The Others Reformlar gerçekleşmeli

Reformlar gerçekleşmeli

26.06.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Reformlar gerçekleşmeli

Reformlar gerçekleşmeli


Yeni hükümetin önünde yığınla sorun var. Ancak, Türkiye'nin potansiyeli bu sorunları aşmak için yeterli umudu veriyor mu? Yeni hükümet sorunları aşarak Türkiye'yi 21. yüzyıla taşıyabilecek mi? Dünya Bankası Direktörü Ajay Chhibber Milliyet için yazdı.


Ajay Chhibber


Türkiye ekonomik ve stratejik açıdan hızla bir Avrasya bölge kuvvetine dönüşmekte. 200 milyar dolar tutarındaki Gayri Safi Milli Hasılası Türkiye'nin bölgede ana ekonomik güçlerden biri olmasını sağlıyor. Ancak, yüksek enflasyon ve dengesiz ekonomik kalkınma, Türkiye'nin yumuşak karnı. Yeni kurulan hükümet, bu sorunları çözmek için tarihi bir şansa sahip.
Eğer yeni Türk hükümeti önündeki zorlukları aşar ve Türkiye'yi daha modern ve dengeli bir ekonomiye kavuşturabilirse, diğer OECD üyelerine de yakınlaşır. Başarılı olamazsa, sosyal sürtüşmeler devam edecek, vatandaşlarına daha iyi yaşam koşulları sağlayamayacak. Bu açıdan yeni hükümetin gelecek 6 - 8 ayda alacağı kararlar çok önemli.
Türkiye'nin dinamik Başbakanı Turgut Özal, reformlarına 1980'lerde Türk ekonomisini uluslararası rekabete açarak başlamıştı. Bu reformların başarısı, Türk ticaretinde son 20 yıldaki büyük artışta görülebilir. Ancak Türk kurumlarını gerçekten modernleştirmeye yönelik diğer reformlar, bu liberalleşmeyi takip etmediğinden ve sonraki hükümetler kamu finansmanını düzgün yönetemediklerinden, yüzde 80'lere varan yüksek enflasyon ortaya çıkmıştır. Bu sürede, Türkiye, yüksek düzeyde iç ve dış (35 ve 102 milyar dolar) borçlanmaya gitmiştir. Türkiye'nin yeni hükümeti kaybedilen zamanı telafi etmeli.
Türkiye'nin ekonomik ve sosyal manzarası son yirmi yılda çok değişti. Hane halkı gelirleri iki katından fazla artmış, aile başına ortalama 15 bin dolara ulaştı. Ege Denizi kıyısında bu rakam 30 bin dolara yaklaşırken doğuda 5 bin dolara düşmekte. Son 20 yılda, yaşam kalitesi, eğitim ve sağlık standartları önemli gelişmeler kaydetti. Telefon bağlantıları 15 kat arttı, cep telefonu modern Türk'ün sembolü haline geldi. Süpermarketler tüm ülkede yaygınlaşmakta. Türkiye'nin büyük özel holding şirketleri artık Avrupa'nın en büyük 500 şirketi arasında. Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle, Türk firmaları Orta Asya'ya girdi.
20 yıl sonra daha fazla reforma gereksinim olduğu anlaşıldı. Hükümetin mali durumu sürdürülemez bir halde, gelir eşitsizliği büyük. Yüksek enflasyon Türkiye'nin finansal piyasalardaki gelişimini kısıtlamakta. Ekonomideki büyüme istikrarsız. Bazı yıllardaki patlamaları aşırı durgunluk dönemleri izlemekte.
Yeni hükümet reformlara nereden başlamalı? Ekonomik programı doğru yönde. Çünkü reformlar kamu finansmanını iyileştirecek sosyal güvenlik, tarımsal politika ve özelleştirme gibi alanlarda gerçekleştirilecektir. Hükümet programı, finansal sektöre ve Türkiye'ye enerji ve altyapı yatırımını getirmek için gerekli önlemlere de odaklanmıştır. Bunlar gelecekte büyüme için gereklidir.
Gözden geçirilmesi gereken önceliklerin başında, çalışanların sadece küçük bir bölümüne fahiş bedelle sosyal yardım sağlayan, sosyal güvenlik alanı gelmektedir. Emeklilik sisteminin açığı 6 milyar doları aşmakta ve buna her sene 1 milyar dolar eklenmekte. Ciddi bir emeklilik reformu olmadan Türkiye'nin mali dengesizliklerinin kontrol edilmesi mümkün değil.
