Uyan yahu!

Uyan yahu!
‘Uyan Artık Türkiyem..." Sık sık duyarız bu ve benzeri sloganları. Star’ın "Gece Hattı"nda rastladım çarşamba gecesi. Faili meçhuller, trafik kazaları... Evet "yeter artık"... Nereye kadar? Ne kadar "Yeter artık" dediğimizi bir hatırlayın. Kaç defa uyandırılmak istendiğimizi ya da kaç defa uyanın denildiğini ve bunları söyleyenlerin aslında hep uyuduklarını...

Sayın Derviş’in sabahın altısında kalkması bizim medyayı pek bir hayrete düşürdü. Show’un sabah haberlerinde sunucumuz, ABD ve Batı’da bunun çok normal olduğunu, hatta toplantıların sekiz gibi başladığını anlattı. Bir de tabii "adama bak, ne kadar çalışkan" imajı da veriliyor. Bizim siyasetçiler de sabahın altısında çalışmaya başlasalar Türkiye’de her şey yoluna girecek gibi bir durum oluyor. Yok yaa...

"36 saat çalışıp 350 hastaya bakarsan tansiyonları şaşırmaz mısın" diye isyan ediyor bir doktor, çalışma şartlarına. Tıp Bayramı’nı kutladık ya!

Tavernada çalışmak keyifli. Aşçı, komi, garson hep beraber ellerde tencereler tavalar ve kepçeler... Hatta biri Fedon’un kafasına geçirmiş tencereyi çalıyor kepçeyi... Ne güzel yaa... Asgari ücret, zam filan unutuyorsun işte. Aldın mı eline tencereyle kepçeyi "Çal çingenem çal" şeklinde...

Yine ceza yağıyor. Bayramda başlayan "ceza yağmuru" devam ediyor. Gözler alıştı. Kara tahtayı gören zaplıyor. Biz zapladıkça daha ağır cezalar da gelir. Zaten hayatımız da böyle değil mi?

"Denenmemiş bir şeyi deniyorum. Böyle kurtulacağım" diyor Deniz Baykal TV8’de katıldığı söyleşide, partisi ile ilgili. Taksi şoförü de "Bütün partileri denedim bir de Deniz Baykal’a bakacağım" dedi bana. Baykal bu mesajı boşuna vermedi galiba. Zaman yine denenmemişin denenme zamanı olsa gerek!

Osman Tamburacı "Futbol Mahkemesi"nde hakem - idareci ilişkilerini "cinsel" ilişkiye gönderme yaparak anlattı: "Yatağa nasıl gireriz anlaşamazsak..." Aklımız fikrimiz orada. Olsun, fena mı? Ayrıca yatağa girerken bir anlaşma yapmak gerekmiyor.