The Others NATO genişlemesi Türkiye'ye zararlı

NATO genişlemesi Türkiye'ye zararlı

03.12.1996 - 00:00 | Son Güncellenme:

ORTA ve Doğu Avrupa üzerindeki Rus tehdidinin artık tamamen ortadan kalktığını NATO üyelerinin tümü kabul ediyor. NATO, buna rağmen anlaşılması güç bir mantıkla, Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan'ı (ve belki de Slovenya'yı) içine alacak şekilde genişleme planları yapıyor. Doğu Avrupa'nın tehditlerden en uzak olduğu kadar en istikrarlı olan bu ülkelerine NATO'nun istikrar götüreceği vurgulanıyor.

NATO genişlemesi Türkiyeye zararlı

Oysa, NATO'nun söz konusu ülkelere genişlemesi üyelerin güvenliğini artırmayacak, fakat azaltacaktır. Bu bakımdan en büyük riskler ve tehlikeler, Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgede, yani soğuk savaş yıllarında, "Güney Kanat" olarak anılan bölgede ortaya çıkacaktır. Bu hususla ilgili en muhtemel senaryo şöyle gelişebilir:
Liberal, komünist ya da milliyetçi olsun, Rusya'da çok büyük bir kesim NATO'nun genişlemesini ülkenin güvenlik menfaatlerine aykırı bir gelişme, hatta Batı'nın ülkelerini biraz daha aşağılamak için atacağı yeni bir adım olarak algılamaktadır. Moskova'dan bakınca, genişleme, Rusya aleyhine önemli değişikliklerle Avrupa'nın yeniden bölünmesi ve Rusya'nın çevrelenmesi olarak da görülecektir.
Bunun tabii sonucu olarak, milliyetçi, komünist ve diğer sertlik yanlısı partiler ve gruplar güçlenecek ve Moskova yüzünü güneye ve doğuya çevirerek, hem Rusya'daki Müslüman azınlıklara karşı hem de özellikle güneyindeki yakın sınır ötesinde daha baskıcı politikalar izlemek zorunluğunu duyacaktır. Bunun da ötesinde, Moskova, genişleme karşılığında, Batı'nın bu bölgelerde kendisine bir "açık çek" verdiği izlenimine de kapılabilecektir.
Bağımsızlığına yeni kavuşan ülkeler üzerinde zaten mevcut olan Rus baskısının daha da artması, bu ülkelerin bağımsızlıklarını pekiştirmelerini engelleyecektir. Bu baskılar, büyük ihtimalle, Kafkasya ve Ukrayna üzerinde yoğunlaşacaktır. Bu da Moskova ile Ankara arasında gerilimin çok büyük ölçüde artmasına sebebiyet verecektir.
Hiç şüphe yok ki, genişleyen NATO'yu dengelemek için Moskova, askeri alanda da, tepkisini ortaya koyacaktır. Her şeyden önce, AKKA yeni duruma uydurulmak için sulandırılacaktır. AKKA'da yapılan değişiklikler en olumsuz şekilde Karadeniz havzasını ve Kafkasya'yı etkileyecektir. Bunun da ötesinde, mevcut ekonomik zaafından ötürü konvansiyonel kuvvetlerini yenileyip geliştirme yönünde anlamlı bir atılım yapamayacak olan Rusya, NATO'yu dengelemek için gerekli konvansiyonel imkan ve kabiliyeti elde edene kadar ucuz yolu seçecek ve savunmasını çok önemli ölçüde taktik nükleer silahlara ağırlık vererek düzenleyecektir. Bunun anlamı, hem Orta Avrupa hem de NATO'nun güney bölgesi üzerinde nükleer tehdidin artmasıdır. ABD ve Rusya arasında nükleer silahların azaltılmasına ilişkin görüşmeler de büyük zorluklarla karşılaşacak, hatta belki de tamamen rafa kaldırılacaktır.
NATO'nun genişlemesi sonucunda, kendini bir defa daha aşağılanmış ve tecrit edilmiş gibi gören Moskova, Ortadoğu'da da stratejik ortaklıklar kurma yoluna giderek İran, Suriye ve Libya gibi ülkelerin kitle imha silahlarını (özellikle kimyevi ve biyolojik silahlar ve orta menzilli füzeler) geliştirmeleri için bunlara teknoloji transfer edecek, hatta doğrudan söz konusu silahları ihraç edebilecektir. Bunun anlamı, Türkiye başta olmak üzere NATO'nun Akdeniz'e kıyısı olan üyelerine karşı orta vadede kitle imha silahı tehdidi ve baskısının artmasıdır.
Karadeniz havzası ve çevresi soğuk savaştan sonra, bir ekonomik atılım ve istikrarlı bir bölgesel ortam yaratma fırsatı yakalamıştır. Kafkasya'daki rahatsızlıklara, Türkiye ile Rusya arasındaki bazı çıkar çatışmalarına rağmen, bölgede çok güçlü işbirliği imkanları ve eğilimleri mevcuttur. Türkiye'nin Rusya ve diğer bölge ülkeleri ile ekonomik ilişkileri süratle gelişmektedir. Enerji kaynakları ve yolları üzerindeki rekabet de, büyük bir ihtimalle, ekonomik ve siyasi akılcılıkla sonuçlanacak ve tüm bölge ülkeleri ve tüm Avrupa için yeni fırsatlar yaratacaktır. Ancak bölgenin siyasi - askeri istikrarı ve ekonomik büyümesi, soğuk savaş sonrası jeopolitiğinin en temel unsurlarından biri olan, fakat Batılı müttefiklerimizin çoğu zaman gözden kaçırdığı, Moskova - Kiev - Ankara eksenine bağlıdır. Bunun bir barış ve gönüllü işbirliği ekseni olarak devamı gerekirken, maalesef NATO'nun genişlemesi en tahripkar etkisini burada gösterecektir. Bu eksen büyük yaralar alacak, belki de tamamen çökecektir. Bu tahribatın etkileri sadece Karadeniz havzasında değil, Avrupa, Ortadoğu ve Akdeniz'i de içeren geniş bir mücavir alanda da duyulacaktır.
Bütün bu sakıncaların yanında, NATO'nun Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan'ı üye olarak kabul etmesi sonucunda, Türkiye bir NATO üyesi olarak bu ülkelerin güvenlikleri ile ilgili birtakım yeni yükümlülükler almak zorunda kalacaktır. Buna mukabil Batı Avrupa'nın Türkiye'ye karşı güvenlik yükümlülüklerinin