The Others Sağ sol yok, boykot var!

Sağ sol yok, boykot var!

29.04.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sağ sol yok, boykot var!

Sağ sol yok, boykot var

       ABD 6. Filosu 1968 yazında İstanbul'a "dostluk" ziyaretinde bulunur. Devrimci gençlik, anti - emperyalist bir karşılama töreni için 15 Temmuz'da bir toplantı düzenler. Filonun daha önceki ziyaretlerinde, şehirde dolaşan Amerikalı askerlerin başlarından keplerini kapmak, üzerlerine kırmızı boya atmak, üniformalarını jiletlemek, uygun şartlar hasıl olduğunda da dövmek gibi çeşitli "misafirperverliklerin" gösterilmesine alışılmıştı. Ancak bu kez daha görkemli bir "karşılama" için dayanılmaz bir arzu oluşmuştu.
       Toplantı sonrasında devrimci gençler Taksim'e doğru yürümek istedi. Polis izin vermedi bu çıkışa, 44 öğrenciyi gözaltına aldı. Ertesi gün öğrenciler bu durumu protesto etti. Dolmabahçe'deki bayrak "yas" işareti olarak yarıya indirildi.
       İTÜ yönetimi, öğrenci yurtlarının üniversite dışı mekanlar olduğunu belirterek polise davetiye çıkardı. Yurt araması sırasında Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) İstanbul Sekreteri Veysi Sarısözen'in de aralarında bulunduğu 30 öğrenci gözaltına alındı. 47 öğrenci polis dayağı sonunda hastanelik oldu. Hastaneye kaldırılanlar arasında bulunan Vedat Özdemiroğlu'nun polis tarafından pencereden atıldığı ileri sürülüyordu.
       27 Mayıs sonrasında polisin üniversiteye yaptığı en büyük "müdehale", bomba etkisi yaptı. Ertesi gün bütün devrimci gençlik İTÜ önünde toplandı. Önce Taksim'e sonra Dolmabahçe'ye doğru yürüyüşe geçildi. İTÜ Talebe Birliği Başkanı Harun Karadeniz, kitlenin önüne geçip onları durdurmak istedi. Ancak Mustafa İlker Gürkan burada yaptığı etkili konuşmayla, yürüyüşün devamını sağladı. Devrimci öğrenciler, Dolmabahçe'de Amerikalı askerleri denize attı.
       Vedat Özdemiroğlu 24 Temmuz günü öldü.
       FKF'li öğrenciler Vilayet'e siyah çelenk koyup, oturma eylemine başladı. 47 öğrenci gözaltına alındı.
       Bunun üzerine İstanbul Üniversitesi'nde toplanan Devrimci Öğrenci Birliği (DÖP), Vilayet'e doğru yürüyüşe geçti. Özdemiroğlu'nun cenazesi verilmemişti. Öğrenciler sembolik bir tabutla, sembolik cenaze töreni için polisle çatışa çatışa yürüdüler.

       10 Haziran 1968'de Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde Celal Kargılı önderliğinde boykot başladı. Hızla Hukuk ve Fen fakültelerine sıçrayan eyleme iki gün sonra 12 Haziran'da İstanbul'dan destek geldi. Önce boykot şeklinde başlayan eylem "Üniversitede Reform" istemiyle işgale dönüştü. İşgalin sloganı "sağ sol yok, boykot var!" gibi kitleyi kucaklayan bir içerikteydi. O yıllarda öğrenci dayanışmasının merkezinde hemşehrilik vardı. Doğulu öğrencileri temsilen Kemal Bingöllü, lazları temsilen de Bozkurt Nuhoğlu işgalin "resmi" önderliğine getirilmişti.
       25 Haziran'a kadar süren işgalin birinci haftası tamamlandığında Üniversite'de belli bir düzen sağlanmıştı. Çatılarda nöbetler tutuluyordu. Kriminoloji Enstitüsü'nün kapısını kıran Deniz Gezmiş, hazine bulmuş gibi sevinçliydi:
       "Çocuklar bakın neler buldum burada..."
       Osmanlı döneminden kalmış çakar almaz antika tüfekler, ağızdan dolma tabancalarla "askercilik" oynamaya başlamışlardı. Bu silahlar işgal sonrasında eski yerlerine konulacaktı. Kırılan kapı da öğrenciler tarafından onarılacaktı.
       Hukuk Fakültesi'nin Büyük Anfisi işgalin merkezi... Özellikle geceleri burada büyük şenlikler icra ediliyordu. Haliyle de cazibe merkezi oluyordu. Bir gece Kimya Fakültesi'nin direnişçi öğrencileri başlarında Boyboy Mustafa (Karşılayan) olduğu halde toplu olarak merkez binadaki şenliğe geliyorlar. Herkes merakla onlara dönüyor:
       "Burada ne işiniz var? Okulu niye bıraktınız?"
       "Okul sağlam abi..."
       "Nasıl sağlam, hepiniz buradasınız?"
       "Merak etmeyin, gelirken kapılara elektrik verdik, kimse içeri giremez!"

       GÖKALP Eren iTÜ Öğrenci Birliği Başkanı olduğundan 1969 - 1970 öğretim yılının bir bölümünü cezaevinde geçirmektedir. Liderin hapiste olduğu günlerde yönetim kurulu topluca İTÜ Rektörü Galip Sağıroğlu'yla görüşme yapmaya çıkar... Hocayı yaptıkları eylemlerin niteliği konusunda aydınlatmayı da ihmal etmezler:
       "Hocam, biz sınıf mücadelesi veriyoruz!"
       Galip Hoca öğrencileri ilgiyle dinledikten sonra çocukların dertlerini gayet iyi anladığını belli eden bir ifadeyle şöyle der:
       "Yahu bizim zamanımızda alt sınıflar üst sınıflara saygı gösterir, üst sınıflar da alt sınıflara sevgi gösterirdik. Aramızda hiç bir sorun çıkmazdı!"

       Yarın: Allah DEV - GENÇ'e zeval vermesin