The Others Oğuz'un sembolü olmuş bir kavramı sıfırlama çabası

Oğuz'un sembolü olmuş bir kavramı sıfırlama çabası

28.03.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Değerler çerez oldu

Oğuzun sembolü olmuş bir kavramı sıfırlama çabası



Mesut YAR Ecevit'e de cipslerinizden yedirin, sonra "Dürüstlük mürüstlük hikaye" deyin. Elimizde ne kadar güzel şey varsa kullanın. Birbirimizi daha rahat yeriz.

Adanaspor - Beşiktaş karşılaşması. Adanaspor'un bilindiği üzere ligde bir iddiası yok. Beşiktaş şampiyon olmak için çırpınıyor. Neyse, takımlar sahaya çıkıyor. Uzanlar'ın Adanaspor'unu kurtarmak amacıyla Uzanlar'ın İstanbulspor'undan getirilen Oğuz Çetin, nam - ı diğer "İmparator" turuncu - beyazlıların kaptanı. Aaa... O da ne! Daha maçın başı ve Oğuz bir dirsek darbesiyle Beşiktaşlı Rahim'in ağzını burnunu çaktırmadan kırıyor. Ayağıyla da birkaç kırık ve çatlağa imzasını atıyor. İş bununla da kalmıyor. Oğuz önce hakemle dalaşıyor sonra seyirciyle. Bitmiyor. Maç sonrası kameralara diğer bütün futbolculardan alıştığımız vecizeleri döktürüyor. Önemli olan kazanmaktı. Eğer kaybetseydik kendimizi yakardık, falan filan. Herkes şokta. Yılların centilmeni Oğuz'u tanıyan herkes yani.
Tamam, itiraf edeyim. Yukarıdaki paragraf tamamen uydurma. Futbolla uzak yakın herhangi bir temas içinde bulunan herkes bu maçın da yazılanların da hayali olduğunu anlar. O zaman sen durup dururken bunları neden uydurdun, gibi çok haklı bir soru gelebilir. Yanıtlayayım: Oğuz'a uygun görülen bir cips reklamı yüzünden. Görmeyenler için bir hatırlatma. Önce, televizyonlarda yayınlanan reklam filminden. Oğuz maç izleyen, kadınlı çocuklu bir grubun yanına geliyor. Hepsi böyle ünlü bir futbolcuyu gördükleri için sevinçli. Ama o ne yapıyor? Ellerinden cipsi kaptığı gibi kaçıyor. Bütün stat peşinde. Bu reklam sevimsiz ama çok da önemli değil. Aynı reklamın billboard ayağı daha vahim. Orada yine Oğuz son derece klas bir duruş ve elinde cips altında da net bir ifade: "Centilmenlik mentilmenlik hikaye".
İşin o çok önemli hikaye kısmına geçmeden önce centilmenliğin ve mentilmenliğin sembolü olan Oğuz'a bir göz atmakta yarar var. Futbol tutkunları hatırlar. Oğuz ve bir grup arkadaşı uzun yıllar önce Sakarya'dan Fenerbahçe'ye gelmişlerdi. Oğuz ve o grup arkadaşı ondan sonraki futbol yaşamlarında bu grup ilişkileri yüzünden "klik" olarak anılmaya başladılar. Kliğin iki önemli ayağı vardı: Oğuz ve Aykut. Yine Oğuz her türlü "klik başı" iddiasına rağmen uzun yıllar Fenerbahçe'de oynadı, üstelik büyük bir bölümünde de kaptandı. Ama öyle alıştığımız futbolcu tipinin de çok ötesindeydi. Almanya'da mühendislik okumuştu. Futbolcu haklarından söz ediyordu, arkadaşlığa vurgu yapıyordu, kimseyi incitmiyordu. Onun kaptanlığından herkes memnundu.
Herkesin dışında kalan tek istisna ise Ali Şen'di. Çünkü Ali Şen futbolda her türlü yıpratmadan yanaydı. Çamur atmadan tutun da oyun kuralları dışında davranmaya kadar. Seyircilerin "Bu maçı alacağız başka yolu yok" sloganı Ali Şen'in de düsturuydu. Ve maç alınmazsa acımasız oluyordu. Bundan üç sezon önce tam şampiyonluk yarışı kızıştığında enteresan bir olay yaşandı. Fenerbahçe ve Trabzonspor ölümüne bir karşılaşma yaptılar. Hani kim kazanırsa işi götürecek. Fenerbahçe son dakikalarda attığı bir golle Trabzon'u deplasmanda yendi.
Maç sonrası Oğuz ve Aykut'tan zafer naraları bekleyenler yanıldı. İkili maçı kazandıklarını, eğer kaybetselerdi suçlu ilan edileceklerini söylediler. Kazanmışlardı. Suçlu ilan edilen Trabzonlu arkadaşları olacaktı. Tam bir sistem eleştirisiydi yaptıkları ve futbol alemine bir bomba gibi düşmüştü. Kazanmanın her şey olduğu bir ortamda onlar kaybedenlerin dilini kullanıyor ve kaybedenlerden yana çıkıyordu. Daima kazanan Ali Şen bunu affetmedi. Oğuz - Aykut ikilisi yıllarca ter akıttıkları takımlarından gönderildiler. Sonra Oğuz'un bu mealdeki açıklamalı ve yaklaşımları sürdü. Hemen hiçbir futbolcuyla Oğuz arasında bir tatsızlık yaşanmadı. Daha ilginci rakip takımların seyircisi de Oğuz'a imparator gibi davrandı. Zaman zaman Aykut aleyhine bağrılsa da Oğuz'a dokunulmadı. Çünkü Oğuz yirmi yıla yaklaşan futbol hayatında temiz kalmayı başarmıştı. Herkesin birbirinin ayağını kırdığı, altını oyduğu bir atmosferde centilmen olarak anılmaya başardı.
Yani şimdi Oğuz jübile yapsa arkasında, ayağına müthiş yakışan top tekniğinin yanında centilmenliğini bırakacaktı. Bırakacaktı eğer o cips reklamı devreye girmeseydi. Yaratıcı dehalar, Oğuz'un en güçlü yanından yola çıkıp mamullerinin dayanılmazlığını anlatmak için yirmi yılın üzerine çizgi çekmeseydi. İlk bakışta ters köşe gibi görünen ve amacına ulaşır diye düşündüğünüz bir reklamla. Ben bu işin ticaretinden anlamıyor olabilirim. Diyelim ki bu reklamla satışlar katlandı. Ama yine de sormadan edemiyorum: Yıllarca futbolda dostluk olmaz, centilmenlik olmaz gibi sözler edenleri yalancı çıkarmış bir adamı tekrar yalancı çıkarmanın ne alemi vardı? Biraz daha fazla cips satmak için milletin elinde kalan birkaç güzel kavramı bir kalemde harcama kolaylığı size vahiy yoluyla mı geldi? Adamın sembolü olmuş ve milletin de hoşuna giden bir kavramı niçin sıfırladınız?
Madem bu sorulara bir cevap kolay bulunamayacak ve siz yolu açtınız benim de size naçiz önerilerim var. Yıllarca dürüstlüğüyle anılmış Başbakan Bülent Ecevit de sizin cipslerinizden yesin. Altına şunları yazın: "Dürüstlük mürüstlük hikaye". Orhan Pamuk da cipslerinizden yesin onun altına da şunları yazın: "Yazarlık mazarlık hikaye". Sonra elimizde ne dürüst kalsın, ne centilmen ne de yazar. Birbirimizi daha rahat yeriz.