The Others Sanatçılara savaş açan bir sanatçı

Sanatçılara savaş açan bir sanatçı

11.09.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sanatçılara savaş açan bir sanatçı

Sanatçılara savaş açan bir sanatçı


Arto’nun kahkahayla karışık her infilakında şov ve sosyete dünyasının gizli bir gerçeği daha günyüzüne çıkıyor. Arto bundan memnun.. “Ben sanatçı denilen kişileri herkesin tanımasını istiyorum. Onlar dürüstlüğü ilke edinsinler, yoksa hepsini halka şikayet edeceğim"


       Gündüzleri edepli İstanbul beyefendisi kimliğiyle evinde dikiş diken Seyfi Dursunoğlu, gece olup da lepiska peruğu, payetli tuvaleti, topuklu ayakkabılarıyla “castıra castıra" şov sahnesinin marjına sıçradığında artık her yol mübahtır: Huysuz Virjin, sahneden seyircilerine üstü açılmadık edepsizliklerle saldırdıkça, çekirdek aile kutsallığından maço böbürlenmelerine, hanımefendi nazlanmalarına kadar birçok ideolojik perde açılır kapanır, açılır kapanır. Ama o kadar.
       Huysuz Virjin, her programının sonunda söylediği kantoyla eski Direklerarası geleneğine, seyircilerini selamlamak için eğildiğinde peruğunu çıkarıp sergilediği top ensesiyle heteroseksüel töreye eklemlendiğinde, izleyiciler bir gösteri boyunca yabancılaştıkları ahlaki sistemlerine hiç yara almamışcasına rahat, geri dönerler.
       “Şunlu, bunlu meyhaneler" furyasının en fazla öne çıkan ismi Arto ise gömleğinin yakasından görünen göğüs kılları, sokaktaki herhangi bir delikanlının üzerinde rastlayabileceğimiz türden sahne kıyafetleri, gürültülü kulüplerde şarkı söylemekten iyice kartlaşmış sesi ve ne sahnede ne de sokakta saklamadığı “edalı" konuşmasıyla şov ve gerçek hayat arasına hiçbir sınır çizgisi çekmiyor. Neyse o.
       Arto için hayat sahnede. Ya da hayat zaten bir sahne. “Ben şarkıcı değil, animatörüm" diyen Arto gece sahnede başlattığı patavatsızlıklarını, provokasyonlarını, gündüz televizyonlara canlı bağlanmalarında, basın açıklamalarında sürdürdükçe şov ve sosyete dünyasına atılmış pimi çekik bir el bombasına, serseri bir mayına dönüşüyor. İki defa marjinal, iki defa azınlık Arto’nun, kahkahayla karışık her infilakında şov ve sosyete dünyasının gizli bir gerçeği daha günyüzüne çıkıyor.
       Arto, sahneden inince esas duruşa geçen efemine şarkıcılar döneminin kapandığını haber verirken, gün boyu süren provokasyonlarıyla şov ve sosyete dünyasını da kendi deyişiyle “muma çeviriyor."

       “Sanatçıölar bizi çekemiyor
       “Sanatçı değil animatörüm" diyorsunuz. Halbuki Türkiye’de herkes sanatçı.
       Tabi “animatörüm" derken animasyon da bir sanat. Biz insanlara bir şeyler vermeye çalışıyoruz. “Sanatçı değilim" derken hani “Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Muazzez Abacı, Bülent Ersoy gibi muhteşem bir yorumcu değilim" anlamında söyledim. Hülya Avşar gibi bana da devamlı sesimle ilgili yükleniyorlar ama yüklenenler sadece sanatçı kısmı ve o tip insanlar yani bizleri çekemeyenler. Gördüğünüz gibi Hülya da yolunda gidiyor ben de yolumda gidiyorum.

       Bu animasyon sanatından çok para kazanılıyor mu? Herkes başladı çünkü.
       Para değil ki olay. Prestij. Ben aslan burcuyum. Benim için önce kariyer gelir. Çok kötü yerlerde, dekorasyon olarak bahsediyorum, çalıştığım zamanlarda bile o dekorasyonun içinde Mustafa Koç’u bile görebiliyordum yani, bir yandan tavan akarken içeride Mustafa Koç’u ağırlıyordum veya Caroline Koç’u veya onun gibi bir sürü insanı. E bunlar güzel şeyler.

       Sesinizin kötü olduğunu söylüyorlar. Siz de Hülya Avşar’ı örnek verdiniz. Ebru Yaşar da mesela Avşar’a takmış durumda.
       Ebru Yaşar’ın da çok matah bir sesi yok. Ebru Yaşar fazla Hülya Avşar’a konuşabilecek kız değil yani. Bakın Huysuz Virjin’e, iğrenç bir sesi olmasına rağmen muhteşem bir animatör. Kimse artık oturup sırf dinlemek istemiyor. Animasyona katılmak istiyor, animasyonda kendisiyle ilgili espriler olsun istiyor, yani iştirak etmek istiyor, interaktif bir eğlence istiyor.

       Azardan sonra kompliman
       İnsanlar neden onca para verip sizin tarafınızdan terslenmeye, azar işitmeye geliyorlar?
       Çünkü azar işittikleri kadar kompliman da duyuyorlar. Mesela çok azarlıyorum, sonunda bir komplimanla bitiriyorum. Ben de başka bir yere gittiğimde benim de adım anılsın, benle de uğraşılsın isterim.

