TÜRK futbolunda her şeyden biraz var ama hiçbir şeyden tam yok” diyerek aslında ne güzel söylemiş Frank Rijkaard. Hele bir hakem izledik, adı Yaşar Kemal Uğurlu ve yemin ediyorum hakemliğin ve futbolun kuralını yeniden yazdı dün gece. Meğer arkadan vurmak da, formadan çekmek de, el kol itiraz etmek de serbestmiş. Ya da kartlık değilmiş Uğurlu’ya göre. Bir ara Mustafa Yumlu artık hakemi ya dövecek, ya da kovalayacak sandım. Ve Yumlu bu itirazlarının neredeyse tamamında haklıydı. Hakemler tam komediydi. PEKİ ya futbolculara ne demeli? “Nereden çıktı bu maç” havasında koşup durdular. Oyun disiplini sıfırdı. Motivasyon, yardımlaşma, takım organizasyonu, taktik-maktik hikaye oldu Akhisar’da. HAVLU ATTILAR OLAN yine Okan Buruk’a oldu. Sadece 2 sarı kart çıktı ve Okan atıldı. Küfür ettiyse sözüm yok ama itirazdan atıldıysa gerçekten yazık. MUSLERA kötü başladığı maçta sonra toparladı ama sonuçta göz yaşlarıyla bitirdi. Antalya maçında çok iyi oynayan Carrasso dün sakatlığı nedeniyle kadroda yoktu ve Fatih Terim Eray’a güvenmemiş olmalı ki, Muslera’da devam kararı aldı. MARIANO tutuk, Latovlevici kötü, Belhanda berbat ötesiydi. Rodrigues sahada vardı varmasına ama etkisizdi. Oyuna olumlu katkısı hiç olmadı. Sahanın G.Saray adına en iyisi Serdar Aziz’di. BENİ asıl şaşırtan olay Akhisar cephesinde yaşandı. Tüm oyuncular içinde en iyi, etkili ve hırslı oynayan Seleznyov 71’de, Muğdat da 79’da çıktı. Çıkmaması gereken iki adam çıktı ve Akhisar kupaya yeni stadında havlu attı. SAHADA teknik adam beceriksizliğinden tutun, oyuncuların isteksiz ve kaos dolu futbolu ile neredeyse her kararı tartışılan tutarsız bir Yaşar Kemal Uğurlu imzasını attı. Fatih Terim, Akhisarspor karşısında Gomis, Donk, Nagatomo, Maicon ve Linnes’i oynatmayarak rotasyona gitmiş... Önce şunu söyleyeyim, Akhisarspor çok iyi bir takım... Okan Buruk’u kutlamak lazım... Taş gibi bir ekip yaratmış... Koşuyorlar, mücadele ediyorlar, iyi paslaşıyorlar, gol pozisyonlarına giriyorlar... Süper Lig’in iyi takımlarından bir tanesi olmuş Akhisarspor... Ve Galatasaray’a fazlasıyla direndiler... İlk golü de buldular... Ama ne olursa olsun Galatasaray yedeğiyle, asıyla, futbolcu kalitesiyle Akhisarspor’un çok üzerinde... Buna rağmen bir Gomis, gol yollarında sarı-kırmızılıların herşeyi... Gomis olmayınca Rodrigues’in temposu düşüyor... Rodrigues olmayınca Gomis’in temposu düşüyor. Onlar birbirini tamamlayan, bu sezonki Galatasaray’ın en etkili futbolcuları... Sinan gol atmasına rağmen dün gece ne oynadı derseniz, Galatasaray’a hiç katkısı olmadı. Yasin var mıydı, yok muydu anlaşılmadı... Belhanda maç seçen, canı istediği zaman iyi futbol oynayan bir oyuncu... O da sahada kaldığı sürece takımına katkısı sıfırdı... Mücadele etmiyor, isabetli pas vermiyor, herhalde deplasmanları sevmiyor... Türk Telekom’da oynadığı zaman 40 bin taraftarın baskısıyla kendini zorluyor, iyi şeyler yapıyor ama deplasman