Gündem Toplumsal huzuru sarsan illet: Kumar

Toplumsal huzuru sarsan illet: Kumar

12.06.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Kuran ve Sünnet’te içki ve kumarın birlikte yasaklanmış olması, bu iki kötü alışkanlığın birbirini besleyen yönüne dikkat çekmektedir. İki kötü alışkanlık da fertlerin psikolojik ve fizyolojik dengelerini bozmaktadır

Toplumsal huzuru  sarsan illet: Kumar

İslam dini, haram sayılan her şeyi yemeyi, içmeyi, haksız/haram kazancı ve haram kazanca götüren tüm yolları yasaklamıştır. Bu çerçevede Kuran’da, “Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal (şans) okları şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz” (el-Maide 5/90) buyrulmuştur.

Haberin Devamı

Toplumsal huzuru  sarsan illet: Kumar

Kuran’da kumarı ifade etmek için kullanılan terim “meysir” dir. Haksız kazanç yollarının en bilinenlerinden olan, Kur’an ve

Toplumsal huzuru  sarsan illet: Kumar
Sünnet’te yasaklandığı bildirilen “meysir”, İslam öncesi Arap toplumunda hem eğlence hem de kazanç aracı olarak oynanan yaygın bir oyundu. Meysir, veresiye alınan bir devenin parçalanarak kura sonucu on kişiden sadece yedisine bölüştürülmesi, geri kalan üç kişinin ise deveden pay alamadıkları halde masrafı karşılamaları şeklinde oynanıyordu.

Öte yandan Kuran ve Sünnet’te içki ve kumarın birlikte yasaklanmış olması, bu iki kötü alışkanlığın birbirini besleyen yönüne dikkat çekmektedir. İçki içmek ve kumar oynamak ortak mekanlarda birbirini tamamlayıcı mahiyette icra edilmektedir. İki kötü alışkanlık da fertlerin psikolojik ve fizyolojik dengelerini bozmakta, akıl ve ruh sağlıklarını tehdit etmektedir.

Haberin Devamı

Sokaklara itiliyorlar

İçki ve kumar, fertlerin olduğu kadar birlikte yaşadıkları ailelerinin, akrabalarının ve toplumun huzurunu yok etmektedir. Bunlar neticesinde ailenin temelleri sarsılmakta, masum ve günahsız yavrular anne-baba şefkatinden mahrum bırakılarak sokaklara itilmektedir. Bu durum genç nesillerin başıboş vaziyette, eğitim, sevgi ve şefkatten yoksun yetişmesine, zararlı alışkanlıkların pençesine düşmesine yol açmakta, toplumun geleceğe güvenle bakmasına mani olmaktadır.

Diğer taraftan eğlence amaçlı veya ödüllü yarışmalar, kumar ve çeşitlerinden ayrı tutulmakta, hiçbir zaman kumar olarak algılanmamaktadır. Hz. Peygamber döneminde en önemli müsabaka ve eğlence türleri arasında ok atışı, at ve deve yarışları dikkat çekmektedir. Allah Resulü ashabını bu yarışlara teşvik etmiş, bazen ödül koymuş, bazen de bizzat kendisi at eğitip onunla yarışlara katılmıştır. Resulullah dönemindeki bu müsabakaların en önemli özelliği bunların eğlence ve ödül kazanma amaçlı olmasının yanı sıra her an vuku bulacak düşman saldırılarına karşı Müslümanları zinde ve eğitimli tutmalarıdır. Ancak bu ve benzeri yarışlar üzerinde bahis tutuşmak ve bu yolla kazanç sağlamak kesinlikle caiz görülmemektedir.

Haberin Devamı

‘Rıza’, helal kılmaz

Kumar oynayan tarafların rıza göstermesi kumarla elde edilen malı helal kılmaz. Zira içlerinden sadece birisinin ya da birkaçının kazanmasıyla diğerlerini kayba sokan bir oyun, görünüşte razı bile olsalar insanları olumsuz duygulara mahkum eder. Kumar sonrası yaşanan utanç, üzüntü, pişmanlık, hırs ve intikam duyguları sadece kumar masasındakileri birbirine düşürmekle kalmayarak bütün topluma taşınmaktadır.

Para kaybetmenin yanı sıra vaktini, enerjisini, olumlu ve yapıcı duygularını, iradesini ve hatta haysiyetini kaybeden kumarbaz, kendine yazık ettiği gibi çevresine de zarar verir hale gelir. Dolayısıyla iki kişi arasında oynanan küçük çaplı bir şans oyunundan, çeşitli isimler altında kurumsallaşan ve binlerce insanın katılımıyla gerçekleştirilen şans oyunlarına kadar her tür ve boyutuyla kumarı tasvip etmek mümkün değildir.

Unutulmamalıdır ki bütün şans oyunları başlangıçta eğlenmek ve vakit geçirmek için oynanır. İnsan, kazandıkça kazanma zevki ve hırsı için oynar. Kaybettikçe yine oynar. Sonunda kumarın girdabında kayboluverir. Kısacası kumar, hırs ve tamahın çocuğu, kötülüğün kardeşi, zarar ziyanın babasıdır. (Diyanet İşl. Bşk. tarafından yayımlanan Hadislerle İslam isimli eserden yararlanılmıştır)

Haberin Devamı

Sigara içmenin dini hükmü nedir?

