Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Bundan bir kaç ay önce yani daha Mesut Özil, Cumhurbaşkanı ile Londra’da buluşmasından iki ay önce futbolcunun bir fotoğrafı gazetelere yansıdı. Mesut Özil Umre’ye gitmişti.

Fotoğrafı gördüğüm ve haberini okuduğumda bunun futbolcunun başına iş açacağını içimden geçirmiştim. Öyle de oldu; Almanya’nın aşırı sağ partileri tarafından tepkiler geldi. İngiltere’den de karşı görüş öne süren oldu mu bilmiyorum, takip edemedim.

Yıllardır bu ülkenin bir çok özelliğinden rahatsızlık duyan ve her fırsatta medeni Avrupa referansı verenlere anlatmakta zorluk çektiğimiz bir durum var; toplumların genel ortalaması dünyanın hemen her yerinde benzerlikler gösterir.

Haberin Devamı

Bu ülkeye Norveç’te yaşıyormuş gibi bakıp değerlendirme, eleştiri yapama, standartlarının hangi yollardan kazanılmış zenginliklere bağlı olduğu anlamadan da Norveç’i referans alamazsınız.

2005 sonbaharında Fransa’nın gettolarında patlak veren ayaklanmayı hatırlayan var mı? Üçüncü sınıf insan muamelesi gören çoğu Afrika kökenli göçmen ailelerin yaşadığı yerlerde çıkan olaylar tam da böyle bir nesnellikti işte.

O gün Fransa Milli Takımını oluşturan birçok futbolcunun ağzından “o gettolarda yaşayan insanları anladıklarını, çünkü onların içlerinden geldikleri” çıkan sözlerini okumuştuk.

Bugün Dünya Kupasını kazanan Fransa Milli Takımı 2005’tekinden farklı değil. Teknik direktörünü çıkarın kadroda gerçek Fransız kökenli futbolcu bulmak neredeyse imkansızdır.

Dünyanın en gözde futbolcusu olmaya aday ve Fransa’nın Dünya Kupasını kazanmasının en önemli aktörlerinden olan Mbappe’nin annesinin Cezayir, babasının da Kamerun kökenli olduğunu bugün kaç kişi biliyor ya da önemsiyor?

Mbappe bu kadar yetenekli ve dünyanın sayılı futbolcularından biri olmasaydı muhtemelen Fransa’da her gün birileri tarafından kendisine hatırlatılatılacaktı.

Fransa ayrımcılığın, ırkçılığın da yükseldiği bir ülkedir.

Tıpkı Almanya, Avusturya ve Avrupa’daki benzerleri gibi.

Peki ırkçılık dediğimiz olgunun filizlendiği, yeşerdiği, boy verip geliştiği coğrafya neresidir?

Beğenmediğimiz Arabistan, İran, Çin mi, Afrika mı?

Haberin Devamı

Hiçbiri; ırkçılık Avrupa’nın öz çocuğudur.

FIFA ve UEFA’nın hala en önemli sorununun ırkçılık olması, formalara “saygı” etiketi yapıştırması, stadyumların her tarafına ırkçılık karşıtı sloganlar yazması neyin ifadesidir?

Olmayan bir sorunun mu?

Bugün İngiltere ve İtalya’da takımında siyah renkte oyuncu istemeyen kulüplerin varlığı nedir ya da nasıl da normalleşmiştir?

1980’lerde Liverpool’da siyah renkte bir oyuncu olmak ne demekti hatırlıyor musunuz?

Almanya Başbakanı Merkel bir kaç sene önce Türk kökenli bir kız çocuğuna Almanca konuşmasını öğütlemesi de benzer zihniyetin ürünüydü.

Osmanlı yıkıldığında kırka yakın devlet ortaya çıktı ve bunların hepsi 700 yıl süren hükümranlığa rağmen kendi dillerini, kültürlerini konuşabiliyordu.

