The Others Sıra insana yatırımda

Sıra insana yatırımda

22.05.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sıra insana yatırımda

Sıra insana yatırımda

       VALİ Şerafettin Harput bize bir davet veriyor. Büyük bir otelin restoranında bir "sıra gecesi"ndeyiz. Belediye Başkanı Bahçivan anlatıyor; "Cumartesi akşamları en az altı bin evde, Cuma akşamları üç bin evde Sıra gecesi olur. Müzik vardır, türküler söylenir, memleket meseleleri, yörenin sorunları konuşulur. Çiğ köfte yapılır. Bazen bir kitap okunup, yorumlar yapılır. Bu Urfa'ya has birşeydir, okumuş, okumamış her tür insan katılır." Sıra gecesine kadınlar katılmıyor. Onlar mutfakta erkeklere hizmet ediyorlar. Başkan, "zahmeti çeken kadındır, ama bundan şikayet etmez" diyor. Şikayet etmediğini nereden biliyorsunuz diyorum, "otur desen oturmaz" diyor. Bu da bir töre, zararsız bir töre... Ama pek çok kötü şeye de, "töredir" diyerek itiraz eden yok. O kocaman restoranda 300 kadar erkeğin içindeki tek kadın benim... Sıra gecelerini hafiften bozduğumu anlıyorum, için için gülüyorum.

       Harran M.Ö. iki bin'de Asur şehrinden sonraki en önemli merkez. Emeviler zamanında başkent olmuş. İnanılmaz güzellikte tarihi kalıntılar var. Dünyanın ilk islam üniversitesi kalıntıları burada. Dört kilometreye varan surlar, sur kapıları, Türkiye'deki en eski cami, Ulu Cami, Rasathane kulesi dimdik ayakta. Buradan geçen uygarlıklar saymakla bitmiyor, tarih öncesinden başlıyor, Hitit, Hurri, Asur, Babil, Hellenistik, Roma, Bizans, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Eyyübiler... Küçük kızlar artık turiste alışmış. Parlak, süslü giysileri içinde yaptıkları el işlerini satmaya çalışıyorlar. Asla para istemiyorlar, "şu bakkaldan kalem alabilirsin" diyorlar. İki küçük kız elimden tutup evlerine götürüyor. Harran'ın o ünlü topraktan yapılmış kubbe evlerine giriyoruz. Artık burada yaşamıyorlar. Hayvanları barınıyor ya da turistlere gösteriyorlar. Kendileri küçük taş evlerde oturuyor, içlerini olabildiğince süslemişler. Bu kubbe evlerin önünde duran otomobiller tuhaf bir çelişki yaratıyor.

       Gap'ı sizin gibi ben de defalarca izledim, verilen rakamları duydum, dünyanın en büyük baraj göllerinden biri olduğunu biliyorum. Suriye ile olan kavgaları dinledim, kapaklar açılırsa, Suriye'nin iki metre su altında kalacağını duymuştum. Ama her bir kapağın dev bir apartman büyüklüğünde olduğunu görmeden anlamak mümkün değil. Barajın görkemi rakam verilerek filan anlatılamaz. Gidin görün. Civar köylerin ve tarlaların eski çorak halini bilenlerin şimdi gezdiklerinde gözleri yaşarıyor. Etraf yemyeşil, seralar, domatesler, biberler, fıstık ağaçları, üzüm bağları, buğday, nohut, mercimek... Ancak yalnızca yapmak yetmiyor, eğitmek de gerekiyor. Suyu bol bulan köylü öylesine fazla suluyormuş ki, pek yakında fazla su yüzünden herşeyin çürüyüp gidip, eski çorak haline dönüşme tehlikesi varmış. Eğitim, eğitim, Türkiye bundan sonra ciddi bir eğitim seferberliğine başlamalı. Abbas Güçlü'nün yazısını ibretle okuyorsunuz. "Harran Üniversitesi tarikatçıların merkez üslerinden biri... Üniversite akademik molladan geçilmiyor" diyor. Yedi bin öğrencili üniversitede 11 profösör varmış. Tıp Fakültesi'nde ise sadece bir... Rezalet... Üniversite ya da hastane açmak kolay... Doktor, öğretmen bulunmadıktan sonra neye yarar bu taş binalar?

       Evet, Şanlıurfa'da da yatırım mucizelerinden söz ediliyor. Kırmızı domatesler ya da lüks otomobiller acaba kalkınmanın kesin işareti mi? Koskoca Urfa'da bir sinema açılmış Eşkiya oynatıldıktan sonra kapatılmış. Var olan sinemada ise sürekli porno film gösteriliyor. Belediye Başkanı Kültür Merkezi açtığından söz ediyor ama buraya gidenler yine resmi erkan. Halka pek açmıyorlarmış çünkü gelip koltukları yırtarlarmış! Acaba yırtarlar mı gerçekten?
       Burada yine kız çocukları okula gönderilmiyor, kültür faaliyetlerinin K'sı yok, 20 bin kişi açlık sınırında, yoksullukla savaşıyor, kadınların yüzde 76'sı okuma yazma bilmiyor, yüzde 63'ü hasta, köylerdeki çocuk sayısı ortalaması sekiz. Terör yaşanmadığı halde, şehirlerden kalifiye eleman gelmiyor, töre cinayetlerinde birinci sırada... Sorunlar diz boyu.
       Uçağımız İstanbul'a iniyor... Torbalarımızda baklavalar, fıstıklar ve her derde deva İsot... Urfa çarpıcı, Urfa'lı rengarenk, GAP muhteşem... Ama insanımız yine zor durumda... İnsanımızla ilgilenmek gerekiyor. Şimdi sıra İNSANA YATIRIMDA...

       BİTTİ