The Others MAZOŞİST ALGI

MAZOŞİST ALGI

19.03.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

12 Eylül askeri darbesinde Aydın Cezaevinde işkence gören 78’liler Federasyonu’ndan Cumhur Yavuz’un sözleri ve atılan başlık, Milliyet okurlarının eleştirilerine neden oldu

MAZOŞİST ALGI

12 Eylül darbesinde yaşanılan işkence ve ölümlere ilişkin dosyalar olayların yaşandığı illere gönderildi. Bu illerden biri de Aydın. Savcılığın başlattığı soruşturma kapsamında, darbe döneminde cezaevinde bulunan 78’liler Federasyonu’ndan Cumhur Yavuz’un ifadesine başvuruldu. Haber Milliyet’in yanı sıra gazetelere “Psikolojim bozuldu işkence olmazsa rahatsız oluyordum” başlığıyla yansıdı.
Mağdur tanık Cumhur Yavuz, Aydın Cezaevinde yaşadıklarını şöyle anlatmış:
“Cezaevine ilk gittiğimiz zaman girişte bizi tamamen elbiselerimizi çıkartarak kalas parçaları denilen büyük sopalarla, üzerlerinde resmi giysileri bile olmayan görevliler dövdüler. Gördüğüm işkence nedeniyle yaklaşık 1 yıl hastanede tedavi gördüm. O dönem cezaevinde kaldığımız sırada gardiyanlar, kendilerine ait coplarla, tekme, yumruk, tokatla saatlerce işkence yapıyorlardı. İşkencenin sayısını dahi hatırlamıyorum. Artık öyle bir psikoloji içerisine girmiştim ki; bitsin diye işkence yapılmadığı gün sanki rahatsız oluyordum. Bu işkencelerden dolayı cezaevinde Mehmet Yalçınkaya ve Hüseyin Erdoğdu adlı arkadaşlarımız vefat etti.”
Yavuz, işkenceyle ölüm olaylarına tanıklık eden arkadaşlarının isimlerini de savcılığa bildirdi.
Bazı okurlarımız haberin “işkence olmazsa rahatsız oluyordum” başlığıyla sunulmasına tepki gösteriyor.
Murat Dönmez’in eleştirisi şöyle: “İnsaf! Haberinizdeki başlık sanki mazoşist bir insana dair bir haber gibi, alay eder gibi veriliyor. Oysa her gün işkence gören bir insandan bahsediyorsunuz. İnsanlık onurunu çiğneyen bir olay bu şekilde verilmemelidir. Bu dehşet verici uygulamalara karşılık insanın içini acıtan böyle bir başlık sizce mağdurun anlattığı şey midir?”

MAĞDUR NE DİYOR?
Eleştiriler üzerine Cumhur Yavuz ile konuştuk. Yavuz başlığa çıkarılan “Psikolojim bozuldu işkence olmazsa rahatsız oluyordum” ifadelerine şöyle açıklık getirdi:
“Biz elbette dayak yemeyi seven, mazoşist, işkence görmek isteyen insanlar değildik. Bizi teslim almak, direncimizi kırmak için hemen her gün işkence yapılıyordu.
Benim burada söylemek istediğim bizi tektipleştiren resmi otoriteye karşı gösterdiğimiz bir tepki biçimiydi. Benim bu ifadeyle anlatmak istediğim şuydu; işkence görmediğimizde acaba teslim mi olduk ya da acaba bir kırılma mı yaşıyoruz ya da yaşadım kaygısı, bu kaygının yol açtığı bir psikolojiydi. Özellikle Mamak Cezaevi’nde bizim irademizi teslim alan, bizi kişiliksizleştiren yapılan her uygulamaya sessiz kalan bireyler yarattığı için bu tür uygulamalara karşı gösterilen tepkinin ifadesiydi.”



