The Others Siyaset yasağı kalksın

Siyaset yasağı kalksın

11.01.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Siyaset yasağı kalksın

Siyaset yasağı kalksın

Partilere üye olma hakkı olmadığı için politize öğretmenler siyaset yapma egolarını tatmin için sendikaları tercih ediyor. Bu da diğer öğretmenleri sendikalardan uzaklaştırıyor

TARİH boyunca çinileriyle meşhur olan Kütahya'da öğretmenlerin "ek işinin" başında çinicilik geliyor. Pek çok öğretmen çini desenleri çizimiyle bütçesine ek gelir sağlıyor. Bunun meslekleriyle pek ters düşmediğini düşünerek, büyük kentlerdeki öğretmenlere kıyasla hallerine şükrediyorlar.
Eğitim - Sen Şube Başkanı Mutali Akar, "ek iş" olayının örgütlenmeyi olumsuz etkilediğine dikkat çekiyor:
Bugün bir İngilizce, Matematik, Edebiyat, Kimya, Fizik gibi branşlar üniversiteye giriş sınavlarında geçerli bir alan olduğu için, bu branşların öğretmenleri genelde özel derse yöneliyorlar. Özel derse yöneldikleri için de sendikalardan bir ölçüde uzak kalıyorlar.
Eğitim - Sen Kütahya Şubesi Örgütlenme Sekreteri Kadir Aydemir'e göre, öğretmenlerin sendikalardan uzak kalışının bir nedeni de sendikaları fazla politize olmuş, aşırı derecede "siyaset yapıyor" görünmelerinden kaynaklanıyor. Buna karşılık olarak Kadir öğretmenin önerisi, memurların partilere üye olma yasağının kaldırılması... Partilere memurların üye olamaması, bazı memurların siyaset yapma egolarını sendikalarda tatmin etmelerine neden oluyor. Partilere üyelik yasağı kaldırılırsa, o zaman siyaset yapacak öğretmen istediği partiye gidip siyaset yapar, sendikalar da salt mesleki ve hak arama örgütü olarak kalır.
Emin Gül, partilerden söz açılınca öğretmenlerin yaşadığı dramın bir başka yüzünü dile getiriyor:
"Bizim tayinlerimiz, siyasi partilerde kasap, berber, nalbantın iki dudağı arasında. Eğer köyde öğretmenimiz kahvede muhtarın masasına oturmamışsa, o köyde yaşama şansı yok. Yine öğretmenimiz, hizmetlimiz, ebemiz eğer o köy muhtarının hanımına "Nasılsın teyzeciğim?" diye hal hatır sormamışsa yine o köyde yaşama şansı yok.
Bizler demokrasiye adam yetiştiren insanlar olmamıza rağmen, demokrasinin kaide ve kurallarını bizlerin öğretmesine rağmen, ne yazık ki siyasi partilerde görev alamıyoruz. Bu, siyasi hayatımız bakımından da büyük eksikliktir. Bizler siyasi partilerde görev alırsak hem siyasetin seviyesi yükselir, hem de öğretmenlerimiz siyasi baskılardan, haksız sürgünlerden korkmamış olur."
Ve noktalıyor: "Son dönemlerde Türkiye genelinde 800 arkadaşımız sürgüne gitti."

Kütahya'da 4300 öğretmen olduğunu belirten Türk Eğitim - Sen Şube Başkanı Emin Gül, bunlardan 2600'ünün sendikalarına üye olduğunu söylüyor. Eğitim - Sen Şube Başkanı Mutali Akar ile Örgütlenme Sekreteri Kadir Aydemir kendi üyelerinin sayısını ise bin olarak belirtiyor. Dört bin üç yüz öğretmenden 3600'ünün sendikalı olması, Türkiye koşullarında çok iyi bir oran. Ama her üç sendikacı da madalyonun öbür yüzünü göstermekten kaçınamıyor. Normal aidat ödeyen, sendikalarının çalışmalarıyla ilgilenen öğretmen sayısı ise "görünen" üye sayısının üçte birini bile bulmuyor, yani bini bile geçmiyor.
Atif üyeliği sağlayacak önlemlerden biri olarak sendikacılar aidatların bordrodan kesilmesi usulünün getirilmesini istiyorlar.
Mutali Akar, bazı müdürlerin sendikalara karşı tavrından yakınıyor: "Bazı müdür arkadaşlarımız sendikaları bir öcü gibi görüyor" diyor. Kadir Aydemir de, "Kraldan fazla kralcı olan müdürler var" diye ekliyor.

Yerel sorunların genel sorunlardan ayrılmadığını belirten Kadir Aydemir, planlama aşamasında öğretmenlerin büyük sıkıntıları olduğunu anlatıyor:
"Öğretmen her ay bir ünite planı yapıyor, 20 sayfa tutuyor bu. Ayrıca her gün bir buçuk sayfalık günlük plan yapıyor. Bunun standart hale getirilerek öğretmenlerin bu yükten kurtarılması gerekir.
Müfettişlerle her ders yılı başında yapılan dar bölge toplantılarında müfettişler kendi branşlarında öğretmenlerden istediklerini anlatırlar. Bunları toplarsanız, altından kalkılacak gibi değildir. Öğretmen plan yapacak. Öğretmen kollukları hazırlayacak. Öğretmen Beden Eğitimi dersine spor kıyafeti giyerek gelecek; oradan çıkıp müzik dersine flütünü alıp gidecek; oradan çıkıp Resim İş dersine tuvalini alacak. Bunların yanında eğitici kollarda çalışacak; ders dışı zamanlarda rehberlik yapacak, filan. Yani müthiş bir ağırlık var, öğretmen bu ağırlığın altında eziliyor.
Öğretmenlerimiz özveriyle çalışıyor. Örneğin ben, 6 saat kendi derslerime girdikten sonra, sadece 8 yıla katkı olsun diye, çocuklarımız öğretmensiz kalmasın diye Müzik ve Beden Eğitimi derslerine giriyorum. Verdikleri ücret 133 bin lira. Ben çini çizerek bir satte 300 bin lira kazanırım, ama 133 bine 2 saat oraya gidiyorum."

