The Others 'Turp ekerek zengin olduk'

'Turp ekerek zengin olduk'

22.11.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

'Turp ekerek zengin olduk'

Turp ekerek zengin olduk
22 Kasım 1998
Ersoy YÜZÜNCÜOĞLU
Turp ekerek zengin olduk
Eğer biriktirdiğiniz nesne 7 adedi geçerse koleksiyoner oluyorsunuz. Peki ya 70'i geçerse?.. İşte o zaman Sabancı Holding Genel Koordinatörü Hasan Güleşçi gibi az bulunan koleksiyonerlerden birisiniz demektir.

En sonunda İstanbul'a kış geldi. Yağan yağmurla trafik klitlenmeye, soğuyan havanın etkisiyle sokakta yürürken burnumuz donmaya başladı. Artık sıkı giyinmenin zamanı gelmişti. İstanbul'un havasına ve kızına güvenilmeyeceğini çok önceden öğrendiğim için hep tedbirli geziyorum. Yine tedbiri elden bırakmadığım bir günde Kemerburgaz'ın yollarına düştüm. Anlaşılan herkes benim kadar tedbirli değildi. Trafik felç olmuş bir vaziyetteydi. Yağmurun etkisiyle herkes taksilere doluşmuştu.
Kemerburgaz'a vardığımızda, havanın soğukluğunun tam aksine bizi sımsıcak biri karşıladı. Kapıda tüm içtenliği ve sıcaklığı ile Sabancı Holding Genel Koordinatörü Hasan Güleşçi duruyordu. Babacan tavırlarıyla bizi salona aldı.
Güleşçi bize önce bahçeyi gezdirdi. Bahçesinin tasarımı tamamıyla kendisine ait. Fransa'da gördüğü bir bahçeden de etkilenmiş. Bahçe düzenlemeye olan ilgisi çocukluğundan başlıyor. Babasının çiftçi olduğunu ve toprağa olan merakının kaynağının bu olduğunu belirtiyor. Toprakla uğraşmanın insanı dinç tuttuğunun da altını çiziyor. Bahçesinin girişinde hemen sol tarafta 4 adet kalp dikkatimi çekiyor. Bunlar eşi Gülşen Hanım ve kızları Pınar, Pırıl ve Petek'i simgeliyor. Kendi elleriyle diktiğini söylüyor. Hatta biz oradayken, yurtdışından aldığı soğanların da dikilmekte olduğunu görüyoruz. Güleşçi, her sabah işe gitmeden önce 20 dakika bahçesiyle ilgileniyor. Tüm bitkileri tek tek kontrol ediyor. Yapılması gerekenleri yardımcılarına bildiriyor.
Bahçede yaptığımız gezinti sırasında bize yine kendi elleriyle ektiği sebzeleri gösteriyor. Turp, havuç, maydanoz gibi salata sınıfından sayabileceğimiz bu bitkiler kendi ihtiyaçlarını karşılamaya yetiyormuş. Hatta bazen komşulara bile dağıtıyorlarmış. "Kolay değil. Biz böyle zengin olduk," diyerek hepimizi kahkahaya boğuyor.
İşin ilginç yanı sebzeleri bile son derece dekoratif ekmiş. İlk bakışta asla anlayamıyorsunuz. Bahçe tasarımı ve bitkiler üzerine çok sayıda yerli ve yabancı yayını da takip ediyor. Kütüphanesinde bu konularla ilgili çok sayıda kaynak var. Arkadaşlarının bahçelerini inceleyip incelemediğini sorduğumda, "Evlerine gittiğimde muhakkak bakarım. Kimi zaman tavsiyelerde bulunurum. Eğer bahçeyi beğenmezsem 'five point six' (5.6) derim. Bu beğenmediğimin işaretidir. Açık açık beğenmedim diyemem," şeklinde cevaplıyor.
