Ufuklar, ana yarışmadan parlak başladı

74. Venedik Film Festivali, Amerikan bağımsız sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Alexander Payne’in yeni filmi ‘Downsizing’le başladı. ‘Sideways’ ve ‘Senden Bana Kalan’ gibi filmlerin yanı sıra takipçilerine en son Cannes’da yarışan ‘Nebraska’yı sunan sinemacı, bilimkurgu üzerinden kara komediye uzanan yeni filmi ‘Downsizing’le festivali açmanın yanı sıra Altın Aslan için yarışıyor.

Başrolünde Matt Damon’ın sıradan adam rollerinden birinde karşımıza çıktığı film, insanları küçülten doğa dostu bir teknolojinin etkileri üzerinden ilerleyen bir hikayeye sahip. Sosyal adaletsizlik, tüketim toplumu, çevre sorunları gibi büyük mevzuları alışıldık kara komedi unsurlarıyla birlikte kullanmaya çalışan Payne’in filmi karmaşıklıktan kurtulamıyor ve ettiği büyük lafların altını dolduramıyor. ‘Downsizing’ geçen yılki açılış filmi ‘La La Land’in aksine yılın adını ödül sezonunda duyuracak filmlerinden biri olabileceğe benzemiyor.

‘Rehberi bile oynardım’

Filmin ardından başrol oyuncusu Damon, oyuncularından Kristen Wiig’in aralarından olduğu bir ekiple basının karşısına çıkan Payne’e ilk soru filmin önceki filmlerinden daha iddialı olduğuydu. Payne filmin önceki filmleriyle aynı tonda olduğunu düşündüğünü ifade etti. Damon, rolü ve Payne’le çalışmak üzerine “Alexander sorsa telefon rehberini bile oynardım. Ancak senaryo, özgün, yaratıcı ve biricikti. Film, birbirimizi anlamak için en iyi yollardan biri” diye konuştu. Damon aynı zamanda Payne’in titizliğine vurgu yaparak bazı sahneleri 30 kez yeniden çektiklerini ifade etti. Payne başlangıç noktaları ABD olsa da dünyanın dört bir yanından bahseden bir film çekmek istediklerini de söyledi.

Festivalin Ufuklar bölümünün açılışını yapan Susanna Nicchiarelli’nin yönettiği ‘Nico, 1988’ ise daha sınırlı bir izleyici kitlesine hitap etmesine rağmen daha güçlü bir başlangıç sundu. Film, Velvet Underground’la çalışmasının ardından solo müzik kariyerine adım atan Alman model ve müzisyen Nico’nun hayatının son yıllarına odaklanıyor. Bu yıllarda, müziği seven, Andy Warhol ve Factory çevresinde geçen parlak yıllarının hiç de göründüğü olmadığını vurgulayan, yıpranmış Nico’nun hesaplaşmaları var. Nico’yu ve yol arkadaşlarını bir turnede takip eden film, pişmanlıklar ve yüzleşmelerle ilerlerken ne yaptığını çok iyi bilen bir müzisyen biyografisi sunuyor. Nico’yu canlandıran ünlü Danimarkalı oyuncu Trine Dyrholm’un da performansından söz ettireceği kesin.