The Others Zamlar satışları durdurur

Zamlar satışları durdurur

28.12.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Zamlar satışları durdurur

Zamlar satışları durdurur


Merkez Bankası Başkanı, özel sektöre mal fiyatlarını yüzde 20'nin üzerine arttırmaları durumunda satış yapamayacakları uyarısında bulundu. Erçel, 'Oligopol fiyat arttırılırsa Rekabet Kurulu devreye girer' dedi.


       Milliyet Yazı İşleri'nin "Pazartesi Konuğu" olan Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, uygulanan istikrar programının enflasyonu düşürme politikası üzerine inşa edildiğini, kamu ve özel sektörün belirlenen hedef dışına çıkması halinde mal ve hizmet satmakta zorlanacaklarını bildirdi.
       Piyasa ekonomisini bozan en önemli faktörlerden birinin oligopolistik fiyat oluşumları olduğunu belirten Erçel, Rekabet Kurulu'nun fiyat sistemi üzerindeki etkinliğinin artacağını söyledi. Erçel, "Eğer Odalar veya özel sektörde bir iki kişi fiyatları belirliyorsa burada Rekabet Kurulu devreye girer. Rekabet Kurulu piyasanın çok daha etkin olması amacıyla oluşturuldu" dedi.
       Hükümetin belirlediği programın başarısına inandığını ve siyasi iradenin kararlılığını devam ettireceğinin görüldüğünü belirten Erçel, "Özelleştirme, tahkim gibi konularda gerçekleştirilen anayasa değişiklikleri, Sosyal Güvenlik Reformu ile önden yüklemeli olarak başlayan program hiç bir açık vermeyecek şekilde kuruldu" dedi.
       1998'de hükümet yüzde 50 enflasyon hedefi belirlediğinde inanmayanlar olduğunu kaydeden Erçel şöyle konuştu:
       "Ancak özel sektörde buna uydu ve bu da talebi belli ölçüde düşürdü. Ekonomide dört önemli gelir faktörü var; faiz, kar, rant ve ücretler. Bunlardan biri daha fazla alayım derse denge başkasının aleyhine bozulur. O zaman ya stoklar birikir ya da enflasyon yükselir. Biz enflasyonu düşürme programı oluştururken bu dört gelir faktörünün hedeflenen enflasyona göre hareket edip geçmişteki alışkanlıkların bırakılmasını amaçladık. Bunlardan bir tanesi kira gelirleri."

'Ortadirek dönecek'

       Global ekonomiye geçmeye hazırlanan Türkiye'nin gelir dağılımını düzeltmesi gerektiğini söyleyen Erçel, bir ülkede adil bir gelir dağılımı yoksa, o ülkenin global ekonomiye geçmesinin mümkün olmadığını söyledi.
       Anti - enflasyonist ekonomi programıyla Türkiye'nin kaybettiği orta sınıfı yeniden kazanmayı istediğini ifade eden Erçel, "Sanayileşmiş bütün ülkelerde orta sınıf çok güçlüdür. Enflasyonun en önemli sakıncalardan biri topluma ve kurumlara negatif enerjiyi yüklemektir. Biz enflasyona tutsak bir ülke olarak beklentisiz kaldık. Şimdi bunu tersine çevirmeye çalışıyoruz" diye konuştu.
       Programın yeni başladığını ve düşük işsizlik, maksimum sürdürülebilir büyüme hedeflediğinin altına çizen Erçel, ilk somut sonuçların martta alınmaya başlanacağını söyledi. Erçel, enflasyonun ekim - kasım aylarında yüzde 20 seviyelerine geleceğini tahmin ettiğini belirtti.

Programın yumuşak karnı

       Erçel programın üç yumuşak karnını; Siyasi istikrarsızlık, dünya ekonomilerinde yaşabilecek karışıklıklar ve ödemeler dengesinde çıkabilecek sıkıntılar olarak açıkladı. Erçel bu üç konuda bir sorun çıkmasının bugünkü şartlarda çok zor gözüktüğünü de sözlerine ekledi.

