The Others Son durak Kurtalan'dan manzaralar

Son durak Kurtalan'dan manzaralar

31.03.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Son durak Kurtalan'dan manzaralar

Son durak Kurtalandan manzaralar


Mahsun KIRMIZIGÜL


Güneydoğu'nun en geri kalmış ili Siirt'in Kurtalan ilçesindeydim. Trenlerin durduğu son durağın adı Kurtalan. Yoksulluğun yanına terör de eklenince yaşam daha da zorlaşıyor.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi, 15 yıldır sıcak çatışmaların olduğu bir bölge. Kır çiçeklerinin bittiği dağlara tükenmeye yüz tutsa da kan ve barut kokusu sinmiş. Aşağılarda ise dincilik ve ırkçılık ön planda.
Halk yıllardır konuşan politikacıların sözlerine artık güvenmiyor. Nasıl güvensin ki, politikacılar bölge insanına her defa başta iş olmak üzere sayısız vaatte bulunuyor. Ama bunlar hep sözde kalıyor.
Gerçekten de bölge insanının en başta sanayi yatırımına ve işe ihtiyacı var. İşsizlik elbette Türkiye'nin genelinde yaşanan bir sorun. Ancak bu bölgede diğer illerle kıyaslanmayacak oranda ciddi boyutta...
Bugün gidin Sakarya'ya, Adana'ya, Bursa'ya ve Bolu'ya...Buradaki fabrikaların çoğunda Siirtli işçiler çalışıyor. Bingöl, Muş, Vanlı işçi oranı ise sadece yüzde 10 oranındadır.
Bugüne kadar ne devlet, ne de doğulu işadamaları bölgeye yatırım yapmamış. Kurtalan'da konuştuğum bir genç, "Babamın üç aydan üç aya aldığı emekli maaşıyla geçiniyoruz. Tam sekiz kardeşiz. Kahvede çay içmek için babamdan para istemeye utanıyorum" dedi. Bu sözler beni çok üzdü. Belki de o bölgenin insanı olmamdan kaynaklanan bir duyarlılık söz konusu. Ama sanırım bu sözler herkesi üzecektir.
Doğuda hem göç var hem de nüfus patlaması. Hemen her ailenin 10 çocuğu var. Buralarda dincilik ön planda olduğu için insanlar nüfus planlamasına, kürtaja "günah" gözüyle bakıyor. Televizyonların evlere girmesiyle biraz olsun bilinçlenmişler. Okuma- yazma oranının çok düşük olması diğer bir önemli sorun. Halkın en büyük şikayeti öğretmensizlik. Okul var, öğretmen yok. Ayrıca sağlık teşkilatı da çok zayıf.
İşte böyle bir ortamda küskünler hareketi ortaya çıktı. ANAP'lısı, DYP'lisi, CHP'lisi, FP'lisi, DSP'lisi hemen bir araya geldi. Çıkarları zedelenince her türlü kavgayı, görüş ayrılığını bırakıp elele verdiler.
Bu durum burada yaşayan insanları çok üzüyor. "Peki bu beyler şimdiye kadar neredeydiler? Şimdiye kadar ülke çıkarları için, bölge çıkarları için neden hiç bir araya gelmediler?" sorusuna cevap aranıyor.
30 bin insanın öldüğü, binlerce çocuğun yetim kaldığı, binlerce ananın, babanın ağladığı bir ortamda Türkiye'ye nefes aldıracak kararları almak buralardan seçilecek milletvekillerine düşüyor.
Güneydoğu'daki savaş ortamına büyük paralar harcanıyor ama bölgeyi kalkındıracak kararlar için Meclis'e gelmeyen küskünlerin, kendi çıkarlar söz konusu olunca koşa koşa Ankara'ya gitmelerini anlamak güç oluyor.
Mesut Yılmaz'ın seçim kampanyası sırasında karşılaştığım tüm milletvekillerine şu soruyu sordum: "Neden bir kriz masası oluşturup Doğu ve Güneydoğu'nun sorunlarına çözüm bulmadınız?"
Hiç tatmin edici cevaplar alamadım. Özellikle doğu kökenli milletvekillerinin peşini bırakmadım. Doğu'da doğup, büyüyen ama farklı iki siyasi parti bünyesinde bulunan milletvekillerinin bırakın çözüm üretmeyi aynı masada oturup çay içmediklerini öğrendim.
İşte, böyle bir ortamda doğulu milletvekilleri Meclis'te kendi sorunlarını çözmek için çaba göstermezse, meydan dincilerle ırkçılara kalır. Sadece doğulu milletvekilleri değil işadamları da suçlu. Doğunun ekmeğini yiyen işadamları maalesef kendi bölgesine değil batıya yatırım yapmış.
Bir Sakıp Sabancı'yı çok kıskandım. Kendi memleketi Adana'yı ne güzel kalkındırmış. Sabancı tüm doğulu işadamlarına örnek olmalı. Ağlamayan bebeğe meme verilmez. Bizim milletvekillerimiz, iş adamlarımız doğulu halk için çaba göstermiyor.
Biraz gayret gösterince herşey olur. Güneydoğu'da yaşayan insanların rahat bir ortamda yaşamaları sağlanmalı. Herkesten önce iş doğulu milletvekillerine düşüyor. Çünkü buradaki insanlar onları kendilerini temsil etsin diye Meclis'e gönderiyor. Ama gördüğüm kadarıyla doğulu milletvekili Ankara'ya gidince kendi yöresini hemen unutuyor.