26.01.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Melekler gören 10 yaşındaki bir kızın yaşadıklarını konu alan "Angela", doğaüstü güçlerle ilgili bir öyküyü son derece gerçekçi bir şekilde anlatıyor. Filme adını veren Angela (Miranda Stuart Rhyne) zamanının büyük bir bölümünü manik depresif annesi Mae (Anna Thomson) ve altı yaşındaki kız kardeşi Ellie’ye (Charlotte Blythe) bakarak geçirmektedir.
Babalarının kendilerini hem hayatın içindeki hem de annelerinin yaşayacağı iniş çıkışlarla başa çıkabilmeleri için sürekli kiliselere götürmesiyle Angela, dini meseleler üzerine fazlaca kafa yormaya başlar. Dünyayı kendi kafasında iyi ve kötü meleklerin bir arada yaşadığı bir yer olarak gören Angela, bazen çok tatlı ve neşeli, bazen de gayet sinirli hatta zarar verici olan annesinin durumundan kendisini sorumlu tutmaya başlar. Bir yandan da Şeytan’ın kardeşine zarar vermek istediğini düşünmektedir. Hem annesinin bu durumdan kurtulması hem de kız kardeşini koruyabilmek için kendisinin arınması gerektiğine inanmaktadır. Angela, kardeşini de alarak evden kaçar ve Tanrı ile Şeytan arasındaki ezeli kavgayı anlamaya çalışır.
Babası da kocası da ünlü
Böylesine mistik ve gerilimli bir konuyu 10 yaşındaki bir çocuğun gözlerinden başarılı bir şekilde vermeyi başaran yönetmen Rebecca Miller aynı zamanda filmin senaryosunu da yazmış. Oyunculuktan yönetmenliğe geçen Miller, "Angela" filmiyle de görülebileceği gibi hikaye anlatım yeteneğini babası Arthur Miller’dan almış. Karakterlerle ya da olaylarla ilgili gereksiz hiçbir şeyi filmine doldurmayan Miller’ın eserinden eleştirmenler lirik, etkileyici ve şairane diye bahsettiler. Zaten 1995 yılı yapımı olan "Angela" filmiyle Sundance Film Festivali’nde iki ödül birden aldı.
Rebecca Miller 1996 yılından beri usta oyuncu Daniel Day Lewis’le evli. Angela rolü için yaklaşık 1000 çocuk arasından eleme sonucu seçilen Miranda Stuart Rhyne ise bu gerilim filmindeki zor rolünün üstesinden başarıyla geliyor.
"Angela"
Yönetmen: Rebecca Miller
Görüntü: Ellen Kuras
Senaryo: Rebecca Miller
Müzik: Michael Rohatyn
Oyuncular: Miranda Stuart Rhyne, Charlotte Blythe, Vincent Gallo, Anna Thomson
Zaten sorunlu birisiniz; iki de cinayet işlediniz. Adaletin terazisi, bu durumda önce idama karar verdi, sonra bunu Alkatraz gibi korkunç bir cezaevinde 43 yıllık hapse çevirip "hafifletti". Kabus gibi değil mi?
Gerçek bir öyküden yola çıkan "Alkatraz Kuşçusu", işte tam da bu durumdaki Robert Stroud’un öyküsünü anlatıyor. Bir yanda çeşitli psikolojik sorunlar, diğer yanda klostrofobiye davetiye çıkaran hapishane duvarları da yıldırmıyor Stroud’u. Ve beslemeye başladığı kuşlarla ruhunu onarıyor.
Yönetmen Frankenheimer’in en verimli dönemlerinden birine denk gelen 1962 tarihli "Alkatraz Kuşçusu", siyah-beyaz olmanın da avantajıyla etkileyici hapishane görüntüleri yansıtıyor. Yine zaman zaman Robert Stroud’un geçmiş yaşamından kesitler de işin psikolojik boyutunu tamamlıyor. Nitekim bir klasik sayılan "Alkatraz Kuşçusu"nu şimdiye kadar izlemediyseniz bu akşam iyi bir fırsatınız var demek oluyor.
Oscar’dan yana talihsiz
Thelma Ritter, Neville Brand ve Betty Field’ın da rol aldığı film, "en iyi aktör" dahil tam dört dalda aday gösterildiği Oscar’dan eli boş döndü. Buna karşılık başroldeki performansı, Burt Lancaster’a Venedik Film Festivali’nde ödül getirdi. Son bir not da filmin bu akşamki gösterimiyle ilgili: TRT 2’nin "Sinema ve Edebiyat" kuşağında Rekin Teksoy’la beraber filmi, yayıncı Raşit Çavaş yorumlayacak.