"Eşim haricinde 3 hobim var" diyen Güleşçi'nin bahçe ve çiçek hobisinin yanı sıra pul ve silah koleksiyonları da var. Bahçe gezisinin ardından pul koleksiyonunu görmek için evin üst katına çıkıyoruz. Bu katta bulunan kütüphanenin tamamı pulların muhafaza edildiği ciltlerle dolu. İlk olarak Tarsus Amerikan Koleji'nde okurken aldığı Fatih serisi ile başlayan pul merakı bugün 26 ülkenin neredeyse eksiksiz serileriyle devam ediyor. Bu koleksiyonun önemli olan birçok noktası var. Bunlardan birincisi koleksiyondaki eserlerin çok zor bulunur olması. İkincisi mali pulların da koleksiyonda yer alması. Mali pullar evrakta kullanılan pullar oluyor. Örnek vermek gerekirse senet, adliye evrakları gibi. Güleşçi sırf bu belgeleri okuyabilmek için eski Türkçe öğrenmek istediğini söylüyor. Üçüncüsü pulların kullanıldığı zarfların ve evrakların da kolleksiyonda yer alması. Dördüncü özellik ise "Efe" denilen pul basılmadan önce ortaya çıkarılan ve yetkili mercilere sunulan pul örnekleri. Bu örnekler büyük değer taşıyor.
1996 yılında İstanbul da yapılan Dünya Filateli Sergisi'nde Osmanlı Dönemi Fiskal (Mali) Pulları dalında koleksiyonuyla birincilik ödülünü kazanmış Güleşçi. Konuyla ilgili derneklere ve federasyona da üye bulunuyor. "Artık pula para vermem. Pul almak için pul satarım," diyor. Eşinin tepkisini sorduğumda ise eşinin de bir pul koleksiyoncusu olduğunu ve 1961 yılında koleksiyonu birleştirdiklerini söylüyor. Ancak şu anda sevk ve idare Hasan Güleşçi'de. Eşinin pul koleksiyonculuğunda kendisini teşvik ettiğini belirtiyor ve ekliyor, "Zaten neyin koleksiyonunu yaparsan yap, eşin teşvik etmezse, destek çıkmazsa hiçbir şey yapamazsın. Kolaysa yap bakalım!". Pul koleksiyonu yapmanın kültürel bir birikimi de yanında getirdiğini söylüyor. Türkiye'de de bu eğilimin tabana doğru yayılmasından son derece memnun. Güleşçi, bir gün bu koleksiyonunu pula en çok ilgi gösteren kızına vereceğini söylemiş. Ertesi gün eve geldiğinde kızlarının elinde birer pul defteri, pulları yerleştirip durduğunu görmüş. Hepsi çaktırmadan ona bakıyormuş. "Akılları sıra o ufak yaşlarında koleksiyonu kapacaklar. Sonra merakları olmadı. Şimdilerde umudum torunlarımda," diyor.
Silah koleksiyonunun geçmişi ise 25 sene öncesine dayanıyor. Koleksiyona ilk parçayı eşi ile birlikte Antalya'ya giderken aldıkları antika bir silahla başlamış. Güleşçi'nin 30 parçaya yakın bir silah koleksiyonu var. Bize Osmanlı döneminden kalma tüfekleri gösterirken bir çift tüfeği işaret ederek "Bak, bu diğerinden 5 cm daha uzundur. Uzun olan sadrazam için yapılmış," diyor. Silahları yılda iki kez temizleyip yağlıyor. Bakım malzemelerini ve ilgili kitapları, pulların yer aldığı kütüphanenin hemen yanında özenle saklıyor.
Başka koleksiyonu olup olmadığını sorduğumda, eşi ile birlikte deniz kabuklarından oluşan bir koleksiyona başladıklarını söylüyor. Koleksiyonda binden fazla kabuk olmasına rağmen tam olarak geliştiremediğinden yakınıyor.
Güleşçi'nin koleksiyonculuğu ile iş hayatı arasında bir paralellik var. "Bir işe başladım mı o işi büyütürüm," diyor. Hayattaki başarısında bu prensibin payı büyük.
Önemli not: Bu arada Gülşen Güleşçi'ye ufak bir tüyo vermek istiyorum. Hasan Bey şu sıralar bahçe makası koleksiyonuna başladı. Bu koleksiyonu ise siz evin darlığından yakındığınız için (yeri bizde saklı kalsın) bahçe civarında bir yerlerde gizliyor.