OMBUDSMAN’IN GÖRÜŞÜ

Haberimiz 12 Eylül dönemi işkence gören mağdurların yaşadıklarıyla ilgili savcılıklara verdikleri ifadeler üzerine kurulmuştur. İşkence gören Cumhur Yavuz adlı mağdurun “işkence olmazsa rahatsız oluyordum” ifadeleri başlığa çıkartılırken ‘rutin’ hale gelmiş ve pekçok cezaevinde ölümlere yol açmış işkence konusunda mağdurların psikolojisiyle bağlantı kurulmalıydı. 12 Eylül’ün üzerinden geçen 32 yıl süresince yüzlerce kitap yazıldı. Özellikle Diyarbakır Cezaevi’nde ‘dışkı yedirilmek’ dahil her türlü insanlık dışı eziyete uğrayanlar kendilerini yakarak işkenceden kurtulma yolunu seçtiler! Buradaki ifade biçimi ‘mazoşist’ algıya değil işkencenin ağırlığına işaret etmetedir. Yüklemdeki ‘rahatsız olmanın’ işkence isteğini yansıttığı düşünülemez. Nitekim mağdur tanık Okur Temsilcisi’ne bu sözlerin ne anlama geldiğini açıklamaktadır.



İNŞAAT KAZALARINDA DÜNYADA NEREDEYİZ?

11 işçinin hayatını kaybettiği şantiye yangınında, İş Güvenliği Tüzüğü’ne aykırı olarak konteyner yerine güvenliksiz sistemle ısıtılan çadırda yatırıldıkları ortaya çıkınca Milliyet haberi “Göz göre göre öldüler” başlığıyla yayımladı. 13 Mart 2012 tarihli haberimize Dış Haberler Servisi, Avrupa ülkelerinde inşaat kazaları sonucu hayatını kaybedenlere ilişkin yapılan bir araştırmayı da okurlarla paylaşarak habere katkı sağladı.
Hüseyin Özalp adlı okurumuz mesaj göndermiş:
“Milliyet gazetesinin 14. sayfasında, İstanbul Esenyurt’daki yangın haberi geniş olarak verilmektedir. Aynı sayfada, ‘Avrupa’da ölüm 100 binde 13.3’ başlığı altında, bazı Avrupa ülkelerinde inşaat kazalarında kaybeden işçi sayılarına yer verilmekte ancak ülkemizle ilgili bir rakam verilmemektedir.
Acaba, okuyucunun kıyaslama yapması istenmediği için mi yoksa ülkemizle ilgili veri bulunamadığı için mi bir rakam verilmemiştir. Unutulmuş ise bir eksikliktir ama yukarıdaki sebeplerle verilmemişse anlamakta güçlük çekiyorum.”
Ombudsman’a not: Dış Haberler Servisi; Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika’da yapılan iki ayrı araştırmaya yer verdiklerini, her iki araştırmada da Türkiye’nin yer almadığını, Türkiye ile ilgili başka kaynaklardan yararlanmaya çalıştıklarını ancak bilgiye ulaşamadıklarını açıkladılar. Bu gerekçe okur şikayetini haklı kılıyor. Mühendis odaları, sendikalar ve bakanlıktan sağlanacak bilgilerle bu eksiklik giderililebilirdi.



GLADİO SAVCISINA ÇEVİRMEN

Cavit Öner, Gladio Savcısının konferansı sırasında İtalyanca çevirinin yapılmasında yaşanan skandal haberini düzeltiyor: “15 Mart 2012 tarihli Milliyet gazetesinin 13. sayfasında, ‘Özel savcıdan ders gibi açıklamalar’ başlıklı haberde ‘Başbakanlık’tan profesyonel tercüman getirtildi’ ifadesi yer almakta. Oysa; resmi ve özel sektörün yurt içi ve yurt dışı toplantı veya konferanslarında muhtelif dillerde görev yapan İntra Tercüme-Eğitim ve Danışmanlık Ltd. Şirketi’nin koordinatörü aranarak iletişim kurulmuş ve İngilizce-Fransızca konferans tercümanı olan Sera Öner bir başka konferanstan alınarak alel-acele oraya getirtilmiştir.”