Bugün Afrika’da Fransızca, Flemenkçe, İngilizce konuşan ülkeler var. Topu topu 100-150 senelik sömürgeleşmenin sonunda kendi kültürlerine ait bir çok şeyi yitirdiler. Bu nedenle de Avrupa’da top oynuyorlar.

Orta ve Güney Amerika’daki devletlerin bir kısmının dili İspanyolca, diğeri Portekizce…

Haberin Devamı

Hindistan’ın büyük bölümünde İngilizce konuşuluyor.

Neden?

Evet tarihte olan olaylara “neden” diye yaklaşamayız. Ancak olgunun kendisinin nedenselliğini bilmek gerekir.

Tarihte Kürt sorunu Almanya’nın güneydoğu sınırları içinde yaşanıyor olsaydı; 1933-1938 arası tamamen ortadan kalkmıştı. Hitler olayı kökünden çözmüştü. Ne yapacağını tarih bize gösterdi.

Diyelim çözemedi, bugün Almanya’nın Kürtlere aynı sempati ve hoşgörü ile yaklaşmayacağına adım gibi eminim.

Geçen sene Katalonya bağımsızlığını ilan edince ne oldu?

İspanya’nın ve AB’nin tavrı nasıldı?

Ya Amerika’da durum ne?

2016 yılından bu yana Amerika’daki futbol takımları oyuncularının Milli Marş sırasında diz çökerek farkındalık yaratma çabalarının nedeni nedir?

Bu saydığımız tüm örnekler egemen güç durumundaki devlet iradesinden kaynaklıdır ve münferit değildir.

Hiç kuşku yok ki Avrupa’nın içinde bu oluşumlara tepki ve duruş gösteren rahatsız olan kalabalıklar da vardır.

Mesut Özil’in yaşadığı tamamen bu realite ile bağlantılıdır; sonucudur.

Mesut Özil, Recep Tayyip Erdoğan ile değil de Trump ya da Putin ile fotoğraf çektirmiş olsaydı bu tepkilerin yüzde birini görmeyecekti.

Maalesef futbolcunun inancından kaynaklanan ve nihayetinde Türk olmasıyla perçinlenen durumu Almanya’nın aklı başında olduğunu sandığımız bir çok figürünü bir anda saçma sapan bir duruşla buluşturuyor.

Almanya’nın Dünya Kupasına erken vedasını Mesut Özil’e bağlayan akıl Almanya’da eğer futbolun içinde egemense model aldığımız bir çok teknik detayın daha özünde sorunlu olduğu gerçeği ile yüzleşiyoruz ki bu çok sevdiğimiz futbolun ruhuna çok ters bir durumdur.

Mesut Özil inancını ve milli duygularını her fırsatta ortaya koyan bir kişi oldu ancak kariyerini bir Alman gibi sürdürdü.

Mbappe kökeni neresi olursa olsun benzer şekilde davranmayacak ve bu nedenle hiçbir zaman Mesut Özil’in uğradığı lince maruz kalmayacak. Çünkü o asimile olmayı, Fransız gibi yaşamayı sindirebiliyor. Zaten istediği de bu belki.

Bu aradaki farkı çok iyi ayırt edebilmek de önemlidir.

Mesut Özil’i sevimsizleştiren bir Avrupalı gibi yaşamayı sürdürmesine karşın özünü, bağlarını bir türlü unutmaması, onları hiçbir bedele değişmemesidir.

Mesut Özil tüm dünyaya bir gerçeği tekrar hatırlatmıştır.

“Medeni” dünya güçlü ve aşılmaz vize duvarlarıyla kendini dünyadan yalıtmayı sürdürsün son Dünya Kupası da bize göstermiştir ki zenginlik çeşitliliktedir.

Almanya’nın dört sene önceki Dünya Kupası başarısında Mesut Özil’in katkısı neyse bu sene Fransa’ya kupayı kazandıran güç budur.

İnsanların renkleri, dilleri, dinlerine göre ayırt edip medeni olamazsınız.

http://twitter.com/uzaygokerman