The Others 'Türkiye'ye oyun oynanıyor'

'Türkiye'ye oyun oynanıyor'

02.06.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

'Türkiye'ye oyun oynanıyor'

Türkiyeye oyun oynanıyor


Öcalan 1925'te Musul ve Kerkük'ün koparılmasıyla sonuçlanan oyunun bir benzerinin yabancı güçler tarafından yeniden tezgahlandığını söyledi

Ercüment İşleyen


Terör örgütü PKK'nın başı Abdullah Öcalan, mahkeme heyetine sunduğu 82 sayfalık yazılı savunması ve duruşma sırasında yaptığı uzun sözlü savunmada, Misakımilli sınırlarına sahip çıkar göründü. Öcalan, 1925'te İngiltere tarafından kışkırtıldığı öne sürülen Şeyh Sait isyanının akabinde, Musul ve Kerkük'ün Misakımilli'den koparılması ile sonuçlanan oyunun bir benzerinin "PKK isyanı" dolayısıyla yeniden tezgahlandığını söyledi.
İşte sanık Öcalan'ın yazılı ve sözlü savunmasının köşe taşlarını oluşturan ifadeler:
* En iyi, anlamı ve mümkün olan özgürlük ve bağımsızlık bu yer Kürdistan da olsa ancak Türkiye'nin genel Misakımilli sınırları içinde mümkündür. Bilimsel olarak da kanıtlamak zor değildir. Ayrılmış bir Kürdistan bitmiş veya bir gücün kuklası, işbirlikçilerin malikanesi olmaktan öteye gidemeyecek bir Kürdistan'dır.
* Ayrılmış bir Kürdistan halkın değil, yabancı ve işbirlikçilerinin olabilir ki bu da ağırlıklı olarak hayaldir, ancak çıkar güçlerinin oyunu olarak sık sık tekrarlanır. Tarih bu tür oyunların isyanlarda nasıl oynandığını, asıl felaketlerin halkın yaşadığını çok iyi ortaya koymaktadır. Kendi isyanımızda da bunu gördük. Şunu demek istiyorum, mücadelemin kendisi Türkiye ile ancak birlikte amaca ulaşılacağıdır.
* Bu davayı ve Türkiye'nin içinde bulunduğu koşulları, Cumhuriyetin kuruluş yılları ve 1925 isyan süreçlerinin iç ve dış gelişmeler açısından ortak benzerlikler taşıdığı kanısındayım. Cumhuriyetin liberalleşmesi ve Musul-Kerkük sorunu bu isyan dolayısıyla olumsuz sonuçlanmış ve özellikle İngiltere'nin bu dönem oyunu Kürt sorunu üzerinde oynayarak istediğini elde etmiştir. Şimdi de Irak'ta olup bitenler ve Kürt sorunuyla ilgilenmeler bu dönemi çağrıştırmaktadır.
* Beni ve PKK'yi 1925 isyanı yerine koyarsak oyunun bugün de çok benzer oynanmak ve sonuç alınmak istendiği açıktır. Ben şahsım ve gücüm oranında PKK ve Kürtler üzerinde bu oyunun tekerrür etmemesi ve Türkiye'nin Misak- ı Milli çizgisinin içteki çok açık belirtilen Türk -Kürt kardeşliğinin gerçek demokratik birlikteliğiyle, demokratik cumhuriyetin başarısına, dışarıda da özellikle Irak'ta olası gelişmeler karşısında Türkiye'nin Misak-ı Milli çizgisinin yeni yorumuyla kazanması tutumuyla birlikte hareket etmesinin tarihi görevimiz olduğu inancındayım.
* Kürtlerin en ağırlıklı bölümü yüzde yetmişlere varan kısmı Türkiye'de olduğu gibi diğer parçalar veya alanlardaki Kürtler ve birlikte yaşadıkları için Türkmenler de Misakımilli gereği Türkiye'den sayılırlar. Kürt ve Türklerin o dönemde ayrılmaları ya yutulmaları ya ufak azınlıklar halinde kalmaları demektir. Ortak hareket ve bunda Atatürk'ün kurucu rolü bugünkü vatanın gerçekleşmesinin esas nedenidir.
Buna hep minnettarız. Bunu tartışmak bile tarihe saygısızlıktır. Kendini tanımamaktır. Kaldı ki ortak coğrafyalar günümüzün sürekleyici bir akımıdır. Bilimsel teknik ilerlemeler dar etnik ayrılmayı değil uluslarüstü birlikleri yararlı kılmaktadır. Zorla dayatılsa bile ayrılık kabul edilemez. Çünkü özgür birliktelik zenginliktir, çok renkliliktir, güçlülüktür. Bu eylem bir isyan gibi ayrılık gibi başlasa da en güçlü vatan birlikteliğinin derslerini öğretmiştir. Özgür vatan birliği, bütünlüğü kutsaldır, tartışılamaz.

