The Others Nükleer denge aranıyor

Nükleer denge aranıyor

20.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Nükleer denge aranıyor

Nükleer denge aranıyor


Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve Sovyetler'in dağılması, nükleer dengeyi hayli karmaşık hale getirdi. Antlaşmaların yürürlükte kalmasına karşın değişen stratejik ortam, tehdit değerlendirmelerini etkiledi.


       ABD ve Rusya'nın stratejik nükleer silahlarının önemli oranda indirimini öngören ve 1993 yılında imzalanan START - II antlaşması, uzun yıllar süren tartışmalardan sonra Rus parlamentosu (Duma) tarafından 14 Nisan günü onaylandı. ABD Senatosu antlaşmayı 1996'da onaylamıştı. Anlaşma hükümleri uyarınca ABD ve Rusya, 2007 yılı sonu itibarıyla ellerindeki stratejik nükleer başlıkların miktarlarını karşılıklı olarak 3000 - 3500 seviyelerine indirmeyi taahhüt ediyorlar. Böylece, stratejik nükleer silahların Soğuk Savaş dönemine nazaran yüzde 80 oranında azalması öngörülmekte. Start - II antlaşmasının Yrd. Rusya tarafından onaylanmasını, Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Kibaroğlu yorumluyor.

       Duma START - II antlaşmasını onaylarken uygulanmasını 2 şarta bağladı: 1) ABD'nin 1972 yılında SSCB ile imzaladığı Anti - Balistik Füzeler (ABM) Antlaşması'nın hükümlerine aykırı olarak yeni anti - balistik füze sistemleri konuşlandırma yoluna gitmemesi. 2) Stratejik nükleer silahlar alanında, sayıları karşılıklı olarak 2000 - 2500 (belki daha da az) düzeyine indirecek START - III görüşmelerine derhal başlanması. Bu şartlar yerine getirilmediği takdirde Rusya taahüttlerini gözden geçirecek.
       Bu antlaşmalar ne anlam ifade ediyor? Bu soruların cevabı Soğuk Savaş döneminde askeri stratejiye hakim olan paradoksal mantık içinde gizli. Şöyle ki: Nükleer silahlar gerek yıkım gücü, gerek doğal çevreye verdiği telafi edilemeyecek zararlar açısından insanlık tarihi boyunca benzeri yapılmamış silahlardır. Bu silahı üreten insanoğlu, kullanılmalarını önlemek için yine büyük çaba harcıyor.
       1960'larda nükleer denizaltılar ve kıtalararası füzelerin hizmete girmesiyle, ABD ve SSCB birbirlerini birkaç defa yok edebilecek güce sahip oldular. ABM anlaşması ile iki süperdevlet, toprakları üzerinde sadece iki noktada (başkentleri ve bir adet kıtalararası füze silosu çevresinde) hava savunma sistemleri kurmayı kabul etmişlerdi.
       Böylece iki ülkenin de yüzlerce şehri nükleer saldırıya açık bırakılması öngörülmüştü. Soğuk Savaş bu hassas caydırıcılık dengesine dayandı. Savaş halinde kazanan taraf olmayacağı gerçeği karşısında ABD ve SSCB, kullanılma ihtimali olmayan ve durdukları yerde bakım maliyeti ve kaza riski yaratan nükleer silah kategorilerinde önemli indirimlere gitmek üzere START görüşmelerine başladılar.
       Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve Sovyetler'in dağılması, nükleer dengeyi hayli karmaşık hale getirdi. Antlaşmaların yürürlükte kalmasına karşın değişen stratejik ortam, tehdit değerlendirmelerini de etkiledi.
       Rus uzmanlar, yaşanan ekonomik sıkıntılar ve yeni teknoloji geliştirilemeyişi sebebiyle önümüzdeki 10 yıl içinde Rusya'nın etkin stratejik nükleer silah gücünün, antlaşmalarla varılan düzeyin de altında kalacağını öngörmekte. Bu nedenle ABD'nin de düşük başlık seviyelerine inmesini sağlayacak START - III görüşmelerine ivedilikle başlanmasını istemekte.
       Aynı şekilde Ruslar, 1500 civarında stratejik nükleer başlığa inildiği takdirde, ABD'nin karşılıklı hassas caydırıcılık dengesini bozacak ve sürpriz saldırıyı özendirebilecek anti - balistik hava savunma sistemleri kurmaktan kaçınmalasını da istiyor.
       Buna karşılık ABD, bir süredir K. Kore, İran, Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerin uzun menzilli füzeler geliştirme programlarından büyük kaygı duyduğunu ifade etmekte. Zamanında sadece Sovyet gücü dikkate alınarak varılan ABM anlaşması nedeniyle şehirlerinin korunmasız kalacağını öne süren ABD, nükleer saldırıya karşı savunma kalkanı geliştirmeyi hedefliyor. Buna Rusya ve Çin birlikte karşı çıkmakta; bu takdirde ABD'nin kendilerine saldırmayı göze alabileceğini iddia etmekte.
       Bu ortam Rus uzmanlar, Amerikan tarafının tutumunun silahsızlanma anlaşmalarının kaderini belirleyeceğini ifade ediyor. Bunlar arasında karaya konuşlandırılmış, en çok 5 bin km menzilli nükleer füzelerin ortadan kaldırılmasını öngören INF anlaşması ile tüm dünyada Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması, NPT de sayılmakta.
       Bu gelişmeler Türkiye'nin güvenliğini de olumsuz etkileyebilir. ABD'ye tepki olarak Rusya'nın INF anlaşmasından çekilmesi ile ortaya çıkabilecek durum, Türk - Rus ilişkilerinde yavaş yavaş oluşan güven ve işbirliğini sarsabilir. Öte yandan, Rusya tüm dünyada nükleer, kimyasal ve biyolojik silahların yayılmasının önlenmesi çabalarına desteğini azaltabilir.
       Bu çabalar bağlamında ABD, kitle imha silahlarının yapımında kullanılan bilgi, malzeme ve teknolojilerin Rusya dışına, özellikle Ortadoğu ülkelerine kaçırılmasını önlemek için yoğun mali, teknik ve bilimsel destek sağlamakta. Rus - Amerikan ilişkilerinin gerginleşmesi bu alanda süregelen işbirliğine de büyük darbe vurabilir. Bu durum, kitle imha silahı edinme yarışı içinde olan komşularımızın işine gelebilir ve Türkiye'ye yönelik tehditin artmasına sebep olabilir.