       En çok kimle uğraşıyorsunuz?
       Elektrik alamadığım insanlarla çok uğraşırım. Yani sırf beni süzmeye, basında çok yer aldığım için, ne yapıyor bu adam, sesi var mı diye gelen, bilirsiniz bizim öyle küstah tiplerimiz vardır, bilmiyorlar ki, ben daha küstahım yeri geldiğinde, onlara zindan ediyorum orayı.

       Sahnede ve sahne dışında devamlı provokasyon halindesiniz. Kışkırtıcı olmak niye bu kadar önemli sizin için?
       Benimki pozitif bir provokasyon. Birtakım şeyleri benim provokasyonlarım ortaya çıkarıyor. Bu yüzden halk beni çok seviyor. Beni sanatçı arkadaşlarımın sevmesi hiç umurumda değil. Hepsi çok önemsiz benim için. Çünkü kendileri bu yalanlarla yıllarca insanları aldatmaya çalışmış. Entrikalar, herkes birbirinin ayağını kaydırmaya çalışıyor. Fakat ben o kadar dobra bir insanım ki benden çok korkuyorlar.

       Hakan Aygün’le kavga
       Sırf kendileriyle ilgili ifşaatta bulunmayasınız diye sizinle iyi geçinenler oluyor mu?
       Var. En azından bana geldiklerinde doğru dürüst oturup doğru dürüst kalkmayı biliyorlar çünkü benden çekiniyorlar. Yanlış bir şey gördüğümde ben bunu insanlarla, halkla paylaşmayı seviyorum.

       Huysuz Virjin’in şirretlik ve patavatsızlıkla kazanılmış otoritesi sahnesiyle sınırlı. Siz bunu sahne dışına da yaydınız.
       Evet onunki sınırlıydı. Ben sanatçı denilen kişileri herkesin tanımasını istiyorum. Sanatçı arkadaşlarım yalan söylüyorsa ben halka onları tanımada yardımcı oluyorum. Onlar da dürüstlüğü ilke edinsinler, yoksa ben hepsini halka şikayet edeceğim. Ben çok idealist bir insanım, ufaklığımdan beri böyle.

       Hakan Aygün’e de bayağı sert çıktınız. Canlı yayında size eşcinsellik imasında bulunduğunda silahı tersine çevirmeye çalıştınız.
       Çok iğrenç konuştu. Bu tip insanlar karşısındakini tongoya düşürmeye çalışıyorlar. Fakat maalesef onun aklı birse benim aklım beş olduğu için, asla zıplamadım. Ona iyi bir ders verdim ve beni 30 dakika tutacağı canlı yayında üç dakika tuttu.

       “Uşaklar, yumuşaklar"
       “Uşaklar’la Yumuşaklar’ın kavgasıönda da İsmail Türüt’ü püskürttünüz.
       İsmail’i benim püskürtmeme gerek kalmadı. Çünkü gördüğünüz gibi çok şeyler çıktı onun hakkında. Dolayısıyla dosyası milletçe de kapanmıştır. Ben İsmail Türüt’e “Tarabya’da bizim uşaklar, Etiler’de yumuşaklar" sözü çok kötü bir ayrımcılık olduğu için karşı çıktım. Bu ülkenin şu anda öyle ayrımlara girmeye fazla tahammülü, kültürü yok. Bu ayrımlar bazı insanları tahrik eder. Yani sokakta bir gün birisi bana da başka birine de saldırabilir. Burası yeri geldiğinde çok tutucu bir ülke. Benim etnik kimliğim değil, şu ayrım bile insanları birden düşman yapabiliyor. İsmail Türüt’ün yaptığı insanları suça teşviktir. Yarın bir gün benim başıma bir şey gelirse bu İsmail Türüt’ün bile yüzünden olabilir. İsmail Türüt bizim hayatımızı rizikoya sokmuştur. Bize en ufak bir zarar gelirse ben ondan biliyorum.

       Sosyete denilen kesimin eşcinsel motifli sahne şovlarına ilgisi neden kaynaklanıyor?
       Çünkü içlerinde var. (Kahkahalarla gülüyor). Onların da içinde aslan yatıyor, ondandır.

       Etnik açıdan ya da cinsel açıdan marjinal olanlar mı bu kadar provokatif, kışkırtıcı olabiliyorlar?
       Ben bunu tamamiyle insani duygularımla yapıyorum. Benim gay, lezbiyen, “straight" (düz) veya kadın olmamla ilgili bir şey değil bu. Ben gay de olabilir, “straight" de olabilirim, ne olduğum beni ilgilendirir, ben bir kısmın ideolojisini taşımıyorum, ben bütün insanların ideolojisini taşıyorum.

       Siz sahnedeyken de ceket, masa yakan, peçete atan oluyor mu?
       Böyle bir şey mümkün mü? Onları öldürürüm ben vallahi. Mum gibidir vallahi müşterim. Çok eğlenirler fakat benim tersim çok terstir yani. Seviyesizliği hayatım boyunca sevmemişimdir. Benim sululuğum bir yere kadardır, yine de bir yere kadardır. Sululuğa kendimde bile çok fazla tahammülüm yoktur.

       Seyircilerinizi çok sever misiniz?
       Seyircilerimi o kadar çok severim ki, onlarla isterlerse yatabilirim bile yani, oldu mu?