The Others Terörün adı

Terörün adı

29.12.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Terörün yanına Çeçen sözcüğü yerleşince tepki alınıyor. Şikâyetler sapla saman karışımı. Terörizm tanımında çifte standart olamıyor

Terörün adı



Terörün adı

Kimi eleştiriler çoğu kez haksız bir sebepten veya kışkırtmadan ötürü - gazeteye karşı bir kampanyaya dönüşebiliyor. Türban/başörtüsü tartışmaları, İsrail - Filistin uyuşmazlığı, AKP'nin hükümet performansı gibi konularda böyle irili ufaklı, ama aynı mesajların kopyalarını içeren kampanyalarda ombudsman mail veya telefon bombardımanına maruz da kalabiliyor.
Bunun yeni bir örneğini, İstanbul'daki son terör saldırılarında su yüzüne çıkan "Çeçen faktörü" ile ilgili haberler bağlamında yaşadık.
27 Kasım tarihli gazetenin manşeti, herhalde hatırlayacaksınız, Çeçenler de Var ifadesini okurlara aktarıyordu.
Taha Akyol'un sorularını yanıtlayan Adalet Bakanı Cemil Çiçek, "Bu saldırıları düzenleyenler arasında Çeçen kökenliler var. El Kaide'ye gidip gelmişler" diyordu.
O günden bu yana, ilk başlarda hayli yoğun biçimde haberin kaynağı, yani Cemil Çiçek okurların eleştirisine maruz kaldı. Ama bununla birlikte eleştiri okları Milliyet'i de hedef aldı.
Alper Erdoğan'ın tepkisi gelenlerin ortak rengini yansıtıyor:
"Bu başlık nedeniyle sizi kınıyorum" diyor Erdoğan. "Bu ülkeyi birçok kişiden çok seven, Çeçen olmasını ülke sevgisiyle yaşayan, şimdiye kadar Kürtler gibi hiçbir sorun ve ayrımcılık yaratmamış olan bizler üzüntü duyduk. Açıklamanın en son bölümünde geçen ve sadece ihtimal aşamasında (belirsiz) olan tek bir cümle ile bu insanları üzdünüz! Biz bu ülkenin bir parçasıyız, ama Çeçenistan insanları hakkında da endişeleneceğiz. Ve, unutulmasın ki, daha önceki uçak ve gemi kaçırma saçmalığını yapanların da ne yapmaya çalıştıklarını tartıştık ve kınadık."
Yorum: Çeçen davası ve Çeçen kökenli eylemcilerin terör eylemlerine ilişkin olarak Türkiye'de resmi makamların "çifte standart" uyguladığı, cezaların "hafif tutulduğu" ve hatta bu davayı güden kişilerin yasadışı ilişki ve eylemlerine "göz yumulduğu" basına somut kanıtlarıyla da yansıyan ve son bombalı saldırılar bağlamında tartışılan bir husus. Çeçenler, evet Kürtler, gibi Türkiye içinde bir ayrılıkçılık davası gütmüyorlar, ama Rusya'nın gözünde terörist ayrılıkçılardan farkları yok. Çeçenlerin din ortaklığı ve Türklerle hısımlığı, teröre başvurdukları sürece, onları masum kılmıyor. Aralarında Türkiye ve Rusya'nın da bulunduğu pek çok ülke, terörizmin uluslararası, sınır ötesi bir bela olduğu yönünde ortak görüşlere sahipler.
Gelelim haberin kendisine: Sözler hükümetin adalet bakanına ait. Herkesin merak ettiği "terörün arkasında kimler var?" sorusuna yetkili ağızdan verilen bir yanıt bu.
Milliyet'in bu haberi vermekle, bu manşeti seçmekle herhangi bir yanlışlık yaptığı kanısında değilim. Okurumuz haklı, gerçek çoğu kez üzücü olabilir. Ama gazete o gerçeği arayıp bulmak ve sonuçlarını fazla düşünmeden aktarmakla yükümlü.

* Cüneyt Altunay, 24 Aralık tarihli gazetede manşet tercihini doğru bulmamış.
Tartıştığı iki başlıktan biri, İşgüzar Polis Panik Yarattı ifadesiyle manşete yerleşmişti. Diğeri ise sağda iki sütundan aktarılan Takiye Belgesi başlığı.
"Hangi haber sizce ulus için daha önemli, daha çarpıcı? Belge haberinden üst düzey bir devlet bürokratının devlet bütünlüğü, cumhuriyeti ve laikliği hedef alan konuşma kaydını öğreniyoruz. Manşete o gelmeliydi. Neden bu tercih?"
Yorum: Manşet haber kararı, gazetelerde her gün tartışmalar sonucu verilir. Kolay olmaz bu. Onun kadar - belki de daha - önemlisi, ön sayfaya alınacak haberlerdir. Okurumuz kendince diğer haberi manşete layık görmüş. Olabilir, artısıyla eksisiyle tartışılabilir. Öyle anlıyorum ki, terör hayaletinin yarattığı korkuya alet olunmasını bize anlatan bu uyarıcı "görevden alma" gelişmesi, kitlesel niteliği ve yatıştırıcı işlevi ile manşete seçilmiş. Ama unutulmasın ki, diğer haber de onun hemen yanıbaşında, okurların kolayca görebileceği bir yerde duruyor.

Değerli okurlar: Milliyet'in Türkiye'de okur temsilciliği (haber ombudsmanı) uygulaması başlatması için verilen kararın bu hafta tam beşinci yıldönümü. Türkiye'nin daha demokratik, daha saydam ve daha hesap verebilir bir ülkeye dönüşmesinin belki küçük, ama önemli bir parçası basının da kendi evinin içiyle önünü temizlemesi. İşte Milliyet bu nedenle beş yıldır kendisini eleştiri ve şikâyetlere açık tutuyor; okurların görüşlerini paylaşıyor, ve onlarla içeriğini tartışıyor. Hatalarını azaltmaya çabalıyor. Özeleştiri yapmaktan çekinmiyor.
Buna devam edecek. Okurla bağlarını daha güçlendirecek. Çünkü Milliyet'in bu kurumu destekleyici ve yaşatıcı felsefesi, onun dünyanın belli başlı gazeteleri (Guardian, Le Monde, New York Times, Washington Post, El Pais...) ile aynı, doğru kulvarda yürümesini sağlıyor.
Beşinci yılda okur temsilciniz, sizlerin izniyle, birkaç aylık bir mola verme niyetinde. Bu süre boyunca ABD'de bir gazetecilik araştırması yapacağım. Aynı zamanda, genel başkanı olduğum Dünya Haber Ombudsmanları Örgütü'nün (ONO) bazı etkinliklerine zaman ayıracağım.
Yerimi Haber Müdürü Doğan Akın alacak. Ona eleştirilerinizi göndermeye devam edin. Gazetenin hatalarını bildirin. Bilin ki yapıcı ve dürüst eleştiri, işini doğru yapmaya çalışan her gazetenin taze oksijen kaynağı.
Dönüşte görüşmek üzere, hepinize mutlu ve sağlıklı bir 2004 diliyorum, sevgili okurlar. - yb.