16.07.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
10 gün evvel Aya İrini’de başlayan 13. İstanbul Uluslararası Caz Festivali, (dün kalkan caz vapurunu saymazsak) 15 Temmuz akşamı yine aynı mekânda konserlerine noktayı koydu. Üç kıtayı üç müzisyenin şahsında buluşturan konser, global dünya müziğinin “global dünya” fikriyle karıştırılmaması gereken bir güzellik taşıdığını ispatladı.
Norveçli caz basçısı Arild Andersen’in şefliğinde bir araya gelen Brezilyalı vurmalı sazlar uzmanı Nana Vasconcelos ile ney üstadımız Kudsi Erguner, yaşantımızın 90 dakikasına elbirliğiyle fikir zenginliği kattılar.
Arild’in engin bir ses manzarasyla açtığı konserin ilk parçası kendine ait olan "The Rose Window". Arşe ile çaldığı kısa bir pasajı sample’ına alıyor; sürekli onu döndürerek parçaya altyapı sağlıyor. Nana’nın bir eli fanus biçimli cam vurmalıda, diğerinde çıngıraklar. Afrikalı bir kabile büyücüsünü andırıyor çöktüğü yerde. Kudsi'nin tasavvufi solosu müzisyenlerin hareketlerini ağırlaştırıyor; Nana bir koala gibi hareket ediyor. "Infinite Distance", Arild’in geleneksel kültüre ve folklora ne kadar düşkün olduğunu bir kere daha ortaya koyuyor. Sular seller gibi akıyor melodik solosu.
Kudsi'nin bestesi "Dilber" başlıyor ardından. Kudsi, her üfleyişinde kendini öne iteliyor, yukarı çekeliyor. Diğerlerinden kopuyor. Kolektif duyguları diğerlerine göre daha az. Gerçi bundan çalgısının doğası da mesul. Neyse ki, Arild ve Nana, karşıdakini kucaklama yeteneği üst düzeyde isimler.
"Sheen" adlı parçada içi boşaltılmış bir kabağa iliştiren yaydan ve telden ibaret, ahşap çubukla çalınan berimbau’sunu konuşturuyor Nana, bir hayli öne fırlamış göbeğinin üzerinde. Sopanın kabak gövdesinin üzerinde gezinirken çıkardığı ıslıklara, Nana’nın tarihin derinliklerinden gelen vokali eşlik ediyor.
Arild’in ülkesinin bağımsızlığını ilan edişinin yüzüncü yılı için yazdığı "Independency", sevgi, barış ve kardeşlik temalarını işliyor. Üçlüyü bir araya getiren duygular gibi.