The Others Yüksek ve ince...Ah!

Yüksek ve ince...Ah!

11.10.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yüksek ve ince...Ah!

Yüksek ve ince...Ah
11 Ekim 1998
Çintay
Yüksek ve ince...Ah
Platformlar öldü, boyumuz da kaynar suda yıkanmış tişört misali iki karış çekti. Hele üzerimize kabus gibi çöken balerinlerle anneannem modeli şampanya topuklar, kötü bir şaka sanki. İnsan kendini bilmeli, 1.80 boyla incecik bacaklara sahip olmayanlar bu balerinlerden uzak durmalı.

Ayakları beğenmem, çünkü kadın ayaklarında hep bir gariplik bulurum. Bir kadınla birlikteysem, mümkün olduğu kadar bakmamaya çalışırım ayaklarına. Gözüm kaçmasın isterim. Güzel ayak görmedim çünkü." Bu talihsiz açıklama, Beyaz'a ait. Genel yayın yönetmenliğini modacı Zeynep Tunuslu'nun yaptığı Amann adlı dergide, daha çok talk show programlarıyla tanınan Okan Bayülgen ve Beyazıt Öztürk ile söyleşi yapılmış. İkisine de kadın vücudunda en sevdikleri bölgeleri sormuşlar. Okan "popo, göğüsler..." diye sağlıklı bir şekilde sayarken, Beyaz daha neyi sevdiğini söylemeden, ayaklara karşı olan sevgisizliğini dile getiriyor. Bu ne nefrettir? Beyaz, bu söylediklerinin ne derece vahim olduğunu bilmemekte midir? En yakın arkadaşlarımdan birinin, soğuk bir kış günü üşüyüp ıslanan ayak parmaklarını tek tek öpüp okşayan bir adama nasıl deliler gibi aşık olduğunu da - sanırım - bilmemektedir. Peki niçin Mehmet Güleryüz'ü örnek almamaktadır? Güleryüz, en mühim ressamlarımızdan olması bir yana, had safhada çekici bir adamdır ve özellikle yüksek topuklu şık ayakkabılardan çıkan bakımlı kadın ayaklarını çok tasvip eder. Biz, tartışmasız Güleryüz ekolündeniz. Ayakları da (kadın, erkek - ki onlarınkinin daha çirkin olduğu iddia edilebilir), ayakkabıları da severiz. Yalnız bu sezon bazı sorunlarla karşı karşıyayız. Özetliyorum:
Birkaç yıldır, pek uzun bacaklı olmamalarıyla tanınan Türk kadınlarına güven aşılayan bir yüksek topuk durumu vardı. Bir yanda seksi ve şık stilettolar, öte tarafta artık varoşlara yayılan Spice Girls platformları. Fakat yüksek topukların egemenliği bu sonbahar sona erdi. Yeni sezonun en belirgin trendlerinden biri alçalan, hatta yok olan topuklar. Mevzuyu 7 ana başlıkta inceleyebiliriz:
1. Şampanya topuklar. Bacağı tombul gösteren bu topuk boyunun domez durduğu kanaatindeyim. Marc Jacobs, bebekken babaannemin gardırobundan arakladıklarımın aynısını yapmış. Mecbur kalmadıkça kullanılmamasından yanayım.
2. Başta flanel ve tüvit olmak üzere, kumaş ayakkabılar. Ravel'ler çekici ama yine de kullanım zorluğu var; yıkasan olmaz, silsen olmaz.
3. Çinli terlikleri. Helmut Lang çıkardı, pek benimsendi.
4. Tercihen sivri burunlu loafer'lar. Kurt Geiger'lar, türünün en iyi örneği.
5. Balerinler. Eveeet, tüm Avrupa'da sezonun galibi bunlar. Jimmy Choo'nunkileri yere göğe koyamıyorlar. Hepsinde sıfır topuk ve önde bir bant yer alıyor. Bunları özellikle uzun eteklerin altına giymek moda ama bacak boyu iki metreyi bulmayanlarda sonuç pek parlak durmuyor. Bu yüzden de bizdeki ayakkabıcılarda neredeyse hiç yok. Manolo Blahnik bu dümdüz ayakkabıların çok modern durduğunu, tatlı, şık ve zarif bir okullu kız imajı yarattığını söylüyor. Bazıları okullu kızları sevebilir, doğrudur ama tercihim uzun bacaklı seksi kadınlardan yana.
6. Yüksek ve incecik topuklular. Onların üzerinde başarıyla yürüyen güzel bir çift bacağa bakmak bana bile keyif veriyor. Burunlar adamın gözünü oyacak gibi.
7. Yüksek ve üzerinde durulabilir kalınlıktaki topuklar. Tartışmasız favorim. Burunları sivri olanlar da, ucu küt kesikler de mevcut. Gucci ve Prada'yı seviyorum, aksi takdirde sevgilimin beline geliyorum.