maçlarında maalesef yok... Donk’un yerine Tolga oynadı... Evet, Tolga koşuyor, iyi mücadele ediyor ama Donk Galatasaray’a Fatih Terim’in bu sezonki hediyesi... Tolga, Donk’un yaptıklarını yapamıyor... En azından kafasını kaldırıp 10 metre ilerideki arkadaşına pas veremiyor... Donk ise şu an için takımının olmazsa olmazı oldu... Selçuk iyi günündeydi. Kaptan iyi mücadele etti. Başarılıydı... Beni hayal kırıklığına uğratan futbolcu en çok Mariano oldu... Ne olmuş bu çocuğa bilmiyorum... Hücuma çıkıyor, etkisiz... Verdiği paslar yerini bulmuyor. Defansa geliyor, hatalar yapıyor... Kalesinde gol tehlikesi yaşanıyor... “Fatih Terim, neden Mariano’yu oynatmıyor?” diyenler dün gece bunun cevabını almışlardır. Demek ki Linnes’in sağ bekteki forması garanti... Ahmet Çalık da uzun zamandan sonra ilk kez oynadı. Gol attı, çok gayretliydi, hatasız bir futbol ortaya koydu... Serdar Aziz ise takımının en iyisiydi. Sonuçta deplasmanda Akhisarspor karşısında alınan 2-1’lik galibiyet Galatasaray’ı büyük bir terslik olmazsa finale taşıyacak. Eren Derdiyok'un sürpriz sakatlığı sonucu Fatih Terim elindeki tek golcüsü Gomis'i, Akhisar'da doğru bir kararla kulübeye çekti. Nagatomo, Linnes ve Feghouli'yi ligi de düşünerek dinlendirdi. Galatasaray'ın kulübesi geniş değil. Terim santrforsuz 4-6-0 modeliyle bir G.Saray'ı sahaya sürdü. Bu 11'in herhangi bir maçta yan yana oynadıklarını hatırlamıyorum. Gomis olmayınca Rodrigues de istediği duvar paslarını yapamadı, patlayıcı deparlarını sergileyemedi. Belhanda'nın sağda oynayan Sinan'a yanaşması kağıt üzerinde belki doğruydu ama etkisiz kaldı. Gomis'in yokluğunda Belhanda, Rodrigues'e yakın oynasaydı Galatasaray daha çok pozisyon üretirdi. Faslı yıldız, araya atacağı toplarla Rodrigues'i daha üretken hale getirirdi. Akhisar'ın sağ beki Lopes, Rodrugues'in hızını ve gücünü bildiği için alıştığımız kanat bindirmelerini yapamadı. Akhisar şans golü attı ama Muğdat'ın auta giden şutunu Seleznyov'un takip etmesi kalitesi adına mükemmeldi. Galatasaray'ın iki dakika sonra Ahmet Çalık'la bulduğu gol Akhisar'ın performansına olumsuz yansıdı. Akhisar uzun süre maçı 1-0 önde götürseydi, Galatasaray'ı kompakt futbolun içinde etkisiz hale getirebilirdi. Tolga Ciğerci koşu kalitesi ve enerjik yapısıyla takımın enerji santrali oldu. Ancak hücuma çıkarken kaptırdığı toplarla kulübeyi öfkelendirdi. Terim, savunmaya, Muslera'ya ve Tolga'ya 'garanti oynayın, riske girmeyin' gibi bir vücut dili kullandı. Terim, Linnes'i çalışkanlığından dolayı oynatıyor. Ama Mariano ile oynamak çok farklı. Çünkü Brezilyalı yıldız top tekniği ile aklını mükemmel birleştiriyor. Rodrigues oyundan çıktıktan sonra Lopes-Muğdat ikilisi Latovlevici'nin kanadından çok etkili ataklar geliştirdiler. Gecenin yıldızlarından Serdar Aziz doğru pozisyonlar alırken ilk hamlelerde de çok başarılıydı. Feghouli girdikten sonra Galatasaray'ın oyun gücünü müthiş artırdı. Ama