The Others OHAL'de mutlu yaşam!

OHAL'de mutlu yaşam!

01.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

OHAL'de mutlu yaşam!

OHALde mutlu yaşam

Yavrucaklılar, geriye dönüş projesi çerçevesinde bir yıl önce köylerine ilk yerleşenlerdi. Şimdi telefonları, çanak antenleri var, ama okulları yanmış haliyle hala öylece duruyor

VAN'ın Başkale ilçesine bağlı Yavrucak köyü geçen yıl bu zamanlar Türkiye'nin en medyatik köyü unvanına sahipti. Terörle mücadele çerçevesinde boşaltılan köyler için "geri dönüş" izni verilmişti. Yavrucak köyü de ilk geri dönen köy unvanını kazanmıştı.
Biz de Yavrucaklıların "eve dönüş" programına tanıklık etmek için ilk gün bu köye gitmiştik. Boşaltılan köyün tüm evleri yıkılmış, okulu da yakılmıştı. Köylüler yavaş yavaş onarıma başlamıştı. Köy muhtarı Hacı Yeşilırmak'a sormuştuk:
"Niye geri döndünüz?"
"Şehirde sürüneceğimize köyümüzde ölelim dedik!"
Yavrucaklılar bu amaçlarına ulaşamamışlar, gül gibi yaşıyorlar.
Bir yıl sonra tekrar Yavrucak'tayız... Köyde çok büyük değişiklikler meydana gelmişti. Çocuklar bir yıl büyümüşler, geçen yıl emekleyenler bu yıl yürümeye başlamıştı. Evlerin bir bölümü onarılmıştı. Yıkılan evlerin çoğu geçen yılki "otantik yapılarını" koruyorlardı. İletişimde çağ atlamışlardı, köydeki tek telefon artık çalışıyordu.
İki tane çanak anten, dış dünya ile önemli bir bağlantı sağlıyordu. Onarılan evlerin ahşap kapı ve pencereleri olanca yeniliğiyle gülümsüyordu. Yavrucak'ın bir de minübüsü olmuştu. Sabah 14 km. ötedeki Başkale'ye gidiyor, öğlenden sonra da dönüyordu. Güvenlik nedeniyle saat 15.00'ten sonra Başkale'den araçlı çıkış yapmak - şimdilik - uygun görülmüyordu.
Muhtarı aradık, yokmuş. Hacı Yeşilırmak'ı ertesi gün Van'da gördük. Çocukları okula başladığı için Başkale'ye taşınmış. Ama haftanın birkaç gününü köyde geçiriyormuş.
Yavrucak'ın yanarak kavrulmuş okulu, aynen geçen yılki gibi yerinde duruyordu. Kapı, pencere, sıra, kara tahta yok. Çocuklar okul binasında saklambaç oynuyor. Bu arada mutlu bir gelişmeyi öğreniyoruz:
"Köy öğretmeni atandı!"
"Ne zaman gelecek?"
"Okulun tamiri bitince."
Bundan sonrasını köyde kimse bilemiyor. Van'da görüştüğümüz muhtar Yeşilırmak kesin bilgileri aktarıyor:
"Kaymakam bey dört beş kez okula kapı pencere takılacak diye çok söz verdi."
"Niye takılmadı?"
"Kısmet işte, olmadı!"
Geçen yıl Milliyet'in yayınından sonra köydeki her aileye 100'er milyon lira dağıtılmış. Bu para ile kışlık yiyecek, yakacak gereksinimi karşılanmış. Bu kışki ihtiyaçları için "röportaj duası" ediyorlardı. Duaları kabul oldu. İnşallah devlet desteği de gelecek...

Yavrucak'tan "Noel Baba" şefkatiyle uğurlanıyoruz. Başkale'de bizi bir sürpriz bekliyor. Saat 13.30'dan sonra Van'a gitmenin mümkün olmadığı bildiriliyor. Oysa Van'dan çıkmadan önce Vali Yardımcısı Hasan Kayhan ile konuşmuştuk. Bize, "İzne falan gerek yok. Gönül rahatlığıyla gidip dönebilirsiniz" demişti. Şimdi Jandarma Tabur Komutanı Osman Yüzbaşı'dan "özel izin" almamız gerekiyormuş.
Jandarma komutanlığı nizamiyesinde uzatmalı çavuşa derdimizi anlatıyoruz:
"Gazeteciyim, İstanbul'dan geldim. Vali beyle yarın önemli bir görüşmem var. Gitmek zorundayım."
Uzatmalı çavuş "sıradan" biri olmadığımızı hemencecik kavrıyor:
"Abi bu kadar önemli biriysen, seni hiç bırakmayız. Ya başına bir iş gelirse?!."
PKK'nın en etkin olduğu yıllarda kritik bölge geçişleri 17.00'den sonra yasaklanıyordu. Şimdi terör örgütü bitirildiği için süre 13.30'a kadar inmişti. Avrupa sendikal hareketinin 200 yıllık mücadelesi sonunda elde ettiği kazanımları Başkale'de geride bırakmıştık. Çalışma günü Başkale'de 6 saate inmişti. Öğleden sonraları boş kalan Başkaleliler, istedikleri gibi gezip dolaşıyor, kahvelerde oturup sohbet etme imkanına kavuşuyurlardı. Karl Marks'ın en ütopik tespiti olan "Boş Zaman Toplumu", hala feodal üretim ilişkilerinin hakim olduğu Başkale'de hayata geçiyordu. Bu başarı da ancak Nasrettin Hoca'nın torunlarına nasip olabilirdi.
Neyse özel izni kopartıp Van'a dönüyoruz. Vali Abdülkadir Sarı'ya durumu aktardığımızda, "Geçişler sona ermiyor, 13.30'dan sonra konvoy yapılıp öyle ulaşım sağlanıyor" diyor.
"Efendim konvoy falan yapılmıyor. Ulaşım ertesi gün 7.30'a kadar kesiliyor."
"Demek ki bir uygulama hatası var. Düzeltiriz!"
Basının bir ayağının OHAL bölgesinde olmasının sayılmayacak kadar çok faydası böylece ortaya çıkıyor. Yeter ki İstanbul'dan bir gazeteci gelsin, kontrol noktasında takılsın, ertesi gün de Vali'ye çıkıp durumu anlatsın. Mesele "şıp" diye hallediliyor!