The Others Şairİstan

Şairİstan

13.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Şairİstan

Şairİstan


Uğruna Acem mülkleri feda edilen, Orhan Veli’nin ‘gözlerim kapalı dinliyorum’ dediği yer neresi? Günümüz şairleri, sınırları belirsiz olduğu için Şehr-i İstanbul’u farklı farklı anlatıyor


       İstanbul’u düşünüyorum gözlerim kapalı" dizelerinin yazarı ünlü şair Orhan Veli’nin İstanbul’u avucunun içi gibi bildiği söylenir. Ankara’da bir belediye çukuruna düşerek yaşamını yitiren Orhan Veli’nin İstanbul sevgisi ve hazin sonundan yola çıkarak, tek bir taşına bütün Acem mülkünün feda edildiği, Tevfik Fikret’in işgal döneminden nefret ettiği Şehr-i İstanbul’u şairlerle konuştuk.

‘Haksızlık var’

       Atilla İlhan, uzun yıllar ayrı kaldığı İstanbul’u unutamayan bir şair. İlhan 20 yılını, Paris, İzmir ve Ankara’da geçirmesine karşın, yürüyerek dolaştığı kenti hiç unutamamış. “Benim için şehrin nabzı önemli" diyor İlhan. İlk izlenimlerini ise şöyle anlatıyor: “İlk geldiğimde İstanbul’u pis, karanlık ve ahşap bulmuştum. Isınmam geç oldu. İlk olarak Nişantaşı’nda bir liseye geldiğim için, orayı tanıdım. Gazetecilik yaparken Babı Ali’yi."
       Attila İlhan, Boğaz’ın iki yakasını yaya gezecek kadar bir Boğaz tutkunu. “Boğaz’da öyle iskele isimleri vardır ki, roman yazabilirsiniz. Boğaz için yazılan şiirlerin haddi hesabı yoktur" diyen İlhan, Türkiye’de şehir üzerine yazılan şiirlerin yüzde 90’ının da İstanbul üzerine olduğunu söylüyor. “Ben bunu biraz haksızlık olarak gördüğüm için, diğer şehirler üstüne de şiirler yazdım. Bir şehir kuruluşundan itibaren sahiden şehir olarak kurulmuşsa o metropol özelliğini taşır, o şehir duygusallığı besler. İstanbul, böyle bir şehirdir, üstüne çok şey yazılmıştır. Ankara gibi ani kurulmuş ve büyümüş şehirler insanı etkilemez. Bir tiyatro dekoru gibidir mesela Ankara. İzmir etkiler" diyor Attila İlhan. İstanbul’un devasa bir şehir olduğunu söyleyen İlhan, “İstanbul demek Yunanistan demektir, yüzölçüm olarak. İstanbul’da yaşamak bir ülkede yaşamaktır. 40’lı yıllarda İstanbul’da insanları kılık kıyafetlerinden hangi semtten olduklarını çıkarabilirdiniz. Boğaz vapurunda hanımların konuşmaları başkaydı. Bodrum’u hiç görmedim ve orada yaşamak istemem" diyor.

‘Misafir olduğumuz unutmamalı’

       Şair-yazar Haydar Ergülen ise, yaşadığı semt dışındaki İstanbul’u fazla bilmediğini söylüyor. 16-17 yıldan beri İstanbul’da yaşayan Ergülen, “Biraz Kuzguncuk’u biraz Cihangir’i, biraz Gümüşsuyu’nu, Nişantaşı’nı biliyorum. Eminönü’nü, Hisar’ı biliyorum. Eski kurulan semtleri, merkezi biliyorum daha çok. Diğer yerleri fazla da merak etmiyorum. Bilmem gereken 5-10 yer daha var ama. Örneğin Eyüp, Balat, Haliç’i merak ediyorum. Oralarla ilgili çıkan yazıları okurum. İstanbul’u konu alan dergi ve ansiklopedileri okurum. İstanbul’u kopamayacak kadar sevmiyorum. Rahatlıkla gidip Eskişehir’de yaşayabilirim. İnsan, burada misafir olduğunu unutmamalı belki de" diyor. Son yıllarda fazlaca yapılan İstanbul nostaljisinden hoşlanmadığını söyleyen Ergülen, 30 yaşındaki insanların nostalji yapmalarını anlamsız buluyor. İstanbul’da rastlayamadığı bir arkadaşına Prag’da rastlıyor Ergülen.

‘İnsanı bilmek gerek’

       Sokaklarını, eski yapılarını, müzelerini, saraylarını, semtlerini ya da cumbalı evlerini bilmenin yanı sıra o semtlerde ve evlerde yaşayan insanı bilmek gerektiğini söyleyen şair Mecit Ünal ise, “Banliyö trenindeki insan yapısı ile, vapurdaki, metrodaki, minübüsteki insan yapısı farklıdır. Orhan Veli de sanıyorum daha çok insanını biliyordu" diyor.

       Şair olarak İstanbul’dan beslendiğini söyleyen Ünal’a göre; “Türkiye nüfusunun ağırlıklı bir kısmı İstanbul’da yaşıyor. Türkiye’den İstanbul’u çıkarırsan geriye çok az şey kalır. Ayrıca İstanbul, dünyada ortasından deniz geçen tek şehir, bu da onu benzersiz kılıyor."

‘Tarihi olmayan şehir’

       “Orhan Veli’nin İstanbulu ile şimdiki İstanbul arasında dağlar kadar fark var. Zaten Orhan Veli de bir Ankaralı olarak İstanbul’u o kadar iyi bilmiyordur" diyen sosyologşair Tuğrul Tanyol ise, 1970’lerden sonraki İstanbul’u kaçırdığını söylüyor. Bir ucu Marmara’da bir ucu Karadeniz’de olan yerlere İstanbul demenin mümkün olmadığını söyleyen Tanyol, “İstanbul’un köyleri buralar. Polenezköy İstanbul değil. Şehir dokusu olmayan yerler şehir değildir. Londra’nın çevresindeki küçük yerleşim yerlerinde yaşayan insanlar Londralı’yım demez" diyor.
       İstanbul doğumlu Tanyol şunları söylüyor: “Dünyanın hiçbir yerinde dokusu bu kadar değişen bir kent yoktur. Kısa süre yaşadığım çocukluğumun Londrası’na yıllar sonra gittiğimde sokaktaki eski binayı olduğu gibi buluyorum. Ancak, çocukluğumun İstanbul’u yok artık. Tarihi olmayan bir şehir İstanbul. Camileri kaldırın hiçbir tarihi kalmaz. İki Bizans suru, dört camiyle kentin tarihi dokusunu koruyamazsınız. Rönesanstan başlayarak insanlar kentlerini güzelleştirmeye çalıştılar. Çeşmeler, heykeller yaptılar. Türkiye’de burjuvazi olmadığı için kentlerini de güzelleştiremedi. Osmanlılar yaşadıkları dönemlerde kentlerini güzelleştirmeye çalışmışlar ancak, cumhuriyet Türkiyesi’nde bunu görmek mümkün değil.