Haberin Devamı

Dün gece Kadıköy’de oynanan iki maça iki ayrı değerlendirme yapmak gerek galiba. Zira ilk 45’le ikinci 45’i doğru okumak için önce maçı tam ortadan ikiye bölmek gerek...

Dün gecenin ilk 45’inde, yani ilk maçında Fenerbahçe, geçen haftanın devamı gibiydi. Evet duran toptan gelen güzel bir Webo golü var ama yine orta sahada net bir düzensizlik göze çarpıyor. Diego çok istekli, gerçekten Brezilyalı’nın yüzündeki çocuksu heyecana büyük saygı duyuyorum. Ama bu takımın oturmuş düzeni içinde kendine yer bulamıyor, ileri üçlüyle arasında bir yetki kargaşası yaşanıyor ve Fenerbahçe ikinci-üçüncü bölgede geçen yılki organizasyonuna yaklaşamıyor bile... Zaten görünen o ki, çok yakın gelecekte Diego formasını Raul Meireles’e kaptıracak.

İkinci maçta, yani ikinci yarıda ise başka bir hikaye var... 2013 düzenine, 2013 ruhuna yakınsama çabası var Kadıköy’de. Evet, bu takımın tarihinde bir 2013 ruhu var: O ruh, Alex gibi zor bir krizi aşıp, Kuyt-Webo-Sow önderliğinde tarihinin tek yarı finalini yaptı; o Avrupa kadrosunda ne Diego vardı, ne Emenike, ne de Emre... Kuyt, Webo ve Sow belki bu halleriyle birer birer megastarlar değiller, ama üçü bir araya geldiklerinde olağanüstü bir enerjiyi açığa çıkarabiliyorlar. Dün de takım eksik kalmasına rağmen bunu yaptılar, önde bastılar, çalıştılar, çabaladılar ve bu sezon için kırılma noktası olabilecek bir galibiyete imza attılar. İsmail Kartal şu geçiş dönemini sorunsuz atlatmak istiyorsa 2013 ruhundan, yani Kuyt-Webo-Sow enerjisinden faydalanmak zorunda. Tabii ki Diego ve Emenike de değerli futbolcular, ama bu takımın şu anda silkinmek ve kendine gelmek için A planına, yani 2013 ruhuna ihtiyacı var.

Maçın tartışılan pozisyonlarına gelince...

Mete Kalkavan, Türk futbolunu Avrupa’da temsil eden başarılı FIFA hakemlerimizden biri. Yakın gelecekte Şampiyonlar Ligi seviyesine çıkmasını beklediğimiz bir hakem hatta. Penaltıda Caner bir zamanlama hatası yaptı, bence karar doğru. Bekir’in hareketi, net sarı ya da net kırmızı diyebileceğiniz türden bir pozisyon değil, gri bir pozisyon; ama Kalkavan inandığını verdi, kendince doğru olanı yaptı. Lakin Kalkavan’ın kamuoyunda inandırıcılığını muhafaza edebilmesi için “at beni” diyen oyuncuya da, parmak sallayıp tehdit edene de reaksiyon verebilmesi, gereğini yapabilmesi lazım. Onu verip, ötekini veremeyince, inandırıcılığını da zedeliyor ister istemez...