Oyun oynanıyor

* Doğulu birey her zamankinden daha güçlü Anayasal vatandaş olma gücüne ulaşmıştır. Kabul ettiğimiz vatan birlikteliği, yurtseverliği bu kadar açıktır. Yaşayıp sürekli güçlenecek olan ülke bütünlüğü de böylelikle mümkündür.

PKK devlete karşı olmasın

Öcalan'ın sözlü savunmasındaki ifadeleri ise şöyle:
* Türkiye'de düşünce özgürlüğü vardır. Siyasal özgürlük de vardır. Kürtler'in demokratik siyaset yapma imkanını demokratik cumhuriyet içinde var olduğunu sonuna kadar görüyorum. Olan bir şeyi niye isteyeyim. Sadece dil ve kültürel varlık problemdir.
* Keşke 1970'lerde bu çizgiye gelseydim. Bu acılar yaşanmazdı. Ne yapayım geç oldu.
* Yaşamımı iki kelimeye bağlı olarak devam ettirmek istiyorum. Demokrasi, barış ve kardeşliğin tam gerçekleştirilmesi için hizmet istiyorum. Devletin de duyarlılığının bu yönde olduğuna inanıyorum. Ayrıca PKK'nın silahlı çatışmayı da bırakmasını istiyorum ve bu amaçla çalışmak istiyorum. PKK'nın devlete karşı olmamasını ve yasal bir konuma girmesini istiyorum. Bir af yasası, bir izin gibi şeyler düşünüyorum.
* Beni sivillere yönelik eylemler mahvetti. Bu eylemlerle endişeye süreklendim. Sürekli ateşkes istedim. İntihar eylemleri emri vermedim. Yasalar açısından bu bir hafifletici neden olamaz. Kürdistan'ı siyasi değil coğrafi zemin olarak vurguladım.

Bekaa’da başka, İmralı’da başka

İmralı duruşmalarındaki savunmasıyla "mutedil" bir profil çizen Abdullah Öcalan, Şam'da "Serok" (Başkan) olduğu günlerde verdiği demeç ve röportajlarında "TC" diye küçümsediği Türkiye hakkında sert demeçler verirdi:
İşte Apo'nun o günlerde söylediklerinden seçmeler:
* Körfez Savaşı'nda herkes "Kürtler ezilecek" diyordu. Buna inanmıyordum. Hatta bize faydası olacağını biliyordum. Benim onbin tane evim var. Her Kürt'ün evi benim evimdir. (Ramazan Öztürk, Sabah, 20 Nisan 1991)
* TC son saldırılarıyla Kürdistan'ı kaybetti. Oradaki yenilgisini gizlemek için basın da tam tersi yönde propaganda yapıyor. (Behçet Avşar, Gündem, 10 Aralık 1992)
* PKK 1992'de gerilla gücünü üçe katladı. TC'nin yaptığı iç harekat Cudi'nin eteklerine kadar bile varamamıştır. Bundan sonra sistemli bir şekilde kontrgerillanın üzerine gideceğiz. (Gündem, 11 Aralık 1992)
* Vicdan azabından şöyle kurtuluyorum: Çok aşağılık, hakarete uğramış durumlar vardır ya, böylesi bir durumda olduğumuzu düşünmek beni kan dökme ızdırabından biraz kurtarıyor. (Nuriye Akman, Hürriyet, 21 Mart 1993)
* Dağdakilerin varlığı siyasi amaçların yerine getirilmesi içindir. Demokratik tarzda geliştirilecek bir Ortadoğu federasyonlaşması bağımsızlığın da gerçekleştirilme biçimi olabilir. (Sezai Sarıoğlu, Gündem, 26 Nisan 1993)
* Bingöl Katliamı hakkında konuşuyor: Bizim bile hiçbir gerillamız bir köyden başka bir köye korumasız gitmez. Bu kadar yoğun bir savaşın olduğu bir bölgede askerleri nasıl korumasız biçimde gönderebilirler? Bu durum kendi hatalarıdır. (Mustafa Erdoğan, Gündem, 8 Haziran 1993)
* Siyasi hedeflere ulaşabilmek için savaşı tırmandıracağız. Daha kapsamlı askeri çalışmaya gireceğiz. 1995 yılında gerilla sayısını 50 bine yükseltmeyi hedefliyoruz. (Basın toplantısı, Özgür Ülke, 29 Eylül 1994)
* Parti tarihimin en zorlu imha yıllarını geride bıraktık. 1994'te 'ya bitireceğiz, ya bitireceğiz' diyerek üzerimize gelen hükümet Genelkurmay'ın aleti olduğunu göstererek tarihin çöplüğünde yerini almıştır. (Yeni yıl mesajı, Özgür Ülke, 1 Ocak 1995)
* Yeni bir Vietnam yaratacak gücümüz vardır. Askeri ve ekonomik alanda hücuma geçebiliriz. Bu şekilde Türkiye içine düştüğü çıkmaza daha beter batacaktır. Kürtlere karşı yapılan savaş turizm gelirlerinden sağlanmaktadır. Türkiye'ye gitmeyin yanarsınız. (Alman ARD televizyonu, 30 Haziran 1995)