‘İNGİLİZCE DERGİDE DİNİ YÖNLENDİRMELER VAR’

Fatma Özalp adlı okurumuzun şikayeti şöyle:
“11 Mart 2012 tarihli Milliyet gazetesi ile ücretsiz dağıttığınız easy readers Lantern dergisini okudunuz mu? Ben de tesadüfen yeğenim okurken bilgi sahibi oldum bana sorduğu sorular üzerine. Halife, Şaban ayı, Ramazan ayının ilk günü yapılan kutlamalar v.s. Küçük çocuklara İngilizce öğretme amacıyla dağıtılan bu kitap dini bilgi bile diyemeyeceğim yönlendirmelerle dolu. Diğer kitaplarda ne var bilmiyoruz. Halife mi kalmış onu öğretiyorlar çocuklara. Milliyet gazetesi gibi saygın bir gazete bilerek alet mi oluyor yoksa normal mi karşılıyor bu yayınları. “


CEM YILMAZ’IN DÜĞÜNÜ

Füsun Armatlı adlı okurumuz şöyle diyor; “12 Mart 2012 Milliyet Cadde ekinin 2. sayfasında “Ajda’yı Unuttu” başlıklı haberinin 1. satırı “Cem Yılmaz’ın 3.5 aylık hamile sevgilisi” sözcükleriyle başlıyor ve parantez içinde bu sıfatların sahibinin adı yazılıyor! Ben şöyle bir cümleyle yardımcı olmak istiyorum: Cem Yılmaz, hamile bıraktığı 3.5 aylık hamile sevgilisiyle evleniyor. Böyle saçma ve aşağılayıcı bir cümle olabilir mi? Kadına bakış açısı hiçbir yerde değişmiyor... Bu ifade gazetenizde defalarca tekrarlandı.”


21 KİLOLUK TAVA OLMAZ


Rize’de birbirine akraba iki ailenin 21 kilo ağırlığındaki “bakır tava”yı paylaşamayınca mahkemelik olmalarını konu alan haberi Mustafa Topaloğlu eleştiriyor:
“13 Mart tarihli Milliyet’in 4.sayfasında resimli bir haberde soyadları karman çorman olmuş. Haber başlığı ‘Bakır tava nedeniyle mahkemelik oldular’
Haber dikkat çeksin diye böyle bir başlık konmuş olmalı. Haber içeriğinde bu tavanın 21 kilo olduğu belirtilmiş. 21 kiloluk tava olur mu? Bu ‘leğen’dir. Leğende pekmez kaynatılır. Salça kaynatılır. Leğenin küçüğüne ‘leğençe’ denir. Tava ise yiyecekleri kızartmak yağı kızdırmak için kullanılan saplı, yayvan küçük kaptır. Ayrıca mahkemelik olan kardeşlerin soyadı ‘Akyıldız’ mı, ‘Ayyıldız’ mı? İlk cümlede Yunus Köksal Ayyıldız, ikinci cümlede Akyıldız oluvermiş. Haber başlığındaki ‘nedeniyle’ sözcüğü yerine ‘yüzünden’ sözcüğü daha uygun olurdu.”


DOĞRUSU TAHLİYE Mİ SALIVERME Mİ?


Okuyucumuz Tarık Konal’ın uyarısı da Türkçe yazım konusunda:
“13 Mart tarihli Milliyet gazetesindeki ‘tahliye’ sözcüğü beni düşündürdü. Arapça ‘tahliye’ sözcüğü, ‘boşaltma’ anlamındadır. Bir depodaki su boşaltılır, batmakta olan bir gemiden yolcular tahliye edilir, bir tutukevindeki tutuklu ya da yargılılar (mahkûmlar) ‘salıverilir’. Haberin başlığındaki ‘salıverildiler’ olsaydı, kanımca salıverilenlerle birlikte Türkçeciler de sevinecekti.”