İzmir'in Gültepe'sinden ilköğretim okulu öğretmeni Cevdet Bağca da siyaset konusunda Kütahyalı meslektaşlarına benzer görüşleri savunuyor:
"Türkiye'de öğretmen hareketinin gerilemesinin temelinde öğretmenin siyasetten uzaklaştırılması çabaları var. Birçok okulda insanlar çok komik bir ifadeyle yerlerinden yurtlarından ediliyorlar. Öğretmenler siyaset yapıyor gerekçesiyle Milli Eğitim'e şikayet ediliyorlar. Bu ifade tarzı dünyada her halde sadece Türkiye'de geçerli. Bu siyasetten uzaklaşma, öğretmenlerin ek iş yapmasıyla biraz daha yoğunluk kazanıyor. Politik mücadeleyle haklarını alma yerine insanlar, ek iş yaparak ekonomik durumunu düzeltmeye çalışıyor. Devlete karşı bir duruş sergileyip haklarını talep etme noktasında bir araya gelmiyorlar. Bu da her halde 12 Eylül'den sonra yoğunlaştı, ondan önceki süreci yaşamadık, ama önemli bir öğretmen hareketi olduğunu biliyoruz.
İkinci önemli nokta, öğretmen yetiştiren kurumların tümünde 12 Eylül'den sonra yöneticilerin çoğu gerici, faşist zihniyetli adamlardı. Mezun olan arkadaşların çoğu da doğal olarak bu zihniyetin insanlarıydı. Çünkü, YÖK'ün o baskı ortamında mezun olabilmek ciddi bir sorundu. Bu yüzden birçok arkadışımız öğretmen okullarını yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bitirenler de uzun sürede ve fatura ödeyerek bitirdiler. Bütün bunlar öğretmen hareketinin gerilemesinin nedenlerindendir."
Yine İzmir'de Ticaret Meslek Lisesi öğretmeni Mehmet Savaşçıoğlu, "Bizim sorunumuz salt ücret sorunu değil" diyor, siyaset yapma hakkı istiyor ve asıl sorunu şöyle dile getiriyor:
"Eğitimin içeriğinin sorgulanmadığı bir yerde, yani özgür, eleştirel düşünceye sahip, dünyadaki konumunu sorgulayan insanların yetiştirilmediği bir yerde çok fazla ilerleme şansımız olmadığını düşünüyorum.
Ülkeyi yöneten insanların eğitim sorunu yok, ülkede ezilenlerin eğitim sorunu var, halkın eğitim sorunu var. Ülkeyi yöneten insanlar, böyle kuşaklar yetiştirmek istiyorlar. Biz salt ücret istemiyoruz. Düşünce özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz, örgütlenme özgürlüğü istiyoruz, siyasi partilere üye olma, politika yapma hakkını istiyoruz. Bugün öğrencilere özgürlükçü değerler aşılanmıyor."

Yarın: "Öğretmenler aç!.."

Kütahya'da görev yapan öğretmenlerin sorunları öteki illerdeki öğretmenlerle hemen hemen aynı. Öğretmen eğitim ve öğretimi ile atamalar konusundaki önerilerin başlıcalarını dün vermiştik. Bugün de öğretmenlerin özlük hakları ve sosyal statülerine ilişkin önerilerin bir bölümünü özetle sunuyoruz.
* Öğretmenlere özgü yeni bir personel kanunu düzenlenmeli.
* Yöneticilik görevi daha cazip hale getirilmeli; okul tiplerine, öğretmen ve öğrenci sayısına göre yöneticilik tazminatı verilmeli.
* Öğretmenlere grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklar verilmeli.
* Ders kitapları öğretmenlere ve öğretmen çocuklarına ücretsiz verilmeli.
* Öğretmen pazarları yaygınlaştırılmalı.
* Yüksek öğretimde okuyan öğretmen çocukları yurtlardan şartsız yararlandırılmalı ve burs verilmeli.
* Öğretmen çocukları için ücretsiz kreş ve anakolu uygulaması başlatılmalı.
* Öğretmenlere ucuz tatil olanağı sağlanmalı, öğretmen kampları okullardan kurtarılıp, mesleğe yaraşır bir hale getirilmeli.
* Öğretmenlere büyük şehirlerde ve zorunlu hizmet bölgesi illerinde lojman verilebilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalı.
* Yönetmeliklerde ve Milli Eğitim Mevzuatı'nda sık sık değişiklik yapılmamalı.
* Yılın öğretmeni seçiminde bazı sıkıntılar ve öğretmenler arasında huzursuzluklar ortaya çıktığından, bu uygulama kaldırılmalı.