Tarımsal sübvansiyonlar reformu acil olan diğer önemli alanlar arasında. Tarıma verilen doğrudan ve dolaylı destekler 12 - 15 milyar dolar tutarında. Bu da genel hasılası 30 milyar dolar olan bir sektör için aşırı. Dahası, tarım sübvansiyonlarının sadece küçük bir bölümü küçük çiftçilere, çoğu büyük çiftçilere veya devlete ait ürünleri işleyen ve pazarlayan aracılara gitmekte.
Kamu finansmanında üçüncü büyük delik, Kamu İktisadi Teşebbüsleri'nde. Bunları özelleştirme gereği büyük ölçüde kabul edilmekte. Ancak, özelleştirme süreci çok ağır ve politik müdahaleye açık. Bakanlardan oluşan bir Özelleştirme Yüksek Kurulu her özelleştirme anlaşmasını ve ihale sürecini oy birliğiyle onaylamakta. Özelleştirme İdaresi, ihale sürecinde politik ve şeffaf olmayan emirleri uygulamak zorunda. Özelleştirme, POAŞ ve Türkbank örneğinde olduğu gibi skandallarla sonuçlanan bir sürece dönüşmüş durumda.
Bankacılık sektörü, Hazine bonoları satın alarak kısa vadede çok kolay para kazanmakta. Ancak aynı makro - ekonomik çevre, bankaların sağlığına ve etkinliğine kalıcı hasarlar veriyor. Normal bankacılık teşvikleri derin yaralar aldı. Bir diğer sorun yüksek enflasyon ve yüksek faiz oranlarının bankacılık sistemini savunmasız bırakması. Üçüncü konu, finansal sistemin düzenlenmesi.
Türkiye'de, yönetime yönelik politik olmayan, uluslararası kurallara, muhasebe ve sermaye yeterliliğine sahip, bağımsız, düzenleyici bir finansal otorite yok. Profesyonelce yönetilen bir sermaye piyasası kurulu kurularak etkileyici adımlar atıldı, ancak bankacılık sektörü bağımsız bir düzenleyici kurulun yokluğundan zarar görmekte. Yeni Bankalar Kanunu da problemleri çözme yönünde atılmış önemli bir adım, ancak daha fazlasının yapılmasına ihtiyaç var. Türkiye'nin bankacılık sektöründeki ikinci güçlüğü, devasa devlet bankaları. Bunlar farklı siyasi partilere dağıtılan ödül veya armağan olarak kullanılmakta. Bu bankalar artık özelleştirilmeli ve ticarileştirilmeli.
Son olarak, Türkiye'nin gelecek 20 yılda artan enerji gereksinimlerini karşılamak için elektrik ve gaz için 100 milyar Amerikan dolarına varan özel sektör yatırımlarına gereksinimi var. Ancak, Türkiye sözleşme anlaşmazlıklarında uluslararası tahkimi kabul etmediği için ilerleme yavaş olmakta. Uluslararası tahkimin yerine geçebilecek düzenleyici kurumlar, henüz büyük yatırımlar için inanılır, dengeli ve şeffaf bir ortam sağlayacak düzeyde değil. Tüm sözleşmeleri gözden geçirmekle yükümlü idari mahkemeler, enerji yatırımlarını zorlaştıran büyük engellerden biri.
Bu reformlarla ve dikkatli ekonomi yönetimi ile Türkiye kolayca dengeli ve yüksek büyümeye ulaşabilir ve kurumlarını OECD ülkelerinin düzeyine çıkarabilir. Dünya Bankası da dahil uluslararası finans kuruluşları, Türkiye'ye bu çabada yardımcı olmaya hazırdır. 1980'lerde yardım için devreye girilmişti, bu kez de aynı yardım verilebilir.
Reform programlarının kısa vadeli sosyal bedelleri vardır ve Türkiye'nin daha sağlıklı büyümeye kavuşması finansal yardımla sağlanabilir. Bu reformları geciktirmek, daha zor ve acılı ayarlamalara ve sorunların büyümesine neden olur. Eğer bu yardımla yeni hükümet, ana reformların üstesinden güvenli, açık ve etkin bir şekilde gelebilirse, bu Türkiye halkı yanısıra, komşularının ve başlıca ticaret ortaklarının da yararına olur.
Türkiye'nin son 20 yılda elde ettiği başarılar, gelecek 20 yılda yapacaklarının yanında sönük kalacaktır. Türkiye'nin 57. hükümeti bu şansı yakalamalıdır.