The Others Tavukçuluktan yeniden şarkıcılığa

Tavukçuluktan yeniden şarkıcılığa

05.06.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tavukçuluktan yeniden şarkıcılığa

Tavukçuluktan yeniden şarkıcılığa


Eurovision'da halkın oylarıyla birinci olduğu halde, yarışmaya gönderilmeyen Ali Rıza Binboğa, sanata küsüp tavukçuluğa başlamıştı. Sanatçı, 25 yıl sonra yeni albümü ve konserler dizisiyle müziğe dönüyor


       1975'te ele güne göstermek istemediğimiz yüzümüzdü. Halk oyuyla birinci olmasına rağmen Avrupa'ya göndermediğimiz, TRT'nin atanmış jürisinin birincisi Semiha Yankı'yı kendisine tercih ettiğimiz bir deri bir kemik bir Anadolu delikanlısıydı.
       "Yarınlar Bizim" şarkısı nedeniyle hakkında soruşturmalar açılan, ilk filminde donla oynamak için kavga veren Binboğa, müzik hayatının 25. yılında "Best of" albümüyle tavuk çiftliğinden çıkıp aramıza dönüyor. 70'lere dair herşeyin moda olduğu 2000'de:
       Soru: Sahi, bu tavukçuluk işi nereden çıktı?
       Binboğa: Annemle babam Kayseri'de köyde yaşıyorlardı. İkisinde de kalp yetmezliği vardı. İstanbul'da bir çiftlik kurdum. 81'den 93'e kadar çiftliğimde kaldılar, ölümlerini o kadar bir süre erteledik yani. Ama bu iş hobi olarak yapılacak kadar az götürülü bir iş değilmiş. Şu anda yirmi bin kapasiteli bir ünitemiz var.

       Soru: Demirel "Güniz Sokak'ta tavukçuluk yapacak değilim ya" demişti...
       Binboğa: Demirel'in en büyük hasletlerinden birini ben tavukçuluğa yaklaşımında gördüm. Çünkü bir iki yıl evvel "tavuk ev yıkan mahluktur" demişti. Tavuk aç kalınca köy evlerinin harcındaki samanları yemek için duvarları gagalayıp yıkar. Tavukçuluk mütevazı bir iş olarak algılanacağı için söylemiştir. Oysa o bu işin ne kadar karlı olabileceğini biliyordur. Amerikan milli gelirinin yüzde 14'ü tavukçuluktandır.

       Soru: Şimdi geçmişten söz edelim: O şarkı nasıl çıktı?
       Binboğa: Ben 12 Mart müdahalesi sırasında İTÜ Elektrik Fakültesi'nde öğrenciydim. Bir gün kapıda kimlik soranlardan birinin bizim sınıftan bir arkadaş olduğunu farkettim. Meğer bu kişi öğrenci gibi sınıfa giren bir polismiş. Arkadaşım sandığım kişinin belinde tabancasıyla bir görevli olduğunu görünce çok üzüldüm, sınava girmedim, "Yarınlar Bizim"i besteledim. Hemen eylemlerde bir marş gibi söylenmeye başladı.

       Soru: Eurovision'a katılan diğer şarkıcılar şık şıkıdım giysileri içinde size biraz mütecessis baktılar mı? Burun kıvırdılar mı?
       Binboğa: "Kim bu gariban" diyorlardı. Boyum 1,82 ve 54 kilo filandım. Bir deri bir kemik bir adam, şarkısı onların şarkısına benzemiyor. Beni kaale almıyorlardı. Sonra o günlerce çalıştığım şovu yaptım. TRT'de ilk kez eller bu kadar çok hareket ediyordu.

       Soru: Yani şarkıcıların bedenleri de o zamanlar tahakküm altındaydı...
       Binboğa: Jestler, mimikler baskı altındaydı. Düşünebiliyor musunuz, ağlayan şarkıda gülüyorlardı, çünkü ağlayarak halka kötü örnek olmamalıydılar. Açık Hava Tiyatrosu'nda bir konserde gençler bana çiçek atınca AP Burdur Milletvekili Ahmet Buldanlı, "kimdir bu adam, birkaç hafta içinde gençliğimizi peşine nasıl taktı" diye konuştu parlamentoda. TRT'de bu konseri yayınlayan herkes savcılığa çağrıldı, sonra da benimle program yapacak yapımcı bulmakta zorlandım.

       Soru: Başarınızda görüntünüzün de etkisi oldu mu?
       Binboğa: Eurovision yarışmasındaki gösteriyi tepeden tırnağa planladım. O güzel kızların arasında daha da çirkin olmaya çalıştım. Berberde tuttum saçımın ucunu, "kes" dedim adama. Adam şaşırdı, düşünsenize, arkada omuza kadar saç, önde kısacık. Baktım aynaya, "tamam" dedim. Eurovision'un ta kendisi benim.

