The Others ‘Üçüncü sayfa’ kurbanları

‘Üçüncü sayfa’ kurbanları

16.03.2009 - 01:07 | Son Güncellenme:

Lise ve üniversite öğrencileriyle ilgili cinayet haberleri, ABD ve Almanya’da yaşanan ‘okul katliamları’ medyanın şiddet olaylarına yaklaşımındaki sorumluluğunun Milliyet okurlarınca hatırlatılmasına yol açtı

‘Üçüncü sayfa’ kurbanları

Gençleri konu alan şiddet olaylarında “medya dili” ne olmalı? İstanbul Etiler’de parçalanmış cesedi bulunan genç bir kızın trajik öyküsünü Almanya’dan gelen “okul katliamı” haberleri izledi. ABD’de örneklerine sık rastlanılan suç türü medyanın bu haberleri verirken üstlenmesi gereken sorumluluğunun hatırlanmasına neden oldu. Genellikle “üçüncü sayfa” haberciliği olarak geçen suçlar ve kurbanlarıyla ilgili gelişmeler birinci sayfaya ve televizyonların “canlı yayın”larına taşınırken benzer suçları teşvik edecek abartı ve ayrıntılardan kaçınılması gerekiyor.
Kanlı görüntüler ve cinayete ilişkin detaylar,gençler ve çocuklar üzerinde koruyucu işlev görmediği gibi medya analistlerininin uyardığı şekliyle “kopya suçlar”a davetiye çıkarabilmekte.

‘Sapık ruhlulara örnek’

Tansu Yaka adlı okurumuzun kaygısı da trajik cinayetler karşısında medyanın tutumuna ilişkin:
Son bir iki haftadır, boğazı kesilerek öldürülenler, çocuklarını öldüren babalar, karısını öldüren kocalar gibi haberlerin bütün medya organlarında bangır bangır gösterilmesi sizce haber mi? Sapık ruhlu insanlara örnek vermiş oluyorsunuz. Ayrıca çoluk çocuğumuza artık normal ölüm şekilleriymiş gibi gelmeye başladı. Bizim sesimiz yetmez RTÜK’e bir şey söylemek için, ya siz neden sessiz kalıyorsunuz. Bu haberlerin kime ne faydası var, seslendiğinizde sesinizi duyuracak gücünüz var. Lütfen bu konuda da duyarlı olup sesinizi duyurun. Bu haberler yasaklanmasa bile sınırlansın.”
Münevver Karabulut (18) adlı genç kızın bir çöp konteynerinde bulunan ölü bedeniyle ilgili detaylar şoke ediciydi.
Sadece bir gitar kutusu bile trajediyi anlatmaya yetiyordu.
“Kesik baş cinayeti” tanımı da yeterince ürperticiydi.
Milliyet sansasyonculuktan olabildiğince kaçınarak olayı genç bir kızın ölümü çerçevesinde izlemeye çalıştı. Münevver Karabulut’u öldürme şüphesiyle aranan gencin, adını ve yüzünü kapatarak cinayetin takibini yaptı. Dolayısıyla medyaya ilişkin genel eleştirilerden en az pay aldı.

Time’ın kapağı

Almanya’daki okul katliamı haberlerine gelince.
Medyaya tez konusu olabilecek önemli bir tartışma, ABD’de on yıl önce yaşanan “Columbine Lisesi katliamı” sonrasında gözlendi. TIME dergisi, 20 Aralık 1999’da, olayın üzerinden sekiz ay geçmiş olmasına rağmen baskın görüntülerini içeren bir kapakla çıktı. Ve ağır eleştiriler aldı.
Derginin editörleri, “Suçu sansanyonel bir hale getirmek veya haftanın suçunu kapak yapmak gibi bir eğilimimiz yok” diye savunu yapsalar da katliamda çocuklarını kaybeden aileler, saldırganları olay anında silahlarıyla gösteren fotoğrafları kapaktan yayımlayan TIME’ın tutumunu etik bulmadı.

Suç haberlerinde ölçüt

Kurbanların aileleri, “Birçok yaşamı parçalayan, mahveden saldırganları görmek zorunda bırakılmasak, bize çok büyük iyilik yapılmış olurdu” diye tepki gösterdiler.
TIME yöneticileri ise “katliam anı” kapağını, “olay unutulmasın” diye yaptıklarını savundu.
ABD’de okul ve öğrencileri hedef alan şiddet olayları üzerine “medya dili”nin ne olması konusunda geniş tartışmalar yapıldı. Benjamin Radford, 2000 yılında yayımlanan bir rapordan hareketle benzer trajedilerle nasıl başa çıkılabileceği konusunda medyaya da sorumluluk yüklüyor.
Örneğin, “Bir okul katliamı daha”, “yaygın bir olgu” gibi tanımlamalardan kaçınılması öneriliyor. Chicago Sun Times gazetesi Yayın Yönetmeni, bir yaralama olayından sonra, benzer suç haberlerini baş sayfadan vermeme kararı alıyor. Gazete bu tutumunu, “Aldığımız karar, habercilik sorumluluğuyla topluma karşı sorumluluğu dengelemeye yönelik editoryal bir karardı” diye açıklıyor.
Berkeley’deki California Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi Dekanı Orville Schell de kararı destekleyen bir görüş bildiriyor:
Yarım milyon insanın öldüğü Ruanda’daki katliamı değil de çıldırmış bir gencin otomatik silahla arkadaşlarına saldırmasının kapak yapılması, önem derecesinden bağımsız bir tercihtir.”
Silahsızlanmanın önemi
Türkiye’de lise ve öğrenci gençliğini hedef alan şiddet olaylarında “facebook cinayeti” diye adlandırılabilecek yeni suç türlerine rastlandığı bir gerçek. Medya bunları verirken duygular kadar tehdidin nedenleri, bireysel silahsızlanmanın önemi gibi olgular üzerinde de durmalıdır.
Milliyet Okur Temsilcisi olarak gazetenin bu konularda duyarlı olduğunu biliyorum. İntihar haberlerini yayımlamayan gazetenin, çocuk ve gençleri şiddet içeren olayların olumsuz etkilerinden de koruyacağını umuyorum.