Mevduata güvence yazın sınırlanacak

Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, 1994 ekonomik bunalımının ardından getirilen bankalarındaki mevduatlara tümüne yüzde 100 güvence uygulamasının aşamalı olarak bu yaz aylarında kaldırılacağını söyledi. Erçel, konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı:
       "Banka sisteminde yapılan rehabilitasyon çalışmaları kademeli bir şekilde olmalı. Aksi takdirde sistemde bir anda karışıklık ortaya çıkar ve sistem çok büyük zarar görür. Bu nedenle sektörde uygulanan yüzde 100 mevduat garantisini de kademeli olarak yaz aylarına doğru kaldırmayı planlıyoruz. Elimizdeki bankalarla ilgili şahsi sorumlulukların üzerine gidiyoruz. Hepsi yargı çerçevesinde yürütülüyor. Bankacılık sektörü, güvene ve etiğe dayanan bir sisteme sahip olmalı."
       El konulan bankaların neden olduğu zararların karşılanmasında Merkez Bankası kaynaklarına başvurulmadığına dikkat çeken Erçel, öncelikle bankaların mevduatlarına karşılık Merkez Bankası Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na yatırdıkları karşılıkların kullanılacağını söyledi. Erçel, bankaların zararlarını kapatmak için fon dışında kullanılacak kaynaklar konusunda da "Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na borçlanma yetkisi verilecek. Ayrıca, Dünya Bankası'ndan da kredi gelecek" dedi. Erçel ayrıca bu bankaların aktifleri olduğunu da anımsattı.
       Erçel, en büyük amaçlarının bankaların zararlarının kapatılmasında halkı zarara uğratacak bir kaynak kullanımına gitmemek olduğunu da vurguladı.

En çok İnterbank'a harcadık

       Erçel, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'nda ilk başta 2.5 milyar dolar olduğunu söyledi. Bu paranın 1.4 milyar dolarının Türkbank, Bankekspres ve İnterbank'ta harcandığını söyleyen Erçel, bu paradan en büyük payın İnterbank'a gittiğini belirtti. Erçel, daha önce el konan bankalardan Cavit Çağlar'ın İnterbank'ına verilen kredilerin de sonuna kadar takip edileceğini söyledi.

Tarıma destek AB fonlarından gelecek

       Erçel, tarım destekleme alımlarının sınırlandırılması ve tarımda ürünlerin dünya fiyatlarıyla alınması konusunda niyet mektubunda da yer alan planının uygulanan reformun en önemli ve en zor maddesi olduğunu söyledi. Erçel, tarım sekmtöründe desteklemelerin kalkmasıyla oluşan zararın avrupa Birliği’nden adaylık sürecinde gelecek fonlarla destekleneceğini de belirtti. Erçel, konuyla ilgili olarak şu bilgileri verdi:
       “Avrupa Birliği’ne geçiş aşamasıyla birlikte tarım reformunun da başlatılmış olması, Türkiye için bir şans. AB üyeliği sürecinde Türkiye’ye fonlar gelecek. AB, bu fonları altyapı, enerji ve tarım alanlarında da kullandırıyor. Birliğe bakıldığında fonların büyük bölümünün tarım sektörü olduğu görülüyor. Bu nedenle tarım sektörü çok sağlıklı bir yapı içinde olmalı ki bu fonların kullanımında başarı elde edilsin. Tarım reformu kolay bir olay değil. Tarım reformu büyük ölçüde Dünya Bankası ile olan tarım reformu kredileriyle bütünleşerek yürüyecek."
       “Türkiye’de yapılan bilimsel araştırmalara göre yüzde 20 ile 50 arasında kayıt dışı bir ekonomi var. Kayıt dışı ekonominin bu tür programlara etkisi genellikle kamu finansmanında görülür. Geçen yıl çıkan vergi kanunlarının önemli amaçlarından biri kayıt dışı ekonomiyi kayıt içine alabilmekti. Bunu yapmaya çalışınca ne gibi engellemeler olduğunu hepimiz biliyoruz.

