The Others Modele göre ilişki

Modele göre ilişki

16.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Modele göre ilişki

Modele göre ilişki


Düşün--düğüm/ Örsan K. Öymen


       İlişkileri bir modele oturtmaya çalışmak, yaşam alanını daraltmak anlamına geliyor.
       İnsanın pratik işlerini belli bir modele ve sisteme oturtmaya çalışması anlaşılabilir bir şey. Faturaların ödenmesi, eve gıda malzemesi alınması gibi günlük işler veya seçim sistemi, vergi politikaları, yatırım projeleri, bir malın üretilip piyasaya sürülmesi gibi genel şeyler, bir modelin kapsama alanına girebilir. Üstelik bu model bireyden bireye, toplumdan topluma veya devletten devlete değişebilir. Zaten olayı karmaşık hale sokan da bu değişkenlerin bir arada barınmaya çalışmasıdır.
       Ama insan öyle garip bir yaratık ki, ilişkileri de bir modele oturtmaya kalkıyor. Böylece, yukarıda sözünü ettiğimiz boğucu şeylerden geriye kalan biricik oksijen molekülünü de yok ediyor, insanın temel dürtülerini ve tutkularını "terbiye etmek" adına, onların özgürce yaşanmasını önlüyor. (Terbiyesiz sözcüğünün, örneğin cinsel konular gündeme geldiğinde, olumsuz bir anlamda kullanılması boşuna değil. Oysa terbiyesizlik pekala da olumlu bir şey olabilir).
       Evliliği ele alalım. (Evli dostlarım ve okurlarım yine huzursuz olacaklar, ama ne yapalım, beni toplumun delisi olarak kabul edip maruz görsünler!) Nedir evlenmek eylemi? İki kişinin devletin ve bazı durumlarda "Tanrı"nın gözetiminde birlikteliklerini onaylamaları. O kadar büyük bir güvensizlik söz konusu ki şahitler bile var. Sanki bir cinayet işlenecekmiş ya da bir trafik kazası meydana gelecekmiş gibi, olay yerine hemen iki şahit getirtiliyor! Sonradan, "Yahu ben aslında evlenmemiştim, siz yanlış görmüşünüz" gibi bir iddiayla ortaya çıkma şansınız yok. (Bir de, sizin aleyhinizde şahitlik yapabilecek bu kişileri, en sevdikleriniz arasından seçmek için yarışıyorsunuz. Bu da yetmiyormuş gibi şahit olamadığına üzülen elenmiş şahit adaylarının alınganlıklarıyla muhattap oluyorsunuz).
       Bu işin sadece bir boyutu. İşin en kötüsü, evlenerek, poligamik (çok eşli) yapınızı, monogamik (tek eşli) boyuta indirgemiş olduğunuzun da sözünü vermiş oluyor, çevrenizdeki çemberi iyice daraltmış oluyorsunuz. Üstelik bunu da gönüllü olarak yapıyorsunuz. "Sevdiğim insana her şey feda olsun" edebiyatıyla da kendinizi yıllarca avutuyorsunuz!
       Evli olmayanlar kendilerini muhaf tutmasın. Çünkü onların da büyük çoğunluğu, ilişkilerini evlilik psikolojisi içinde yürütüyorlar!
       Ne yapalım, bu toplumun delilere de gereksinimi var.

Galatasaray olayı

       İstanbul'daki Galatasaray-Leeds United maçı öncesi ve sonrasındaki gelişmeler gerçekten trajikti. İki takımın bazı taraftarları ve iki ülkenin bazı gazetecileri, hem Türkiye'deki hem de İngiltere'deki olayların sorumlusudur. Önümüzdeki Perşembe günü oynanacak rövanş maçında da olay çıkarsa, sorumlular yine aynı kişiler olacaktır.
       Ancak bütün bunlardan daha da önemlisi, Galatasaray'ın Türkiye'ye armağan ettiği futbol başarısı, futbol ruhudur. Eğer futbolu seviyorsanız, hangi takımı tuttuğunuz önemli değil. Galatasaray'ın elenmesini isteyen bazı Fenerbahçe veya Beşiktaş taraftarlarını anlamak mümkün değil. Üstelik konunun milliyetçi şövenizmle ilgisi yok. Olay tamamıyla futbol sevgisiyle ilgili.
       Futbol sevgisinin, şövenizmin ve fanatizmin önüne geçmesi ümidiyle, Galatasaray'a başarılar dileriz!

Eşcinsel pehlivan mı?

       Son zamanların en matrak olayı, bazı eşcinsellerin, geleneksel Kırkpınar Güreşleri'ne tur düzenlemeleri ve internet sitelerinde, bu sporu eşcinsel boyutlara çeken ifadelere yer vermeleriydi. Pehlivanların yağlanarak güreş sırasında birbirlerine yakınlaşma hareketleri, onlar için erotik bir anlam ifade ediyordu.
       Bunun üzerine, Geleneksel Spor Dalları Federasyonu Başkanı Alper Yazoğlu olaya tepki gösterdi ve "Orta Asya'dan kopup gelen Türk milleti" için böylesine "kutsal bir yerin" ve pehlivanlığın "ahlaksız şeylerle" ilişkilendirilmesini eleştirdi. Hatta, eşcinselin pehlivan olup olamayacağı tartışması da başladı, lisansı varsa, eşcinselin de pehlivan olabileceğini savunanlar çıktı.
       Maço pehlivanlarla eşcinsellerin bu şekilde karşı karşıya gelecekleri bin yıl düşünsek aklımıza gelmezdi. Temmuz'daki Kırkpınar Güreşleri'ni kaçırmamak farz oldu!