The Others Kuyruk acıları

Kuyruk acıları

27.05.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kuyruk acıları

Kuyruk acıları



Kuyruklar, Türkiye’nin bir gerçeği. Maaş kuyrukları konusunda kamuoyunda bir tepki olduğu biliniyor. Tartışmalı bir konu...
Yaygın bir görüşe göre, çağdışı kuyruk manzaraları artık ortadan kalkmalı.
22 Mayıs tarihli Milliyet’te yer alan bir haber, şaşırtıcı bir başlıkla iç sayfadan aktarılmıştı:
Emekli Kuyruğa Girmeyi Seviyor!
Habere göre Ziraat Bankası yönetimi, bünyesindeki bir daireye "maaş kuyrukları şikayet konusu mu?" başlıklı bir araştırma yaptırmış. Araştırmanın sonuçlarına göre, "emeklilerin kuyruklardan o kadar da şikayetçi olmadığı" anlaşılmış.
Habere çok sayıda eleştiri geldi.
İzzet Keskin, "Ben bu haberde ciddiye alınacak, bilimsel bir veri bulamadım. Sekiz bölgeden 20 grupla araştırma yapıldı denmiş, ama bu gruplar nedir, kaçta kaçı şikayetçi değildir, hiçbir şey anlaşılmıyor. Siz nasıl ciddiye aldınız, onu da doğrusu anlamadım" diye sitem etmiş.
"Kuyruk mağduru" olduğunu söyleyen 20 kadar okurun tepkisi aynı: "Ziraat Bankası reklamını yapmaya çalışmış. İnsanların saatlerce sürünmeye meraklı olduğunu iddia etmek son derece saçma."
Aliye Bolkar’ın eleştirisi: "Babamın neler çektiğini biliyorum. Bir de ona ve arkadaşlarına sorsunlar! Kılıf uydurmaktan vazgeçilsin!"
Yorum: Bir kurumun kendisiyle ilgili sosyal araştırma yaptırması, doğrudan "çıkar çelişkisi" sorununu da içerebilir. Hele bu kuruluş, resmi kurum sıfatı taşıyorsa. Bu araştırmanın bir haber değeri olmadığı elbette söylenemez. Ama ayrılan yer ve sunuluş biçimi, belli ki okurun öfkesini çekmiş. Dünyada pek çok modern ülkede artık terk edilen, diğerlerinde "Üçüncü Dünya" manzarası olarak gösterilen kuyrukların, bağımsız ve bilimsel verilere dayandığı net aktarılmamış bir belgeyle "mazur gösterildiği" algılamasında haklılık payı büyük. Araştırmaya ilişkin sorgulayıcı bir tavır da metne yansımalıydı.
* Spor okurunun duyarlılığına bir örnek: Mustafa Yakup’la 21 Mayıs tarihli gazetenin spor sayfalarını birlikte karıştırıyoruz. O da yorumluyor. "23. sayfada Trabzon’da Lange Şoku manşeti bordo - mavi olmuş. 24. sayfada Kod Adı Kartal manşeti siyah beyaz, ikisi için de sağ olun" diyor. "Altta Aslan Pusuda başlığını sarı - kırmızı vermişsiniz, teşekkür ederim. Sonraki sayfa Milli Takım’ın renkleriyle iki manşetle süslü, yine sağ olun." Sonra soruyor: "Peki, 27. sayfada Şimdi Sıra Taraftarda başlığındaki sarı - lacivert renkleri niye Fenerbahçe’ye çok gördünüz?"
Yorum: Spor başlıklarında kimi takımların renkleri görülmeye başlayalıberi tek tük de olsa yansıyan, hakkını bir bakıma arayan bir eleştiri biçimi. Madem ki bu tür başlıklar atılmaya devam edilecek, bunlarda da dengeyi gözetmek gerek. Hem editörün hem de okurun beğendiği renkli başlıklardaki adalet arayışı okur için şaka değil, titizlik isteyen bir durum.
* Bazı Alevi okurlar, Aşık Mahzuni Şerif’in ölüm ve cenaze haberlerinin gazete sayfalarında yeterli derecede önemli "görülmediği" kanısında. Onlarla yaptığım konuşmalarda neyin ölçü olduğunu anlamaya çalıştım. Hemen tümü de haberlerin ön sayfadan verilmesini arzu etmiş.
Yorum: Bu eleştirilerde okurları haklı göremiyorum. Halk ozanının ölüm haberi, 18 Mayıs tarihli gazetede iç sayfada iki sütuna 25 cm boyunda, uzunca bir biyografiyle ve resimle verilmiş. Cenaze törenine 20 Mayıs tarihli gazetede dört fotoğrafla daha da geniş yer ayrılmış. Hayatı ve eseriyle tam da hak ettiği şekilde, ayrıntıyla.
Hiç haberi çıkmasaydı, gelen tepkiler haklı olacaktı.
* Bazı okurlarımız bir kavramın kullanılışındaki yanlışlığa dikkat çekti. 21 Mayıs tarihli gazetede Hasan Cemal’in "halk ve siyaset" röportajlarının ilki yer almıştı. Dizinin ön sayfadan tanıtımında Hasan Cemal Anadolu Yollarında denmiş, yanında da Bugün Edirne notu yer almıştı.
"Edirne Anadolu’da değil, Trakya’da" notu, çok sayıda okurun eleştirilerinin ortak paydası oldu.
Anadolu yerine Türkiye veya Ülke denseydi, bu sorun galiba yaşanmayacaktı.
* Betül Sipahioğlu, 19 Mayıs tarihli gazetede Pazıları Gören Erkek Kaçıyor başlığını doğru bulmamış. "Pazı bir sebzenin ismidir. Kastınız herhalde pazu olmalı" diye sorguluyor.
Yorum: Ayrım o kadar net değil. Sözlüklerde omuzla dirsek arasındaki kol kası için pazu veya pazı denebiliyor. Farsça kökeninde pazı denilmekte. Ama son yıllarda pazu kullanımı yaygınlaştı.