The Others Özel mülâkat

Özel mülâkat

17.09.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Özel mülâkat

Özel mülâkat



İş adamı İshak Alaton, 4 Eylül tarihinde Milliyet’e özel bir mülakat verdi. Ortağı ve arkadaşı Üzeyir Garih’in öldürülmesi ardından basınla Alaton’un ilk buluşmasıydı bu.
Ancak, mülakat ve ardından gelen haberler bir ihtilafa yol açtı. Alaton, mağdur olduğunu öne sürerek Okur Temsilcisi’ne başvurdu.
Alaton’un şikayetleri ve eleştirileri özetle şöyle:
15 Ağustos günü Milliyet ile Türkiye’de Çağdaş Sosyal Demokrasi’nin Geleceği başlıklı bir söyleşi yapmış. Söyleşi 26 Ağustos günü basılacakmış. Ancak, Garih’in 25 Ağustos tarihinde öldürülmesi üzerine muhabir Eylem Türk, söyleşinin yayınlanmasını bir başka tarihe almış. Daha sonra Alaton’u tekrar aramış, yeni bir söyleşi istemiş.
"Bu isteğini kendisine borçlu olduğum için kabul ettim" diye yazıyor Alaton. Ama ekliyor:
"Bu vahim hatam için kendimi affetmiyorum. Milliyet’e tanıdığım bu ayrıcalık dolayısıyla bütün görsel ve yazılı medyaya haksızlık etmiş oldum."
Mülakat için şartlarını sıralamış Alaton: 9 Eylül Pazar günü Türk’ün özgün ebadı içinde yayınlanıp, ön sayfalara taşınmamasını, "abartılmamasını" istemiş. Söz almş. Muhabir Eylem Türk, şefi Murat Sabuncu’dan da da onay almış. İçi rahat etmeyen Alaton, Sabuncu’yla da bizzat konuşmuş.
Alaton, 5 Eylül Çarşamba günkü başlığı görünce "şok geçirmiş". "Röportajdaki önemsiz bir ayrıntı, ‘büyük bir sır’ olarak sürmanşet yapıldı" diye yazıyor. "Polisin Üzeyir Bey’in çantasında bulduğu, sorgu sualsiz ailesine teslim ettiği 10 bin dolar, gereksiz bir polemik yarattı. Ayrıca eşler arasındaki olumlu ilişkilerle ilgili verdiğim tüm mesajlar bir tarafa atılmış, her yöne çekilebilecek bir cümle sürmanşet yapılmıştı." Alaton, bunun üzerine, üzüntülerini bildiren bir mesaj göndermiş ilgili muhabirlere.
Ama" diye sürdürüyor, "birinci sayfadan, anormal büyük manşetli hayal mahsulü yapay gündem birkaç gün daha böyle devam etti." Bazı spotlardan örnekler veren Alaton, "bu laf salatalarının içinde ben kayboldum. Röportajla bu başlıklar arasında bir mantık silsilesini ben kuramadım" diye sitem ediyor.
Alaton, yazısının sonuna "nasıl bir Milliyet istiyorum?" sorusunun cevaplarını da eklemiş:
• Gazetenizde sadece doğruyu okumak isterim.
• Cımbızla çekilen bir cümlemden, hayal gücümün sınırlarını zorlayan, her tarafa çekilebilen, garip senaryolar üretilmesin isterim.
• ‘Hayatım tehlikede’ türünden rahatsızlık veren, çarpıcı başlıklar okumamayı isterim. ‘Şantajcı bir gazeteyle işbirliği içinde giriştiği bir harekette’ İshak Alaton’un hiçbir şekilde yer almayacağının kamuoyu tarafından bilinmesini isterim.
• Türkiye’nin en saygın gazetesi olarak bilinen Milliyet’in saygınlığının aynen devamını, bu saygınlığa gölge düşürebilecek olaylar karşısında sessiz kalmamayı, yönetim kadrosundaki dostlarıma eleştirilerimi iletmeye devam edebilmeyi, eleştirilerimin tarafsız bir şekilde değerlendirilmesini ve haklı olmam halinde bunların kamuoyuna aktarılması cesaretine sahip olunduğunu görmek isterim.
Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz da bu eleştirileri okudu. Yanıtı şöyle oldu:
"Bu mektupta söyleşinin çarpıtıldığına, söylenmemiş şeylerin yazıldığına dair bir ifade görmedim. Sürmanşetlerden söz ediliyor. Anlaşamadığımız nokta şu: Tırnak içinde, Alaton’a atfen verilen sözlerin aynısı bantlarda mevcut. Ona atfen verdiğimiz herşey söyleşide var. Anladığım kadarıyla onu rahatsız eden şey, ondan sonraki günlerde, onun söyleşisinden yola çıkılarak yapılan haberler. Ki bu da İshak beyi ilgilendiren bir durum değil. Doğrudan taraf değil İshak bey bu durumda. Onun, Garih’in masonluğu ve dul bir kadına yardım parasına ilişkin söylediği sözler, tırnak içinde alındığı sürece ve değiştirilmediği sürece hangisinin başlık olup olmayacağına karar verecek olan kişi Alaton değil. Bu bir gazetecilik kararı. Dolayısıyla, bu eleştirisini yersiz buluyorum."
"İkincisi, İshak bey, ‘Hayır, ben kimseye şifreli bir şey anlatmak istemedim’ diyebilirdi. Onu ilgilendiren yönü bu. Bunu söylemiş olsaydı o sözlerini de haberlere alırdık."