Haberin Devamı

Bir önceki Dünya Kupası’nın son gün maçının, bu kupada ilk 24 saat içinde oynanacak olması fantastik bir tesadüf tabii. 13 Haziran TSİ gece yarısı Salvador’daki kapışmadan hangi dev yıpratıcı bir mağlubiyetle çıkmışsa onun işleri kalan günlerde zor olacak gibi.
Euro 2012’ye gruplarda veda eden Hollanda ile şampiyon İspanya’nın kaderleri taban tabana zıt. Van Gaal iki yılda tam 25 yeni oyuncuya ilk kez milli forma verirken, Del Bosque son 3 turnuvanın şampiyonlarına vefa göstermek zorundaydı. İspanya bu turnuvaya başarı alışkanlığı ve doymuşluğu ile gelirken, Hollanda tam aksine birşeyler başarmaya aç. Ve galiba ilk maçın sonucu da rotalarını fena halde etkileyecek.
2010 Dünya Kupası’nı 7 maçta sadece 8 golle kazanan İspanya’nın santrfor sorunu Diego Costa’yı (adeta) transfer etmeleriyle çözüme kavuşabilir. Tabii sezonu sakatlıklarla bitiren Costa, Brezilya’ya yüzde yüz hazır gelirse. Sağ bekte de artık yetersiz Arbeloa yerine coşkulu Azpilicueta ve Carvajal var. Yani İspanya 2012’ye göre gelişti bile denebilir. Ama Xavi’nin, Iniesta’nın, Ramos’un bu yıpratıcı La Liga/Devler Ligi senaryosundan sonra Dünya Kupası’na ne kadar istekli, ne kadar hazır gelebilecekleri bence büyük sorun.
Yıldız adayım: Size belki garip gelecek ama ben veteran Humberto Suazo’nun bitmeye yüz tutan şu kariyerinde hâlâ hak ettiği değeri görmediğini düşünüyorum. Acaba son Dünya Kupası onun beklediği fırsat olabilir mi?
En etkili eksik: Hollanda orta
sahasında Strootman’ın olmaması
bence büyük handikap. İspanya da eğer Diego Costa’dan yüzde yüz faydalanamazsa ben yine santrforda bir
Fabregas sürprizi bekliyorum.
Muhtemel sürpriz: Şili’nin takım görüntüsü üst düzeyde. Vidal ve Alexis’in de büyük maçlarda ayakları dolaşmıyor. Avustralya’ya karşı turnuvaya başlamaları da şüphesiz avantaj.