The Others Yağmur özlemi

Yağmur özlemi

20.12.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yağmur özlemi

Yağmur özlemi


1999, son 30 yılın en az yağış alan yılı oldu. Kuraklık doğudan, batıya tüm bölgeleri vururken, tarım ürünlerinde sıkıntı yaşanacağı uyarısında bulunuluyor


       Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu, Ege ve Akdeniz Göller yöresi 10 aydır kuraklıktan kıvranıyor. Tohum ekim mevsimi olması nedeniyle kuraklıktan en çok çiftçiler etkilendi.
       Doğu ve Güneydoğu Bölgesi'nden Bağdat'a kadar uzanan coğrafyadaki kuraklık marttan bu yana sürüyor. Güneydoğu bölgesine yeterli yağış düşmemesi nedeniyle bir doğal afet yaşadıklarını belirten çiftçiler, "Yaz döneminde ürün alamadık. Tarım sektöründe gübre, akaryakıt ve diğer girdilerde fiyatlar katlanmasına rağmen hububata yeterli oranda taban fiyatı verilemedi. Ekonomik darboğaza girdik" dedi.
       Diyarbakır'ın Bismil ilçesi Ziraat Odası 2. Başkanı İhsan Budak, bölgede rekoltenin çok düşük düzeyde seyrettiğini, yaklaşık 6 - 7 trilyon liralık zarar meydana geldiğini belirterek, "Sadece Bismil'de bir milyon dönümün üzerinde ekili alan var. Kuraklık nedeniyle toprak çatladı. Hayvancılık da çok zor günler geçiriyor" diye konuştu.

Konya'ya beş dakika yağdı

       Göller yöresi olarak bilinen Antalya, Burdur ve Isparta da son 30 yılın en kurak dönemini yaşıyor. Meteoroloji yetkilileri, 1999'da metrekareye düşen yağış ortalamasının son 30 yılın en düşük rakamı olduğunu kaydettiler. Uzun yıllar ortalaması dikkate alındığında bugüne kadar Antalya, Burdur, Isparta ile ilçelerinde metrekareye çok az yağış düştü. Antalya'da geçen yıl metrekareye 1344 kilo yağış düşerken, bu yılki yağış miktarı 713 kiloda kaldı. Antalya'nın uzun yıllar yağış ortalaması ise (son 30 yıl) bin 53 kilo olarak belirlendi. Isparta'ya geçen yıl metrakareye 683, bu yıl ise 290 kilo yağış düştü. Burdur'da geçen yıl yağış miktarı 535 kiloyken, bu rakam bu yıl 291 kilo olarak gerçekleşti.
       Erzurum da son 10 yılın en kurak mevsimini geçirdi. Kasım ortasında başlayan yağmur, çiftçinin yüzünü biraz güldürdü. Türkiye'nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya Ovası'nda üç gün önce yağan yağmur çiftçiye umut oldu. Ancak sadece beş dakika süren yağış bütün umutları bir anda söndürdü. Konya Ovası'na Kasım 1998'da metrakareye 19.6 kilo yağış düşerken, bu oran bu yıl yarım kiloda kaldı.

Çukurova can çekişiyor

       Son dört yılın en kurak mevsiminin yaşandığı Çukurova'da geçen yıl 11 aylık dönemde metrekareye 234.7 kilogram yağmur düşerken, bu yılın aynı döneminde 67.8 kilo yağış gerçekleşti. Adana Meteoroloji Bölge Müdürlüğü verilerine göre, buğday ekiminin yapıldığı kasımda metrekareye 67.2 kilogram yağış düşmesi gerekiyor. Yağış miktarının bu yıl üç kiloda kalması çitfçinin belini büktü. Çukurova'ya Aralık 1998'de düşen yağış miktarı 173.9 kilogramken bu oran 1999'un sonlarına doğru 0.6 kilo olarak gerçekleşti. Çukurova, geçen kasımda da kuraklığa mahkum oldu.
       Bursa'da ise aylardır süren kuraklık, ekimde yerini yağışlı havaya bıraktı.
       İzmir Meteoroloji Bölge Müdürlüğü'nün verilerine göre Ege bölgesinde de geçen yıla oranla yağışlar üçte iki oranında azaldı. Kasım verileri dikkate alındığında, İzmir'de geçen yıl metrekareye 271.6 kilo yağış düşerken, bu miktar bu yıl 47.9 kiloya düştü. Aydın'da Kasım 1998'de metrakareye 129.7 kilo, Kasım 1999'da ise 31.6 kilo yağış düştü. Denizli, Muğla ve Uşak'ta da yağışlar geçen yıla büyük oranda azaldı.

Çevrecilikte AB'ye yaklaştık

       Ekonomik Kalkınma Teşkilatı (OECD), Türkiye ile ilgili çevresel başarı raporu hazırladı. Raporda, Türkiye'nin çevresel politikalarını güçlendirmesi için yatırım, ekonomik analiz, bilgi ve kurumsal kapasitesinin iyileştirilmesi önerilerine yer verilerek, çevresel politikalarda Avrupa Birliği (AB) mevzuatına yakınlaşıldığı belirtildi.
       Türkiye'nin, "sürdürülebilir kalkınma" adı verilen çevresel ve sosyal ilerlemeyle bütünleşmiş bir ekonomik büyümeyi başarabilme mücadelesiyle karşı karşıya bulunduğu ifade edildiği raporda, 1990'lı yıllarda Türkiye'de enerji, sanayi, ulaşım ve turizmde hızlı gelişmeler yaşandığı, bunun da çevre üzerinde gittikçe artan baskıya neden olduğu kaydedildi.
       Çevreye uygun olmayan davranışlara verilen cezaların etkin olması gerektiğine de değinilen raporda, Çevre Bakanlığı'nın imkanlarının güçlendirilmesi önerildi.
       Kentsel nüfusun yarısının yetersiz ve güvenilir olmayan kanunsuz mekanlarda oturduğu kaydedilirken, arazi kullanım kadastroları ve envanterlerinin, arazi kullanım kontrolünün güncelleştirilmesinin zorunlu olduğu belirtildi.
       OECD raporunda, Türkiye'nin kapsamlı ve düzenli çevresel yayınları bulunmadığına işaret edilerek, çevresel gözlem evi ve çevresel bilgi stratejisi eylem planı oluşturulmasının da hala değerlendirme aşamasında olduğuna dikkat çekildi.