santrforsuz oynamanın verdiği şaşkınlıkla Sinan-Yasin-Feghouli üçlüsü final noktalarında birbirlerine ikramda bulununca pozisyonları harcadılar. Sinan maç boyu ön plana çıkmadı ama kupa golcülüğünü hatırlayıp mükemmel kafa golüyle Galatasaray'a final kapısını araladı. Bu galibiyet deplasmanlarda kriz yaşayan Galatasaray'a güven olacaktır. Golcüsüz G.Saray mı olur? Oluyor işte böyle mecburen... G.Saray’ın kupada oynadığı maçları izledikçe, Fatih Terim’in çaresizliğini daha iyi anlıyor insan... Sezon başında yapılan kadro mühendisliği hataları, ocak ayında mali kriz nedeniyle yapılamayan transferler ve bugün Akhisar ile oynanan kupa yarı finalinde sahaya golcüsüz çıkmak zorunda kalan bir G.Saray... Bu yokluğa rağmen, Akhisar gibi kaliteli bir takım karşısında alınan bu galibiyet, bence önemli bir iş gerçekten. Diyeceksiniz ki ‘Gomis var kulübede’... Gomis var da, aslında yok! Bu maçlar için bekleyen tek yedek golcü Eren Derdiyok sakat... Fatih hoca bu maça Gomis’le başlasa ve o da sakatlansa, bu kez ligde oynatacak adam kalmayacak. Sizce iki ayaklı bir maç için bu risk alınır mı? Bence alınmaz... Hoca da 80 dakika boyunca almadı zaten. Hem Gomis’i olası sakatlıktan korumaya çalıştı hem de Karabük deplasmanı için dinlendirmiş oldu. Son 10 dakikaya girilirken ‘Belki ikinci golü atar’ diye oyuna soktu ki, zaten başka da çaresi yoktu. Golü o atamadı ama oyuna girmesiyle rakip stoperler ona dikkat kesilince, 80 dakika oyunda gözükmeyen Sinan rahatlayıp golünü attı ve G.Saray kazanıp finalin kapısını araladı. Gomis dışındaki değişikliklerin geri kalanına ise rotasyon diyebilirsiniz... Örneğin Ahmet Çalık... İyi niyetli ve düzgün bir çocuk olduğu her halinden belli. Beraberlik golündeki takipçiliği çok önemli. Ama savunma özelliklerini daha çok geliştirmeli... Mariano mesela... ‘Terim, Mariano’yu neden oynatmıyor ?’ diye merak ediyor ya birkaç haftadır herkes. Hocanın onu neden oynatmadığını anladık bu maçta. Adam kaçırmalar, kaçırdığını takip etmemeler, ofsaytı bozmalar... Mariano iç saha maçlarında canavar gibi ama deplasmanlarda nedense yok. Sivas maçı halen aklımda mesela... “Linnes sanki çok mu iyi?” diye de sorabilirsiniz haklı olarak. Bence o da G.Saray için yetersiz ama daha önce de yazdığım gibi, eldeki malzeme bu kadar işte. Yazının başında da belirttiğim gibi... Fatih Terim’in bu kısıtlı kadroyla kupada ve ligde finale kadar gideceği artık belli. Şayet iki kupayı da alırsa, işte o zaman derinliği olmayan bu kadroyla gerçekten büyük iş başarmış olacak. HOCALARIN HOCASI Bir kulübede Fatih Terim’i, diğerinde de Okan Buruk’u görünce insan biraz tuhaf oluyor ve bundan 19-20 yıl öncesine gidiyor ister istemez. Kim derdi ki, UEFA Kupası’nı kazanan o takımın oyuncuları bir gün hoca olacak, bazıları kulübede hocanın yardımcısı olarak oturacak, bazısı da karşısındaki kulübede rakip hoca olarak çıkacak. Eee ‘hocaların hocası’ da böyle olunuyor demek.