The Others Sevgi seline bayıldım

Sevgi seline bayıldım

12.11.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sevgi seline bayıldım

Sevgi seline bayıldım

       "BİR şeyi gönülden istediğin zaman, isteğini gerçekleştirmeni sağlamak için tüm evren sana elbirliği ile yardımcı olur" diyor Paulo Coelho.
       Hippilik, Brezilya'nın en ünlü plak sözü yazarlığı ve dervişlikten oluşan kişisel tarihini anlatırken kaderin altını çiziyor:
       "12 Ağustos 1979 gecesi yatağıma yattığımda kafamda tek ve kesin bir gerçek vardı: Otuz yaşında, plak prodüktörlüğü kariyerimin doruğundaydım. Kafamın içindeki büyük düşü - yazar olmak - bir kenara koymuştum tabii, ama bunun ne önemi vardı? Sonuçta, gerçek yaşam benim düşlediğim çok farklıydı; Brezilya'da edebiyatla geçinmenin hiç olanağı yoktu.
       O gece, bir karar aldım ve düşlediğim şeyden vazgeçtim. Sabah uyandığımda, genel müdürden bir telefon aldım: O güne kadar yaptığım hizmetlerden dolayı bana teşekkür ediyorlardı. Başka hiçbir açıklama yapmadılar. Sonraki iki yıl boyunca çalmadığım kapı kalmadı; müzik alanında kendime bir iş bulamadım."
       Yani ne zaman duruma egemen olduğunu düşünse bir şey oluyor ve Coelho'ya haddi bildiriliyordu. Bu arada kader ağlarını örüyor, Coelho 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan romanlar yazmaya başlıyordu.
       Coelho'nun kitapları kitapları 74 ülkede 38 dile çevrildi, 20 milyonu aşkın o
       kuru var. Türkiye'de kitapları Can Yayınları arasında çıkan yazar, Simyacı ile en çok okunan çağdaş yazarlardan biri olurken, Brida, Valkürler, Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım ve son yazdığı Beşinci Dağ ile Marquez'den sonra en çok okunan Latin Amerikalı yazar konumuna geldi.
       Coelho, ikinci kez geldiği İstanbul'a bayılmış.
       "Bu şehirdeki coşku, sıcaklık, Ayasofya, Beyoğlu'ndaki barlar her şey insanı büyülüyor. Dün imza günüm vardı, aralıksız 4 saat kitap izladım. Bu sevgi seline bayıldım" diyor. Paulo şimdiye değin dört kez evlenmiş. Halen birlikte olduğu dördüncü karısı fresk sanatçısı. Çocuğu yok. Hayatta en büyük tutkusu gezmek, kendisini "seyyah" olarak tanımlıyor.
       - İşaretlerin dili sizin için çok önemli. Bence bu işaretleri alanların sayısı hızla artıyor. Sizce özel bir dönem mi yaşıyoruz?
       - Büyük değişimler yaşıyoruz. Geçmişte insanlar toplumun dayatmalarının altında kaldı. Bize dikte edilenleri yaptık. Örneğin bana hep yazar olamazsın, para kazanamazsın dendi. Oysa toplum o kadar değişti ki bugün diploma hiçbir işe yaramıyor. Her gün daha çok insan inançları uğruna savaş vermeye başladı. Bu bir.
       İkincisi, kadın yanlarımızı keşfetmeye başladık. "Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım"ı bir kadının ağzından yazdım. Kendimi bir kadın olarak gördüm. Bu anlamayı da beraberinde getirdi. Ben ve birçok insan işaretlerin dilini, aşk'ın toplumsal rollerden çok daha önemli olduğunu anladık. Özetle duvarları yıkmaya başladık, bizi birbirimizden ayıran duvarları, gizlilikleri aşıyoruz. Her şey su üstüne çıkmaya başladı.
       Üçüncü mesele ise şu: Kişisel menkıbe. Herkes kişisel destanını yazıyor. Bu destanı yazarken de yeni bir toplum yaratmak için birbirimize yardım ediyoruz. İnsanlığın hayatı daha yeni yeni anlamaya başladığına inanıyorum. Toplumsal baskı ve rollerden kurtuyor, hayatı çok daha neşeli algılıyoruz. Kendini kurban etme dönemlerinin tümüyle geride kaldığına inanıyorum.
       -İlyas Peygamber Beşinci Dağ'ın doruğunda, başımıza gelen felaketlerin birer ceza değil, aşmamız gereken bir meydan okuma olduğunun bilincine varır. Sizce felaketler birer sınav mı?
       -Bunları sınav değil karar verme yetisi olarak algılıyorum. Dünyaya da karar vermeyi öğrenmek için Allah tarafından gönderildiğimizi düşünüyorum. Karar vermek bize bahşedilen tek şeydir. Oysa genel bunun tam tersine inanır.
       -Kitaplarınızın izinden giderek politik yapınızı çözmek mümkün değil. Siyaset ve siyasilerin dünyaya bir hayırları dokunabileceğine inanıyor musunuz?
       -Bir konvansiyonel politika var, bir de kişisel politika. Ben kişisel politikaya inanıyorum. Siyasi olarak tabii ki sosyalistlere yakınım. Ama Brezilya'da Sosyalist Parti bana aktif rol vermek isteyince kabul etmedim. Ben kişisel sorumluluklarımı yazarak ve kurduğum vakıf aracılığı ile yerine getiriyorum. Kitaplarımdan kazandığım tüm parayı bu vakfa aktarıyorum. Vakıf çocukları, yaşlıları, çevrilmemiş Brezilya klasiklerini ve prehistorik yapıtları hayata katmayı hedefliyor. Bir çocuk aileyi, bir aile banliyöyü, banliyö şehri, şehir ülkeyi değiştirir; derken bir bakmışsınız dünya değişivermiş.
       Zaten dünyadaki bu değişim beni büyülüyor. Geçenlerde Bologna'da John Hopkins Üniversitesi'nde konferans verdim. Spiritualizm üzerine konuşmak için davet edilmiştim. Davet eden ise "Unita" ve solcu İtalyan Başbakanı Massimo Dalema idi. Dalema konuşmasına her kitabımı okuduğunu, beni çok sevdiğini anlatarak başladı.Düşünebiliyor musun bundan on yıl önce solculuk ve spiritualizmin yan yana gelebileceği düşünülemezdi bile. Harika değil mi?