Nerede ne var?
* Beymen'de bir sürü yabancı markayı bulmak mümkün. Sivri burunlu, ince topuklular çoğunlukta. Bir de o şampanya topuklu taşlı terlikler var; oyuncak gibi. Baktıklarımın hepsi 96 milyondu, geçiyoruz.
* Nine West'teki yüksek topuklu, bilekten bağlı modeller 45 milyon civarında.
* La Botte, Nişantaşı ve Erenköy'den sonra Etiler'de de şube açtı. Hem kendi modellerini, hem de yabancıları satıyor.
* Derimod'un ayakkabılarından hoşlanırım ama bu sezon ne denediysem olmadı, ayaklarım hepsinde dolma gibi durdu. Halbuki 34 milyonluk bilekten bağlı süetleri gözüm tutmuştu.
* İki girişimci ev kadınının memleketimize kazandırdığı Carvela, Bağdat Caddesi'nde. Harrods'ın o nefis Kurt Geiger'ları için bakmanız lazım.
* Pollini'de tam bu sezonun modeli, orta boy topuklu, burnu sivriymiş gibi gelip ucu kırt diye kesilen, önde ince bantı olanlar çok iyi ama fiyat uçmuş iyice; 310 dolar.
* Buna karşılık neredeyse aynı model Zara'da 19 milyona satılıyor; üstelik gayet rahat.

Yedim
* "Birlikte yaşadığınız ilk evin bir tuğlasını alıp, ona bir örtü dikin." (Seni Seviyorum Demenin 2002 Yolu, Cyndi Haynes, Dale Edwards)

* Londra'nın şimdilerde en gözde barı, Chalk Farm Road üzerindeki Bartok. Kıpkırmızı duvarlar, sofa ve geniş koltuklar iç gıcıklayıcı. Tel: 0171 9160595.

* İlk pastırma yazı akşamında hava kararmadan, su kenarında kalamar, karides, bol taratorlu midye, yağlı beyaz peynir, göbek salata, çıtır ekmek, buzlu rakı... Bebek'te Yeni Güneş, Anadolukavağı'nda Kavak Doğanay olabilir.

* "Kadını güzel yapan Tanrı; sevimli yapan da şeytandır." (Victor Hugo)

* Japonlar "kawaii" diyor. Türkçe'ye "sevimli, şirin" olarak çevrilebilir. Minik topuklar, oyuncak çantalar derken, eni boyu 4 - 5 santimi geçmeyen mini fetiş kitaplar da çok moda.

* En sevdiğimiz sinema yazarımız kim? Tabii ki Uğur Vardan. Acele edin; 34 yaşında, şaşırtıcı vaziyette Eric Clapton'a benziyor ve hala bekar!

* Mango'nun tüy takıları çok çekici. Kolyeler 5, küpelerse sadece 2.5 milyon. Siyah ve bordosu var.