Sigaranın kanserden, sinir sisteminde bozukluğa kadar bir dizi zarar ve hastalığa yol açtığı tıp bilimi tarafından kabul edilmektedir. Kuran’da, “Kendinizi elinizle tehlikeye atmayın...” (el-Bakara 2/195) buyurulmuş, Hz. Peygamber de, “Ne doğrudan zarar verme, ne de zarara zararla karşılık verme vardır” (İbn Mâce, “Ahkâm”, 17) diyerek bir kimsenin kendine ve başkalarına zarar vermemesinin temel bir dinî ilke olduğunu vurgulamıştır.

Sigaranın, içene ve çevresinde bulunan kimselere zarar verdiği göz önüne alınınca hem Allah hakkı hem de kul hakkı birlikte ihlâl edilmektedir. Sigara içmenin dini hükmü başta zarar, israf ve nafaka yükümlülüğü olmak üzere çeşitli açılardan ele alınabilir. Hem içene hem de aynı ortamda bulunan şahıslara ve çevreye verdiği zararlar, israf ve hakların ihlâline yol açabileceğinin kuvvetle muhtemel olması dikkate alınarak, sigara içmenin kural olarak dinen “harama yakın mekruh” sayılması gerekir.

Haberin Devamı

Ancak bedene verdiği zarar ilmen ve tıbben açıklık ve kesinlik kazanmışsa, açık bir israfa ve kişinin nafaka yükümlülüğünü etkileyip aile fertlerinin ve bakmakla yükümlü bulunduğu kimselerin nafakasını kısmasına yol açıyorsa, zorunlu harcamalardan ve aslî ihtiyaçlarından bile fedakârlık yapmaya zorluyorsa, o takdirde sigara içmenin dinen de “haram” olduğu söylenebilir. Nargile de bu çerçevede değerlendirilebilir.

Allah’a en yakın olunacak vakit

Sahabilerden Amr b. Abese bir defasında Peygamber Efendimize şöyle sordu: “Ey Allah’ın Resulü, (Allah’a) diğer vakitlerden daha yakın olunacak bir vakit var mıdır ya da özel olarak tercih edilecek bir zaman var mıdır?” Peygamberimiz şöyle cevap verdi: “Evet. Aziz ve Celil olan Allah’ın kula en yakın olduğu vakit, gecenin sonlarına doğru olan vakittir. O saatlerde Allah’ı ananlardan olmayı istersen, bunu yap! Kuşkusuz o vakitlerde kılınan namazlarda melekler hazır bulunup şahitlik yaparlar.” (Nesâi, Mevâkît, 35).

Kuran’dan bir dua
Ey Rabbimiz, bizleri ve bizden önce iman etmiş din kardeşlerimizi mağfiret buyur. Kalbimizde müminlere karşı kin ve hased bırakma. Ey Rabbimiz şüphe yok ki Sen şefkatli, engin merhamet sahibisin (el-Haşr 59/10).

Esma-i Hüsna’dan
el-Metin: “Fiillerinden dolayı zâtı için herhangi bir zorluk ve yorgunluk söz konusu olmayan, nihaî noktada kudretli.”

?
İftar duası
“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin.”
?
Bir hadis
Kim arkadaşına, ‘Gel seninle kumar oynayalım’ derse (harama ön ayak olduğu için pişman olup) derhal sadaka versin!” (Buhari, Tefsir, (Necm) 2).
?

Divriği Ulu Camii

Toplumsal huzuru  sarsan illet: Kumar

Sivas’ın Divriği ilçesinde bulunan Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası olarak bilinen bu yapı topluluğu cami, darüşşifa ve türbeden meydana gelen bir külliyedir. Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı Mengücek Beyliği döneminde inşa edilmiştir. Ulu Cami, Süleyman Şah’ın oğlu Ahmet Şah tarafından; Darüşşifa ise eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılmıştır. 1228 yılında başlanıp 1243 tarihinde tamamlanan yapı kompleksinin Baş Mimarı Muğis oğlu Ahlatlı Hürrem Şah’tır.

Başta kapılar ve sütunlar olmak üzere, külliyenin bir çok yerinde bulunan, Ahlatlı ve Tiflisli ustaların ellerinden çıkan, taş işçiliğinin en nadide ve en ince örneklerini yansıtan harikulade motifler tüm dünyanın ilgi ve dikkatini çekmektedir. Bu eseri farklı ve özgün kılan bir diğer özellik de, uzaktan bakıldığında simetrik olduğu düşünülen, fakat özünde asimetrik olan bezemelerde yer alan on binlerce motifin hiç birinin bir daha kendini tekrar etmemesi; kâinattaki farklı varlıkların muhteşem bir ahenk ve denge içerisinde olduklarının taşa nakşedilerek gözler önüne serilmesidir.

Mimari üslubu, süsleme ve örtü sistemlerinin dengeli ve uyumlu tasarımıyla önem kazanan bu şaheser, dünyada, görülmeye değer eserler listesinin başında yer almaktadır. Bu büyüleyici eseri anlatmaya sözlerin yetersiz kalacağını Evliya Çelebi yüzyıllar önce şöyle ifade etmiştir: “Methinde diller kısır, kalem kırıktır.” Görenleri kendisine hayran bırakan bu muhteşem abide eser, sanat tarihçileri tarafından “Divriği mucizesi”, “Anadolu’nun Elhamrası” gibi ifadelerle tanımlanmıştır. 1985 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası” listesine alınan İslam mimarisinin bu başyapıtı, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı makamının koruması altındadır.

Sorularınız için: kyasaroglu@gmail.com