The Others Sandıkta hazine bulan adam

Sandıkta hazine bulan adam

06.12.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sandıkta hazine bulan adam

Sandıkta hazine bulan adam
6 Aralık 1998
Aziz ÜSTEL

Sandıkta hazine bulan adam
Bu ilk yazı Naci Terzi üzerine... Biraz anılar biraz da acılarla karışık. Naci Terzi Türkiye'nin, bendenize göre, resim konusunda belgeyle, ciddiyetle ve de yetkiyle konuşabilen tek bilge kişisi. Bir tabloya bakıp salt ressamın adını, geçmişini, nereden gelip nerelerden geçerek yaşamını nasıl ve ne biçimde noktaladığını bir çırpıda saymakla kalmaz, bir de tablodaki evde kimlerin yaşadığını, onların kavgalarını, hatta aşklarını bile dizi dizi sıralayıverir önünüze. Yaşamının yarım yüzyılını resme adamış...
"Bir gün Sarıyer'de yürüyorum. O zamanlar belediyede görevliyim. Şöyle başımı kaldırıp bir baktım, fotoğrafçı Bedros'un vitrininde bir resim duruyor. Yaklaşıp baktım. Kadri'nin bir resmi bu. Hemen daldım dükkandan içeri. Biraz hoş beşten sonra vitrindeki resmi almak istediğimi söyledim. Olmazlandı Bedros: 'Satılık değil!' Ben biraz daha üsteleyince Kadri'nin eşine gitmemi, ondan almamı söyledi. Kadri'nin evine gittim. Kapıyı vurdum. Bir kadın açtı. Ona resimleri sordum. 'Şu sandıkta bir dolu var,' dedi Ayşe. Açtım sandığı. Ağzına kadar yağlıboya, suluboya resim. Çıkardım, başladım saymaya. Tam tamına yedi yüz resim var."
"Hepsini aldın mı," diye soruyorum. "Hepsini," diye cevap veriyor. Peki, bugün ne kadar bu resimler? "Geçenlerde bir müzayedede Kadri'nin yağlıboya bir peyzajı üç yüz yetmiş milyona satıldı." Bunları anlatırken bir yandan da kocaman, sarı bir zarf çıkarıyor Naci Terzi. İçi belge, fotoğraf, karakalem eskiz dolu. Kimi Feyhaman'ın, kimi Sami Yetik'in, kimi Safi'nin... Fotoğraflardan biriyse çekildiği dönemin meteliksiz, günümüzünse milyarderlerinin resmi. Şevket Dağ, İbrahim Çallı, Hikmet Onat yan yana... Bir diğeriyse Türk Ressamlar Cemiyeti'nin ilk yönetim kurulu. Kurul Başkanı Şevket Dağ kurulmuş koltuğuna. Diğer koltuktaysa Hikmet Onat oturuyor. Kimler yok o ilk yönetimde... Ayetullah Sümer, İbrahim Çallı, Namık İsmail, Vecihi Bereketoğlu...
Bir başka resim daha var Naci Abi'nin bana uzattığı. Hüseyin Avni Lifij'in mezarı başında çekilmiş. "Utanması gerekiyor herkesin. Şu mezarın haline bak! Taşı düşmüş, yaban otları dört bir yanını sarmış. Galiba 1992 yılıydı. Haziran. Ressam Feridun Saraçoğlu ve ressam Cahit Derman'la birlikte Piyer Loti kahvesine gittik. Daha doğrusu, kahveye varmadan mezarlığın içinden geçen kestirme bir yola yöneldik. Karşımıza bir mezar çıktı. Hüseyin Avni Lifij'in mezarıydı bu. Lifij simgeciliğin dışına çıkmış, doğayı kendi iç dünyasına göre renklendirmişti resimlerinde. Mezarın mimarisi de buna çok uygundu. Mezarın çevresi otlarla kaplıydı. Çok üzüldük döndüğümüzde akrabalarına anlattım. Aradan üç yıl geçti. Bu kez kahveye değil de doğrudan mezara gittim. Ne yazık ki mezar daha da perişandı. Lifij'in 18 - 24 poşatları milyarlara satılıyor mezatlarda. Varislerinin elinde bugün yüz milyarları bulan eserleri var. Bir kişi de çıkıp mezarını onarmıyor. Utanmaları gerekir."
Sonra... Sonra başka şeyler konuştuk. Başka ressamlar, başka resimler, tanesini 60 kuruştan aldığı 600 adet Mehmet Ali Laga'lar 18 bin liraya sattığı Osman Hamdi'ler... Onları da bir başka zaman anlatırım size.