Satılacak bankalara yabancılar talip

       El konulan beş bankayla birlikte sayıları sekize çıkan Merkez Bankası’na bağlı Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’ndaki bankaların satılacağını belirten Erçel, “Yabancı gruplardan bu bankalara ciddi talepler var" dedi.
       Erçel 2000 yılı sonuna kadar daha önce Fon’a devredilen İnterbank, Bank Ekspres ve Türkbank’ın satılacağını, diğerlerinin de bilançolarının kontrol edilip, gerekli revizyonlar yapıldıktan sonra elden çıkartılacağını anlattı.
       Fon’un devraldığı bankalarla ilgili Hazine yeminli murakıplarının ayrıntılı çalışmalar yaptığını belirten Erçel, “Devir bilançosu çıkartıyoruz. Çıkacak zararın hiçbir şekilde vergi mükellefine yüklenmemesini istiyoruz. Kuracağımız doğru mekanizmayla mümkün olduğunca el konulan bankaların zararlarını kamuya, vergi mükellefine yansıtmayacağız. Bu banka zararlarının sigorta fonundan karşılanmasına çalışacağız" şeklinde konuştu.
       Erçel, yeni Bankalar Yasası çerçevesinde üst kurul oluşumunun en geç nisan ayında tamamlanacağını belirterek şöyle konuştu:
       “Yeni Bankacılık Kanunu, bankacılık sektöründe bundan sonra böyle olaylarla karşılaşmamayı sağlayacak olan bağımsız denetimin en büyük garantisi. Bankalar Üst Kurulu en geç Ağustos 2000’e kadar faaliyete geçmiş olacak. Kurul üyeleri nisana kadar seçilecek. Merkez Bankası, Üst Kurul ile işbirliği içinde çalışacak.

IMF’ye ilk mektup temmuzda gitti

       Erçel, IMF’ye ilk niyet mektubunun 2 Temmuz’da verildiğini, bu sürede programın ayrıntılarının görüşüldüğünü bildirdi. Erçel şöyle konuştu:
       “İstikrar programı, uzun süredir üzerinde çalıştığımız ve nisanda siyasi otoritenin olurunu aldığımız bir programdır. Siyasi oteritenin onayını aldıktan sonra temmuzda bir niyet mektubu olarak Uluslararası Para Fonu’na (IMF) verdik. Elbette ki şeffaf olunmalı ve topluma açıklanmalı. Topluma açıklamadık. Çünkü kur politikası ve bankalarla ilgili operasyonlar gibi hassas konuları içeriyordu.

Etik kurallar için üst kurul olmalı

       Merkez Bankası Başkanı bankacılık sistemi hem güvene hem de etiğe dayanan bir sistem olması gerektiğini vurgulayarak, “Banka isimleri verilerek asılsız haberler yapılmamalı. Belki mevduat sahiplerini risk almak açısından uyarmak önemli olabilir, ancak sistemin büyük zarar görmesi de olası" dedi. Erçel, “Etik kurallarını Üst Kurul belirlemeli. Banka açmak ve sistemden çıkışlar belli etik kurallara bağlanmalı. ‘Şunu, şunu yapanlar bunu yapamaz’ demelisiniz. Bu nedenle el konulan bankaları eski sahiplerinin geri almaları da etiğe uygun düşmez" diye konuştu.

Toplu sözleşmeler kazanılmış hak

       Global ekonomiye geçmeye hazırlanan Türkiye’nin gelir dağılımını düzeltmesi gerektiğini söyleyen Erçel, bir ülkede adil bir gelir dağılımı yoksa, o ülkenin global ekonomiye geçmesinin mümkün olmadığını söyledi. Anti - enflasyonist ekonomi programıyla Türkiye’nin kaybettiği orta sınıfı yeniden kazanmayı istediğini ifade eden Erçel, memur maaşları ve ücretlere ilişkin açıklanan zam oranlarının, kamuda daha önce imzalanan toplu sözleşmeleri etkilemeyeceğini, bu sözleşmelerin kazanılmış hak olyduğunu söyledi.

Riskler önceden denetlenecek

       Bankacılık sektöründe önemli olan, olayları önceden görmektir. Bu kurul sayesinde herşeyi önceden görüp önlemek mümkün olacak. Bulguyu saptamak önemlidir. Bir banka için iki önemli bulgu vardır: Bir, riski fazla alıyordur, ‘finansal riski almayın’ diye düzelteceksin; iki, kredi vermiş batırmış ve ortaya bir zarar çıkmış, ‘şu kadar zararın var, parayı çıkar ver’ diyeceksin. Bunun iki tane çok basit yöntemi vardır. Bu iki yöntemi banka yapamazsa sahibi ‘ben bunu karşılayamıyorum’ diyecek veya bankayı satacak ya da devredecek.