The Others Tarihteki ünlü eşcinseller

Tarihteki ünlü eşcinseller

27.09.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tarihteki ünlü eşcinseller

Tarihteki ünlü eşcinseller


Eşcinsellik dünya kurulalı beri canlılar arasında hep vardı ama gizleniyordu


       Prof. Dr. Koptagel’in Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiatri Kürsüsü seminerlerinden bazı bilgileri aktarıyorum.
  • Kongo’da Çat Gölü yakınında gezici homoseksüeller bulunuyordu ve bunlar her gittiği yerde krallar gibi karşılanıyorlardı. Kongo’da Übagi kavimlerinden birinde erkekler kadınları sadece üreme için, oğlanlarıysa zevk için gerekli görüyorlardı.
  • Avustralya ve Güney Amerika yerlileri arasında homoseksüellerin evlenme törenleri yapılıyordu.
  • Borneo kıyılarındaki Manag Bali ve Dayaklarda şamanlar bir başka erkekle evlenmek zorundaydılar, aralarına bir de kadın alıyorlar ve üçü bir arada yaşıyorlardı.
  • Homoseksüelliğin gerek insanlar, gerek hayvanlar arasındaki yaygınlığını bilmekle birlikte, elde bulunan en eski belge M.Ö. 2000 yıllarına ait bir Babil şiiri olan Gilgameş destanıdır. Gilgameş adlı güçlü yiğit ile annesi ve sonradan Gilgameş’in büyük ve erotik bir aşkla bağlandığı Enkidu adlı arkadaşı bu destanın başlıca kahramanlarıdır ve geçirdikleri maceralar duygu yansımaları açısından homoseksüalite üzerindeki bugünün psikanalitik yorumlamalarına pek uygun düşer. Bu destanda homoseksüel sevgi ruhun yüceltilmiş bir amacı gibi gösterilir.
  • Anadolu’nun en eski uygarlığı olan Hititlerde erkeklerle genç oğlanlar arasında evlenmeler vardır, ancak bu oğlanlar çeyiz getirmek zorunda değillerdir.
  • Bu dönemlerde homoseksüelliği yasaklayan ilk kanıta Yahudiler arasında rastlıyoruz. Tevrat’ın 24’üncü bölümünün 7’nci parçasında ve 20’nci bölümünün 13’üncü parçasında bu eylemi yasaklayan ve ağır cezalandıran maddelere rastlanır.
  • Atina’da homoseksüelliğin eskiden beri var olduğu, ancak bunun esirlere yasaklandığı ve yavaş yavaş bazı yasa koşullarıyla sınırlandırıldığı Aristofan’ın ve diğer tarihçilerin belgelerinden biliniyor.

           Sezar, Ogüst, Neron
          
  • Yunanlıların homoseksüelliği filozofça bir yüceltmeye ulaştırma çabalarına karşın bu eylem Romalılarda, ağır ve kaba bir şehvetle yürütülmüştür. Yasalar bu konudaki her türlü aşırılığı ölümle cezalandırdığı halde 6’ncı yüzyıldan beriye Roma’da homoseksüel alemleri adet halini almıştı. Sezar, Ogüst, Kaligula, Neron’un bu türde eylemleri belgelerle bilinir. Haklarında düzenlenmiş şiir ve şarkılar bulunmaktaydı.
  • Yahudilerde güçlü yasaklarla sınırlanan cinsellik tabuları karşısında Arapların cinselliğe karşı tutumları daha hoşgörülü ve yaşama uygun düşüyordu.
  • Kuran’da açıkça homoseksüellikten söz edilmeyip, “bayağı ve alçakça" olan eylemler kötü görülür. Bazı yorumcular homoseksüelliğin yasaklanmasını da Kuran’a katmak istemişler ama bu herhangi bir yazıyla kanıtlanamamıştır.
  • Budizm’de homoseksüelliğe karşı hoşgörülü bir davranış bulunmaktadır. Ne Konfüçyüs, ne Tao, ne de Şinto mezhepleri bu konuda bir yasaklama önermektedir.

           Eşcinsel Samurailer
          
  • Çin’de “siang kong" adı verilen ve homoseksüel ilişkiler için özel biçimde eğitilip yetiştirilen genç oğlanlar sınıfı da türemiştir.
  • Japonlardaki homoseksüellik konusunda ise 17’nci yüzyıldan beri bol sayıda yazılı kanıt bulunmaktadır. Samurailer arasındaki homoseksüellik eski Yunanlılardakine benzerdir.
  • Engisizyon döneminde, homoseksüellere türlü işkenceler yapılıyor, kazıklanıyor, kamçılanıyor ve diri diri yakılıyorlardı.
  • Leonardo da Vinci’nin homoseksüel eylemleri yüzünden mahkemeye düştüğü bilinir, Mikelanj’ın Tommaso di Cavalieri’ye olan aşkı, sanatçının yapıtlarında ve sonnet’lerinde anlatılır.
  • Shakespeare’in 36 ve 72 sayılı sonnet’leri böyle bir yasak aşkı dile getirir, 1594’te İngiliz ozanı Barnfield, “Günahsa eğer sevmek güzel bir oğlanı - İşliyorum öyleyse bu günahı!" diye seslenir.
  • Napoleon Bonaparte’ın kendisi hakkında homoseksüellik hiçbir zaman söz konusu olmadığı halde, onun konsül başkanı yaptığı, değerli bir hukukçu olan Cambaceres bir homoseksüel olarak tanınmakta ve halk arasında “Ururlette Teyze" adıyla anılmaktaydı.

           Kısırlık ‘erkeklik’le ilgili değil
           Kısırlık konusunda hep kadını suçluyorlar, çocuk olmayınca özellikle kırsal kesimde erkekler tedaviyi reddediyor. Kısırlığı erkeklikle ilgili bir şey zannediyor.
  • Kesinlikle, böyle bir gerçek var, ama erkek kısırlığıyla erkek cinselliği arısında hiçbir bağlantı yok. Tamamen bağımsız bir olaydır. Kırsal kesimi bırakın İstanbul’daki varoşlarda da bu böyle. Öncelikli olarak hep kadın tedaviye gönderilir, kadın önce jinekoloğa gider muayene olur, onda bir şey olmadığı taktirde erkek muayeneye gider. Halbuki erkeğin teşhisi çok daha kolaydır. Çok basit sperm tetkikiyle erkekte bir sorun olup olmadığı ortaya çıkabilir. Zaten tedaviyle düzeliyorsa o kişiye kısır demek yanlış.
  • Kısırlığın çeşitli nedenleri var, mesela testislerin yeterli hormonu üretemeyişi... Sperm kanallarında, geçirilmiş bir enfeksiyon ya da travma sonucunda bir daralma meydana gelebilir. Bir de, insanların nasıl bacaklarında varisler oluyorsa aynı şey testis damarlarında da oluyor, bu damarlar genişlemeyle hem sperm kanallarına baskı yapıyor, hem de ısı farkını artırdığı için sperm hareketlerinde ve sayısında bir olumsuzluğa neden oluyor.
           Testisler vücut ısısından birbuçuk iki derece daha soğuk bir ortamdadır, eğer ısı artışı olursa sperm sayısı, kalitesi ve hareketliliği de azalıyor.
  • Bir başka neden ergenlik çağından sonra geçirilmiş kabakulak enfeksiyonu ve buna benzer bazı virütik enfeksiyonlar, testislerde ciddi problemlere yol açabiliyor ve sperm üretimini engelleyecek gelişmelere neden oluyor.

           BİTTİ