       Soru: Sinema serüveniniz nasıl başladı?
       Binboğa: Benim o zamanki en büyük hayranım Ertem Eğilmez'di, "sen benim Türkiye'de sanatçı kavramıma en fazla uyan kişisin" derdi. Eskitirdi plaklarımı. "Ciddiyetle komediyi suratında harmanlamış taşıyorsun" derdi.

       Soru: Müziğin Kemal Sunal'ı gibi...
       Binboğa: Tekin Aral benim Türkan Şoray'la bir film yapmamı istiyordu. Ama ben "Türkan Şoray çok büyük bir star, bir Ali Rıza Binboğa filmi yapalım" dedim. "Yarınlar Bizim"i yaptık ve rekor kırdı.

       Soru: Yönetmen kimdi?
       Binboğa: Safa Önal'dı ama kavga ettik ve Kaya Ererez filmi bitirdi.

       Soru: Niye kavga ettiniz?
       Binboğa: Bir sahne için. Anadolu'dan gelen genç artık kendine bir gecekondu yapmıştır ve arkadaşları onu karısıyla ikinci kez gerdeğe sokarlar. Sabah genç adam bir dozerin evin duvarını yıkarak içeri girişiyle uyanır. Burada ben donla dozerin üzerine fırlıyorum. Safa Önal "ben dozeri gösterirken senin pantolon giyecek zamanın olur" diyordu. Şimdi bu durumdaki adam çırılçıplak yatmış olsa bile o şekilde fırlar. Ben donla oynamak istedikçe o pantolonomu giydirmek istiyordu. "Safa Abi, dünya bir araya gelse bu pantolonu giymem, kendime güldürmem" diyordum. Adamın hayatı gidiyor. Pantolonunu giyecek. Oysa ben o sahnede dal bilmemne bile oynardım. Sırf samimi olsun diye.

       Soru: Halk kabul eder miydi? Ne de olsa yıllarca jönlerimiz ütülü pantolon ve rugan kemerle sevişmişler.
       Binboğa: Halk orada samimiyeti sapına kadar kabul ederdi. Nitekim Kaya Ererez beni donla çekti.

       Soru: Sizin durumunuz Türkiye'deki atanmışlar - seçilmişler çekişmesinin bir özeti gibi...
       Binboğa: Evet, demokrasi yolunda çok dayak yedim. Klasik müzikçiler de beni çok zor kabullendiler. Ahmet Adnan Saygun, "evladım şarkılar güzel de neden ritimler bu kadar hızlı değişiyor" dedi.

       Soru: Klasikçiler değişime karşıydı demek ki...
       Binboğa: Modernciler kadar olmasa da evet.

‘Yarınlar bizim’ gerçekleşti mi?

       Soru: Şarkınızda "yarınlar bizim" diyordunuz. Bu öngörünüz gerçekleşti mi?
       Binboğa: Sanatçıların en büyük özelliği öngörüleridir. 12 Eylül'den önce Demirel ile Ecevit'in kavgası üzerine "Ayak Oyunları"nı yazdım. "Bırakın artık şu ayak oyunlarını, çıkarmayın çileden aydın ve de arif olanı, alırlar sonra sazı ellerine, söylerler türküsünü aldatılan halkımın" diye...

       Soru: Ama sazı ellerine alanlar başkaları oldu...
       Binboğa: 12 Eylül'de beni siyasi şubeye çağırdılar. "Bu şarkıyı niye yazdın" dediler. Ben "Halk sazı çalar, bunları değiştirir diye düşünüyordum ama böyle değişmesini istemiyordum, Mehmetçikler değiştirdi" dedim.

       Soru: 70'li yıllarda genç kızlarla aranız nasıldı?
       Binboğa: Size bir olay anlatayım. Yılmaz Güney'in "Umutsuzlar" filminin şarkısını yaptım. Bu sırada Yılmaz Abi'ye "abi", dedim "Sana çirkin kral diyorlar ama sen bayağı yakışıklıymışsın". "Bırak bu şekilde kalsın" dedi, "Bozma sakın, bu tutuyor."

       Soru: Peki sizi taciz eden kadınlar oluyor muydu?
       Binboğa: Kuliste kucağımıza oturmaya çalışanlar bile oluyordu. Ama bunlar bizim meslek sırlarımızdır. Bir kadın Lunapark gazinosunda ben podyumda şarkı söylerken ayakkabımı çıkartıp topuğumu ısırmıştı.

       Soru: Yeni albümünüzden de söz edelim...
       Binboğa: Bütün şarkılarım olacak albümde. Bu yıl benim yaşamda ellinci, sanatta yirmi beşinci yılım olduğu için müzik hayatımdaki bütün olaylar da referans olarak albümde yer alacak. Konserler de vereceğim.