'nin isteğine binaen olmuştur. Büyükelçisini çeken, boru hattını ve sınır kapısını kapatan kimdir? Bu soruların cevabı, ilişkilerin bulunduğu noktanın sorumlusunun da kim olduğunu gösterir.
       Boru hattı ve elçilik kimin isteği ile kapatıldı? Amerikan Dışişleri Bakanı, Türkiye'ye telefon etti ve bu kararlar alındı. Ben 4 Ağustos 1990'da Ankara'daydım. Türk yönetimi ile uzun uzun görüşmemize rağmen bu kararlar alındı. Irak sınırlarını sık sık ihlal eden kim? Irak'ın "düşman" olarak tanımladığı ülkelerin uçaklarına, topraklarında imkan tanıyan kim?
       Bütün bunların cevabının verilmesi gerek. Bütün bunlara rağmen, biz atılan bu adımlara hayır diyemeyiz. İki ülkenin, iki ülke halkının yararına olan her türlü girişime hayır diyemeyiz. İlişkilerdeki on yıllık gerilemeyi kabul etmek gerekir. Ama bu gerileme Türkiye'nin tutumundan kaynaklanmıştır.
       Ambargonun siyasi yönü yok olmuştur, yok olmaktadır. Artık Bağdat'ı tüm ülkelerden en üst düzey heyetler ziyaret ediyor. Ekonomik açıdan da artık ambargo duvarı çatlamıştır. Bu toplantılar, görüşmeler, heyetlerin gelişi, ABD ve İngiltere'nin karşı çıkışına rağmen oluyor. Aslında ambargonun insani bir amacının olmadığını da tüm dünya gördü.
       Eğer bugün ambargo gevşemeye, duvar çatlamaya başlamışsa, bunun tek sebebi vardır: Irak halkının on yıldır süren direnişinin, aynı güçte devam etmesidir.

Ambargonun faturası Türkiye'ye çıktı

       Körfez savaşının hemen sonrasında Irak'a ilişkin alınan kararları "ilk uygulayan" ülke Türkiye oldu. Habur sınır kapısını ve Kerkük - Yumurtalık petrol boru hattını kapattı. 10 yıldır uygulanan ambargoyla Irak ekonomisi çöktü. Ambargo Türkiye'nin Güneydoğu'sunda ekonomik ve sosyal yaşamı felç etti. Kuzey Irak'taki denetimsizlik ve ekonomik çöküntü, PKK'nın bu bölgede etkin olmasını ve Güneydoğu'da terörün tırmanmasını kolaylaştırdı.
       Bu süre içerisinde ambargoya ve BM kararlarına sonuna kadar uyan tek ülke Türkiye oldu.
       Hazine Müsteşarlığı'nın resmi rakamlarına göre körfez krizi ve Irak ambargosunun Türkiye ekonomisine faturası 35 - 40 milyar dolar. Ancak, Doğu ve Güneydoğu ekonomilerindeki zincirleme etkiler, yitirilen pazarlar, tümüyle yok olan ihracat, artan işsizlik, kapanan tesisler, onbinlerce TIR'ın işsiz kalması, taşımacılık ve müteahhitlik sektörünün durması da buna eklendiğinde, fatura on yılda 100 milyar dolara kadar çıkıyor.
       Oysa aynı süre içerisinde, Ürdün BM anlaşmasının 50'inci maddesinin kendisine uygulanması talebiyle başvurarak, adeta Irak'a uygulanan ambargo sayesinde "ihya" olmuş durumda. Öyle ki, ABD'li firmalar bile Ürdün'lü iş adamları ile ortaklıklar kurarak, Ürdün şirketi kimliğiyle ambargoyu delip, Irak pazarına mal satıyorlar. Irak'a yönelik tüm ekonomik faaliyetlerin Ürdün üzerinden yapılması, BM'nin de bu ülkeye yaptığı yardım ve hibelerle bu yoksul ülke on yıl boyunca, yılda ortalama 15 - 25 milyar dolar arasında "ambargo kazancı" elde ediyor.
       Alman, İtalyan, Yunanistan, başta olmak üzere, tüm batılı ülkelerin özel sektör kuruluşları, Bağdat'ta temsilcilikler açtılar. BM ihalelerinden pay almaya, ambargo sonrası dönemde Irak pazarında kendilerine yer açmaya çalışıyorlar.